Ecz. Kadir Sedat SOFUGİL

 

        

 

 

70’li Yıllarda başlayan ecza kooperatifçiliği hareketi aradan geçen 40 yılı aşkın süreye bakıldığında bir çok sektör için örnek teşkil etmiş bir başarı hikayesi olarak ilaç ve eczacılık alanında hak ettiği yeri bulduğunu söyler, yazar dururuz. Bu ifadeler mesnetsiz, sırf hamaset olsun, mesleki şovenizm yapılsın diye söylenen ifadeler değildir.
 
Zira; geçmişte ilaç ve eczacılık alanında ne zaman bir daralma olsa ecza kooperatifleri her zaman hem eczacılığın önünü açacak uygulamalar hayata geçirmiş, hem de hayata geçirdiği bu uygulamalar sayesinde sektöre yeni vizyon ve ufuklar katmıştır.
 
Ülkemize uygulanan ambargonun ağır ekonomik baskısı altında iken bir çok ürün gibi ilacın da piyasaya arzında yaşanan sıkıntılar nedeniyle, o zamanlar küçük depolar formatında olan dağıtım kuruluşlarının istenen ilacın yanında, zorla istenmeyen ürünleri verdikleri ve ağır satış koşullarıyla satış yaptıkları dönemde bu dayatmaları ortadan kaldıran bir rol üstlenmişti ecza kooperatiferi...
 
Henüz emekleme devresinde olmasına rağmen ecza kooperatifleri bu zorlu süreçten yüz akıyla geçmeyi başarmış, Ege’den başlayan bu rüzgar başta İstanbul olmak üzere dalga dalga bütün yurda yayılmıştı.
 
Yine ekonomik kriz gerekçeleri ile dağıtım kuruluşu haline evirilmeye başlayan ecza depolarının 1974 yılından beri her ekonomik kriz ortamında, krizi gerekçe gösterme geleneklerini bozmayarak vadeleri ve iskontoları geri çektikleri 80’li yılların sonunda ecza kooperatifi hareketi tekrar ivme kazandı.
 
SSK açılımı sonrası daralan eczane ekonomilerini rahatlatmak amacıyla yeni mecra arayışına giren eczanelere hizmet vermek üzere; kuruluşundan bu yana “Tedarik” alanında faaliyet gösteren kooperatiflerin yanında, ilaç dışı ürünleri üreten “Üretim” kooperatifleri, değişik hizmet alanlarında faaliyetler göstermek üzere kurulan innovatif kooperatifler yepyeni ufuklar açmaya başladı artık eczacılık sektöründe.
 
90’lı Yıllardan sonra sadece tedarik alanında yoğunlaşan ve artık sektörün vazgeçilmez bir aktörü haline gelen dağıtım kooperatiflerinin network çağında yeni atılımlar ve açılımlar yapması artık kaçınılmaz bir hal almış durumda.
 
Son günlerde her ne kadar yanlışı, eksiği olsa da; Ege’den esmeye başlayan “gelişerek değişim" rüzgarının sektörde olumlu değişimlere sebep olacağını düşünüyorum. Salt mevcudu koruma anlayışından uzaklaşmadan geleceği göremeyeceğinin bilincinde olan yöneticilerin bu değişim sürecinin sonunda mesleğimizi ve kooperatifçiliği bugüne göre bir adım daha ileriye götürmüş olacaklarını düşünüyorum.
 
Zira; oturduğu evden tutun, o oturduğu evin içine aldığı her şeyi, ekmeği bile internet üzerinden sipariş veren “Y Kuşağı” artık beyaz önlüklerini giyerek bankolarının ardında eczacılık hizmeti vermeye başladı.
 
Hızlı öğrenen ve gelişim gösteren, teknolojiyle iç içe olan ülkemiz nüfusunun geleceğini oluşturan bu “Z Kuşağı” ile “Y Kuşağı” artık klasik dağıtım kuruluşu, depo anlayışına bağlı kalmayı değil; “network” sistemi ile dünyaya entegre çalışma sistemini görmek, uygulamak istiyor.
Değişime klasik anlayışla direnmek, görmezden gelmek, değişimin gerçekleşmesini engellemeyeceği gibi, değişimin gelişmeye katkı vermesini sağlayacak olan kontrolü elinden kaçırmayı da beraberinde getirecektir.
 
Her ne kadar dağıtım kuruluşları eski argümanları kullanarak ekonomik kazanımlarımızı kriz ya da ekonomik dalgalanma gibi gerekçelerle aşağı çekmeye çalışsa da, artık dünya tek kanaldan yayın yapan siyah beyaz televizyonlardan gördüğümüz kadar ufak bir yer değil.
        
Üretim, Tedarik zincirleri yeni nesil yöntemlerle daha efektif ve aktif modellere doğru evrilirken; üyelerine dokunan, onlarla her anlamda ortak hareket eden örgütlenmelerin, geleceğin dünyasını şekillendirecekleri ve şekillendirdikleri dünyada var olacakları tartışmasız bir gerçektir.
 
X Kuşağına ait bir eczacı olarak; eczacının sahibi olduğu klasik eczane modelinin gelecekte de var olması için, çağın gereklerine entegre olmak adına atılan adımlara, yapılan çalışmalara doğrudan retçi tutumları artık terk etmemiz, çekinceleri belirterek geleceğe şekil vermek için çaba göstermemiz gerektiğine inanıyorum.
 
Sadece kuru kuruya “İstemezük” diyerek, veya “teknolojiyi nasılsa satın alıp kullanırız” diyerek değil, bu teknolojiyi insanla ve özellikle de genç kuşaklarla buluşturup insana değen, dokunan bir yapı haline getirerek geleceğe yürüyen bir modeli oluşturabiliriz.
 
Bu da gelecekteki eczacıların “network” ü olan; yönetimiyle, üyesiyle bütünleşmiş, anlayışıyla geleceğe entegre ecza kooperatifleriyle mümkün olacaktır.
 
 
 
Ecz. Kadir Sedat SOFUGİL
 
        


Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat