ORTAK AKIL OLMADAN ÖRGÜT BİLİNCİ OLUŞMASINI BEKLEMEK….
Merhaba Değerli Meslektaşlarım,
Mesleğimizi yıpratmaya, geleceğini karartmaya yönelik uygulamaların şiddetinin giderek arttığı bir süreci hep birlikte yaşıyoruz. Bu zor günlerde en akılcı yol, örgüt birliği ve bütünlüğü bilincine sahip olmak ve bu bilinçle hareket edebilmektedir.
Örgütlülük ve örgüt bilinci demişken; Son yaşanan ilaç fiyat düşüşleri ve kamu kurum iskontoları artışları ile ilgili yaşanan sürece bir göz atalım isterim.
Hepinizin bildiği gibi İTS konusu uzun süredir gündemimizin başköşesinde oturuyor. En başa dönersek; İTS ile tanışmamız sıkça tekrarlanan ertelemelerle oldu. O dönemde meslek örgütümüzün üst çatısı olan TEB, belirli şartlar ortaya koyarak, bu şartlar oluşmadan İTS’ ye geçişin karşısında olacağını açıkça beyan etti. Doğrusuda buydu zaten.
Ancak, TEB’ nin öne sürdüğü, dağıtım kanallarının sisteme dahil edilmesi, Medula ve İTS sisteminin sorunsuz bir şekilde işletilmesi, İlaç Fiyat Kararnamesinde yer alması kaydıyla stok zararlarının karşılanmasının yasal teminat altına alınması, eczanelere stok düzeltme hakkının verilmesi gibi koşullar yerine getirilmemişken bu gün İTS, gündemimizin değil meslek hayatımızın baş köşesinde oturuyor.
Daha düne kadar yukarda sözünü ettiğim taleplerimiz karşılanmazsa, stok bildirimi yapmayı red ediyoruz diyen TEB, bu gün sadece örgüt içi politika önceliğiyle, İTS’ ye stok bildirimi yapılması için eczacıyı teşvik etmeye çalışan yayınlar yapmaktan çekinmiyor. Ne oldu da TEB bu konudaki tavrını değiştirdi? TEB Merkez Heyeti Başkanlık Divanı’nın çok sık yapmakla her fırsatta öğündüğü ve 6643 sayılı yasada yer alan Başkanlar Danışma Kurulu Toplantısı yapılırsa, o zaman bu konuda daha fazla bilgilenmeyi ve size daha net bilgiler aktarabilmeyi umuyorum.
Değerli Meslektaşlarım;
Biz Ankara Eczacı Odası Yönetim Kurulu üyeleri olarak İTS ye stok bildirimi yapmadık ve bunu da tüm üyelerimize tavsiye ettik. Bunun nedenlerini de internet sayfamızda yayınladık.
İTS ye stok girişi yapma meselesi maddi değil mesleki bir konudur ve daha da önemlisi mesleki bir duruştur. Bizler Meslek Örgütü Yöneticileri olarak, İTS eczacıyı mağdur etmeye devam ederken onlarcasını yaşadığımız fiyat düşüşlerinin sadece birinde zararları karşılanacak umuduyla stok girişi yapması için üyelerimizi yönlendirmenin neye mal olacağını iyi hesaplamak zorundayız. Üstelik firmaların stok zararlarını karşılaması için yasal bir zorunluluğu yokken.
Verilen sözlere nasıl güvenildi, varıldı denilen mutabakatlara nasıl inanıldı anlamak mümkün değil ne yazık ki. Daha kısa bir süre önce sözleşmeler için atılan imzalar geri çekilmemiş miydi?
Bütünüyle belirsiz bir ortamın oluştuğu şu durumda eczacıya bir darbe de SGK tarafından vuruldu. SGK, düne kadar ödediği G2D’li ilaçları artık ödemeyeceğini duyurdu. Hem de ülkemizin sağlık politikasını yönlendiren tek otorite olması gereken Sağlık Bakanlığı’nın genelgesini hiçe sayarak. İadeler için tüm hazırlıklarımızı tamamladık TEB’ nin danıştaya açtığı davada bulunan yürütmeyi durdurma talebinin sonuçlanmasını bekliyoruz. Bu konuda tek bir meslektaşımızın mağduriyet yaşamasına izin vermeyeceğiz.
Ayrıca;
Tüm uyarılarımıza ve halk sağlına ilişkin endişelerimize rağmen reçetesiz ilaçta reklam serbestisini getiren yasa tasarısı TBMM’ den geçti. Konuyla ilgili gerekli çalışmalar zaten devam ediyordu, elbette milletin meclisinin iradesini sorgulamayı haddimiz olarak görmüyoruz. Ancak ilacın ne denli bir özel ürün olduğu unutulmadan, ilaç reklamının halk sağlığı üzerinde yaratacağı sıkıntılar yaşanmadan bu konuda gerekli önlemler alınabilir.
Değerli Meslektaşlarım;
Tüm bunlar yaşanırken 23 Eczacı Odası tarafından yapılan Başkanlar Danışma Kurulu çağrısı hepinizin bildiği bir konu. Çağrı metni gayet açık bir şekilde birliğe ve bütünlüğe davet ederken, bu çağrıyı örgüt bütünlüğüne zarar vermekle özdeşleştirmenin, politik manevra yapmaktan öteye gitmeyeceği tüm gerçekliğiyle ortada durmaktadır.
Bildiğiniz gibi bu dönemde Ankara Eczacı Odası, Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyeti’nde iki üye ile temsil edilmektedir. Ancak, bu durum yapılan yanlışların üstünü örtmemiz ve saklamak için çaba göstermemiz anlamına gelmez ve gelmemelidir de. Gördüğümüz yanlışlıkları elbette dillendireceğiz, söz ile sonuç alamadığımızda elbette yazıya dökeceğiz.
Türk Eczacıları Birliği yönetim kadrolarının içinde temsil edilsin veya edilmesin Ankara Eczacı Odası’nın, taşıdığı bilinci kaybetmesi söz konusu olamaz. Bundan önce olduğu gibi bundan sonrada üyelerinin arasında ve yanında yer alacaktır. Asıl görevimiz üyelerimizin geleceğine olumlu katkı yapacak politikaları üretmektir. Meslek örgütü iç yapılanması ve seçim politikaları asla önceliklerimiz olamaz, olmayacaktır. Her ne kadar içerde üyesi bulunduğu halde muhalefet yapan oda olarak haksız ve kasıtlı suçlamalara maruz kalsak da doğru bildiğimiz yoldan şaşmayarak, gördüğümüz yanlışları hür irademizle söylemeye devam edeceğiz. Bu yanlışlara dolu sürece ne sadece seyredip tanıklık edecek, nede alet olacağız. Meslek örgütümüzü daha da güçlü kılmak adına gereken neyse onu yapacağız.
Üyelerine tepeden bakan, bilgi vermeyi bile “lütfen” gerekli gören, ortak aklı yok sayan, eğilip bükülen ve antidemokratik olan her türlü tavrın ve düşünce yapısının karşısında olmaya devam edeceğiz.
Saygılarımla,
Ankara Eczacı Odası Başkanı