Babam çok istemişti eczacı olmamı. Oldum. Kazandığımı öğrenince gurur duydu benimle. Söylemezdi açık açık, gözlerinden anladım.
Mezuniyet yemeğine götürürken, bana bir hediye verdi. Küçük bir kartvizit kutusuydu, açtım, beyaz kartların üstünde ismim yazıyordu. İsmimin altında ‘’ECZACI’’ yazıyordu. Alt satırda ev adresi ve telefon numarası. O akşam arkadaşlarımla paylaştım hayattaki ilk kartvizitimi. Babamın bu davranışı herkesi duygulandırdı. Babam da çok duygulanmıştı o gece. Söylemedi, gözlerinden anladım. Söylenmeyenler ancak bu kadar elle tutulur, gözle görülür, net olabilirdi.
Bir gün o şehir dışındayken, telefon ettim, ‘’eczane açıyorum’’ dedim. Sesi değişti, çok mutlu oldu. Mesleğim de, eczanem de babamdan bir parça taşır, onun için daha değerlidir gözümde. Onun eli değmiştir, onun gülüşü, gözleri, hatırası sinmiştir.
Böyle başladı yolculuğum. Güzeldi, farklıydı, duygu doluydu. Babamın bu günleri görmediği iyi oldu. O benden çok dertlenirdi. Söylemezdi, ben anlardım….. Gözlerinden…..
Şimdi, şu an eczanemde firma yetkilisi, ağzında çaktırmadan arada bir çevirdiği sakızıyla, sahte bir ifadeyle yüzünde, ilaçlarıma karekod yapıştırıyor. Ne mutlu bana.!!! Ne mutlu eczacıya ki böyle taahhütlerini yerine getiren firmalar var.!!!!! 2014 miadlı ilacı, yılbaşında çöpe gidecek hale getiriyorlar. Biz de kendilerine müteşekkir oluyoruz. Peki, miadının dolmasına 2 ay kalmış ilaçlar ne oluyor? Onların da ömrüne ömür ekleniyor. Yani ne kadar bilimsel bir ortam! Nelere razıyız! Tarih bizi yazarken, nasıl yazar dersiniz? Sıfatları siz bulun. Geçmişin buğusundan, günümüzün gerçeğine….
Geçen hafta örneklemeye takıldım. 1.300 TL kesilecekti. 3-4 gün uğraşıp hallettim. Bu hafta, aldığım ödemeden 2007 yılına ait ne olduğunu anlayamadığım bir kesinti olmuş. 3.726,93 TL. Bugün sordum, öğrendim, bir faydası oldu mu- olmadı. Kesildi mi- kesildi. Tam eczaneye girdim, bir de teftiş oldum, şahane. Üstüne bu firmacılar tüy dikti. E, bütün bunlarla uğraşmaya eczacıyı kim memur etti? Çalışamayan bir sistemin başında, fiyat farkı- muayene ücreti tahsilatçılığı bir yandan, diğer yandan hastanın ilaca ulaşmasının önündeki engel görevimizi layıkıyla! yerine getirirken derin düşünmeye vaktimiz mi olmuyor? Tarih bizi nasıl yazar? Aracı kelimesi uygun mu? Kimin eli giriyor hastanın cebine? Mecburiyet? Globalleşme? Hikaye!....Gerçek acı…
Söylenmeyenler, ancak bu kadar elle tutulur, gözle görülür, net olabilir. Yaşananlardan daha ötesi var mı?
Yani demem o ki, kabahati önce kendinde arayacaksın. Önce kendine soracaksın, ben bu zulme nasıl-niye alet oluyorum diye. Yöneticileri de yazacak tarih ama ya biz? Yöneticilerimizi yönetebiliyor muyuz?
Tarih bizi yazarken, özellikle son 4-5 yılımızı yazarken hangi kelimeleri kullanır? Nasıl tanımlar? Ve birkaç fotoğraf eklenecekse yanına, bir arada çekilmiş hangi fotoğrafımızı vermek isteriz? Bizim bir arada çekilmiş son fotoğrafımız 21 Aralık mitinginden kalma.
Tarih bizi yazarken, biz de biraz gayret edemez miyiz, iyi bir şey yazsın diye?