Ecz. Can YETİŞEN
Eczacı milletvekilleri ve Eczacı yöneticiler,
AKP’li Eczacı milletvekili deyince akla eski TEB başkanı M.Domaç geliyor. Domaç’ın AKP’den vekil adaylığı kesinleştiği halde bir türlü TEB başkanlığından ayrılmak istemediğini hepiniz biliyorsunuz. Bu tavrını benzer bir şekilde vekillik için göstermek niyeti var ki, eczacının onca hükümet ve bürokrasisi kaynaklı ekonomik sorunu varken, eczanelerin binlercesi yangın yerine dönmüşken eczaneleri serbest piyasa ekonomisine tam teslim edecek yasal çalışma için başı çekiyor. Bunun içinde o ve AKP’li vekil arkadaşları sanki bilmiyormuş gibi Başbakanı çok beğenen eski işçi partili yeni TÜSİAD üyesi Ethem Sancak tarafından Fransa’ya götürülüp eczane ortaklığı konusunda bilgilendiriliyorlar.
6197 yasa taslağını 96-97 yılları arasında 13-14 ay gibi bir sürede hazırlayan TEB komisyonu üyesiydim. Aynı zamanda TEB heyet üyesiydim. Domaç’da TEB başkanı idi. Eczacı- eczacı ortaklığının 6197 içine monte edilmesine hepinizin bildiği gibi eczane sahibi olma tekelimizi kırarak eczacı dışı zincir eczanelere yol açacağı için karşı durmuştuk ve bu 13-14 aylık sürede eczacı örgütleriyle yapılan bir dizi toplantılar sonucunda ortaklık konusunun yasa taslağına konmaması konusu oybirliği ile kabul görmüştü.
Daha sonra ortaklık konusu limited şirket modeli olarak karşımıza geldi. ..ceğiz cağız demeden şiddetli bir karşı çıkış ile bu tasarı geri çekilmişti.
İktidarda Ecevit’li koalisyon hükümeti vardı.
Ortaklık işi ile eczacı olmayanların eczane açması işi, AKP hükümeti ile sınırlı değildir. Yerli- yabancı toptancı ve perakendeci büyük sermayenin küresel sermaye kapsamında hakim olmak istediği bir pazardır, eczane pazarı..
96 yılının yasa taslağı ile bugün konuşulan taslak aynı şey değil. Zaten 2001-2003 arası bu taslağı o zaman ki TEB heyeti biraz kuşa çevirmişti.
Yine 96 yılının koşulları ile 2008 yılının koşulları da aynı değil.
96 nın Domaç’ının AKP hükümeti ile birlikte kişisel ikbali için nerelere geldiğini hepiniz biliyorsunuz.
Ortaklığı şimdi yine önümüze getirdiler. Taslakta ne var yok kimse bilmiyor. Gazetelerden öğreniyoruz.
Odalar ve TEB "Onaylamadığımız hiç bir düzenlemeye izin vermeyeceğiz..." demektedirler.
Bu ifade tarzı son derece samimiyetsiz ve hiçbir inanç taşımayan bir üsluptur. Dikkat ediniz son 2-3 yıldır her yönetici ..ceğiz,..cağız diyor.
Bu odaların ve TEB heyetlerinin son yıllarda “izin vermeyeceğiz” dedikleri her şey gerçekleşiyor.
Hani bir bakan çıkıp da elektriğe zam yok dese, akabinde zam gelir ya, bizim yöneticiler de o bakanlara benzemeye başladı.
Çünkü, oturduğunuz yerden izin vermeyeceğiz demekle olmuyor. Yapacağız demek yetmiyor, Ne yapmayı düşünüyorsanız öyle palavradan örgütlü gücümüz demeden önce örgütünüze yani bizlere danışacaksınız, bizleri bilgilendirip fikirlerimizi alıp, katacaksınız ve bizleri gerçekten ÖRGÜTLÜ GÜÇ yaparak içinde kırmızı çizgilerimizde bulunan kararlar birlikte alınacak ve bu kararları fire vermeden uygulayacaksınız. Esas göreviniz budur. Biz sizleri seçerken bizim yerimize düşünün ve karar verin demedik. Bizler sizlerin kapıkulu askeri değiliz. Bir avukat konumunda vekaleten görev yapıyorsunuz.
Bunun haricinde eczacıyı katmadan kendi başınıza iş yapmanıza artık inanmıyoruz. Bizi katmadan yaptığınız işler ortada, hepsi eczacı aleyhine. Birbirinize çamur atarak sorumluluğu birbirinizin üzerine atarak vaziyeti idare ediyorsunuz. Bize sormadan, danışmadan kırmızı çizgimiz var diyorsunuz, kırmızı çizgi nedir biz bilmiyoruz, sonra şu şu kararı aldık, şuna ödün verdik diyorsunuz yine bizim haberimiz yok. Kendi başınıza bir şeyler yapıyorsunuz ve bizlerin hiçbir şeyden haberi ve katkısı yok. Bu durum tipik sarı sendikacı bir anlayıştır. Hatta daha da beteridir.
Bütün yazılı, sözlü söylemlerinizde birlikteyiz, beraberiz, yapacağız, edeceğiz diyorsunuz da neyi nasıl yapmak istediğinizi açıkça ve net söylemiyorsunuz.
Üyenize gitmeden onu nasıl örgütlü güç yaparsınız. Örgütlü güç lafını artık kimse yemiyor. Hadi eczacıyı aptal yerine koyuyorsunuz da, mücadele verdiğiniz sermaye ve siyasi gücü de mi aptal sayıyorsunuz. Esasında onların aptal olmadığını ve tüm söylemlerinizin o güçleri etkilemediğini çok iyi bildiğiniz halde her şey eczacıyı tavlamaya yönelik. Yani koca bir aldatmacayı yıllardır yapıyorsunuz.
AKP’li vekillerle yemek yiyecekmişsiniz.
Bu yemekte onları ikna etmeyi mi düşünüyorsunuz?
Mesela, Erdoğan Domaç’a ne diyecek. Yapma sayın başkanım, sayın vekilim bu ortaklık işi zincire gider, yazık bu eczacılara mı diyecek.
Domaç neyin nereye gideceğini bilmiyor mu? Onun bildiğini Erdoğan’da biliyor.
O zaman neyi konuşacaklar?
Kesinlikle pazarlık edecekler. Hatta buna pazarlık bile denilmez ya, Domaç onlara ne yapmaları gerektiğini söyleyecek.
Hatta sermayesi ve mal varlığı iyi olanlara, nurlu ufuklar vaat ederek, satın savın eczane satın alın (ortak alarak küçücük hisseler ve/veya mesul müdürlük maaşı vererek) sonra bu eczanelerinizi büyük sermayeye satarak çok para kazanırsınız diyecek.
Küçük ve orta sermayeli eczacılar;
Bizlerin yer itibarıyla konumu iyi olanlarını üç otuza satın alacaklar, gerisini de batıracaklar.
Hatırlayın daha 5 ay önce Haziran sonunda her şeyi ilk batacak 8.500 eczane için yapıyoruz dediler ve bizleri kurtaracak bir tek istekte bile bulunmadılar. Unutmayın. Sonunda yıllık 800 milyar üstü eczaneler için ciroyla orantılı olarak ciddi miktarlar tutacak %3 oranında eczacı iskontolarını azalttılar.
Bizlerin üstüne basıp yükselmek isteyenlere daha ne kadar inanıp, destek vermeyi düşünüyorsunuz?
Bu gün ortaklık, yarın İlaç Takip Sistemi, öbür gün İlaç ve Tıbbi cihaz kurumu ve devam eden SUT ile bitiriliyoruz.
İçin ilginç yanı bu bitirişi bizler imzalıyoruz.
SGK sözleşmesine imza ile, Sarı yöneticilere oy ile kendi idam fermanımızı imzalıyoruz.
Bu günlerin konjoktüründe 6197 sayılı yasamızın tek bir satırının bile değişmemesi gerekiyor. Bu anlamda ki eylemin kırmızı çizgisi bu olmalıdır.
Hiçbir yönetici bunu söyleyemiyor. Dikkat ettiniz mi?
Kapitalizm küçük ve orta sermayeli küçük burjuvalarını yiyor. Ama çoğunuz hala ne olup bittiğini göremiyor ve hatta bu yok edişe ihtimal bile vermiyorsunuz.
Solcu olmayabilirsiniz, peki olmayın ama kurtuluşun da paylaşma ve dayanışma içinde tek yumruk olmaktan geçtiğini de artık lütfen kabul edin.
Sizi yok edenlere gerçekten ve samimice baş kaldıramayan sarı yöneticilere de aynı kapitalizme inandığınız gibi inanmaktan vazgeçmeniz gerektiğini de yine kabul edin.
Saygılarımla.