Bir zamanlar basının ana gündemindeydi, GSS geliyor. Herkes sigortalı olacak . Aylık geliri 250.00 TL altında olanlar pirim vermeyecek ve yeşilkartlı olacak. Üstünde olanlar da kademeli bir şekilde artan pirimler ödeyecekler. İki yıla yakındır ses yok. 2009 yerel seçimler yılıydı. 2011 Haziranda da genel seçim var. Acaba seçimler dikkate alınarak mı ötelendi. !!
2002 yılının başlarıydı. İMF, sağlık ve sosyal güvenlikte belirli reformların yapılması için 3,5 milyar dolarlık bir kredi vereceğini açıklamştı.7 kez ertelendi. Sonunda SGK kuruluş yasasıyla AKP hükümetine verildi. 2002 yılında doktorlara müracaat eden hasta sayısı yıllık 35 milyon civarındaydı. Bugünlerde 325 milyona ulaşmış.Yine 2002 yılında ülkemizin yıllık sağlık harcaması 15 milyar dolar iken bu gün 50 milyar dolara gelmiş. Keza yıllık ilaç harcamasında da 3 milyar dolardan 10 milyar dolara ulaşan bir yükselme var. 2002 yılında SSK, 15 ana ilacı 1 TL civarında üretebiliyordu. Dışardan satın aldığı ilaçlara da çok küçük paralar ödeniyordu. SSK ilaç üretim fabrikaları kapatıldı. SSK tasviye edildi. Bugün iktidar 25 lira olan antibiyotiğin fiyatını 15 liraya düşürdüm diye öğünüyor. Halbuki 2002 yılında aynı görevi yapan antibiyotik devlete 1 liraya mal oluyordu. Yine 2002 yılında yerli ilacın oranı % 60 lardaydı. Bugünlerde %20 lere düştü.
12 Eylül 1980 darbesi ve 24 ocak kararları sonucu halkımıza, devletin küçülmesi ve sosyal alandan çekilmesi, yerini özel teşebbüse devretmesi gerektiği pompalandı. Bunun için de özel teşebbüse krediler yağdırıldı. Devlet, ilk olarak eğitim alanını özel teşebbüse devretti. Ülkemize dış destekli yüzlerce okul açıldı. Ayrıca yüzlerce de cemaat okulları, dersaneler , yurtlar , imamhatipler açıldı. Eğitim de ’milli ’ olgu kaldırılarak ’ gayrı milli’ tabanlı gençlerin yetişmesinin önü açıldı. Devlet her alanda küçültülmeye başlandı. Cumhuriyet döneminin bütün ekonomik araçları yok pahasına elden çıkartıldı. Bir ülkenin bağımsız kalabilmesi için sahip olması gereken bütün ekonomik birimler el değiştirdi ve özelleştirildi. Bunların toplum nezdinde benimsenmesi ve reklamının yapılması içinde görsel ve yazılı basının el ve şekil değiştirmesi sağlandı. Basın, basın emekçilerinin değil, patronların yönettiği bir yönteme döndürüldü. İktidarların egemenliği ve baskısı hakim kılındı. Tüm medya , uzaktan kumandalı 15-20 tane işbirlikçi aydının borazanı haline dönüştü. Farklı düşünen medya organlarına baskılar artırıldı. Ya satılmak zorunda bırakıldı ya da kapatıldılar. Borazan çalmam diyenlerde tek tek Silivri’de ikamete yollandı. Demokrasinin olmazsa olmazı yargı alanı da yandaşların işgaline uğradı. DGM’ler den sonra özel yetkili mahkemeler oluşturuldu. İçleride yandaş hakim ve savcılarca kuşatıldı. ’Ergenekon’ denen olgu oluşturuldu ve TSK bu operasyonun merkezine oturtularak ordu-millet bağlantısı kopartılmaya çalışıldı.
AKP dönemine kadar 17 tane kritik hastalıkla ilgili aşı üretilebilirken bu merkezler gereksiz ve ekonomik bulunmayarak kapatıldı. Aşı gibi biyolojik bir silahı ithal eder noktaya geldik. Sadece geçen yılki domuz gribi safsatasıyla ülkemizin 3 milyar doları yurt dışı sermaye odaklarına peşkeş çekildi. 30-40 yıldır ülkemiz de görünmez olan difteri, kolera, kuduz gibi hastalıklar tekrar boy göstermeye başladı. Hıfzısıha enstitüleri tek tek kapatılır noktaya geldi. Ülke halkının ekonomik yapısı hızla bozulurken, sağlık alanı hızla metalaştı. Tüm halkımıza ulaşmış gibi görünen sağlık sistemi parası olanın yararlanabildiği şekle dönüştü. Bu sistemin para kaynağı olan genel sağlık sigortasından ise uzun süredir tık yok. Ya sigorta işinden vazgeçildi ya da seçimlerden sonra eğer halkımız aklını başına almaz ise ve AKP hükümeti iktidarda bırakılırsa istim sonra gelecek. Halkımız bu seçimlerde cumhuriyeti ve kendi geleceğini oylayacak. Ya tamam ya da devam diyecek. Söz hakkı hala millette iken ... ve de ... çok geç olmadan...