Sosyal güvenlik uzmanı, sağlık danışmanı, habertürk gazetesi yazarı, ntv kanal sosyal güvenlik danışmanı, kimin ne zaman emekli olabileceğini bir çırpıda bilen insan, bu işten para kazanan Sayın A. Tezel. Bildiğim kadarı ile alanında uzmanlık derecesi aldığınız sağlık ve sosyal güvenlik alanıyla ilgili kariyeriniz sağlık meslek lisesi ile başlamış, İktisadi bilimler üzerine aldığınız eğitim sonucu ssk müffetişliği ile devam etmiştir. Ancak lise eğitimi aldıktan sonra ülkemizin en yüksek puanla öğrenci kabul edilen beş meslek dalından biri olan eczacılık mesleği üzerine akademik eğitim almış olan bizler üzerine dört aralık eylemi ve sonrasından kaynaklanan görüşleriniz bizi gerçekten olumsuz etkiledi. Bu görüşleriniz arasında kepenk kapatarak mesleklerini marketlere kaptırıyorlar, eczane zincirlerine alan yaratıyorlar gibi müthiş denebilecek derecede ön görüleriniz var.
Ancak biz salt iş olsun diye işimizi savunuyor değiliz, işlevimizi, mesleğimizi de savunuyoruz. Yani Sağlık bilimi üzerine eğitim almış ve bunu sosyal alanda işlevsel olarak paylaşabilen bir mesleğin savunucusu olarak dört aralıkta varlığımızı mesleğimizi yok saymaya kalkışan çevrelere duyumsatmak için kepenk indirdik. Sizin de dile getirdiğiniz gibi işimizi kaybetmek gibi kaygımız hiçbir zaman olmadı. Biz sağlık bilimlerine başlarken şuna inandık; eski Mısır’da mitolojik Tanrı Tot, bugün de düşüncelerinin geçerliliğini sürdürdüğü İ.Ö 900 yıllarında Hindistan’da yaşamış Avuderya, İ.Ö 460 yıllarında Anadolu’da yaşamış yetmiş adet kitaba adını vermiş Hipokrat, İ.Ö 170 yıllarında yine Anadolu’da yaşamış beş yüz kitapla insan sağlığına katkı vermiş Galen’den sağlık bilimi almış, bu geleneği sürdürmüş bir mesleğin bu günkü devamıyız. Ayrıca dediğiniz gibi ilacın ve sağlığın marketlere düşmesinden korkuyor değiliz, ancak ilacın bilim dışı insanların eline düşerek halk sağlığının ticarileştirilmesi gibi bir kaygımız elbette var. İnsan sağlığı adına, sağlığın marketlere düşmesine izin vermeyeceğimizi her alanda kanıtladık, sesimizi çıkardık.
Bakın biz eczacıların bir ilacın marketlere düşmesi kaygısı nereden ve neden kaynaklanıyor. Bir ilacın hangi iskontolarla, nasıl ihale edilebileceği, nasıl ucuza getirilebileceği, ne şartlarla, ne hediye karşılığı satışının arttırılabileceği bizim meslek anlayışımız ve etiğimiz dışındadır. Ancak ilacın nasıl ucuza mal edilmiş emek karşılığı, yetkisiz kişilerce satışa sunulabileceği koşulunda ve insan sağlığı açısından ilacın hatalı, gereksiz kullanımı bizi gerçekten ilgilendiriyor. Biz eczacılar olarak bir ilacın ne zaman, ne aralıklarla, ne koşullarda, ne ile birlikte kullanılıp, kullanılamayacağına, hangi yan etkilerinde ne yapılması gerektiğine, ne ile artırıcı etki, ne ile eksiltici etki yapabileceğine karar vermek üzerine bilimsel eğitim almış insanlarız. İlaçla sağlık, söylediğiniz gibi market koşullarında ucuza elde edilen bir emekle ve yetkisiz kişilerce verilebilecek bir sağlık hizmeti değildir.
Bir örnekle ele alırsak; “mcg/kg (ve/veya) m2/hafta” sizce veya sizin önereceğiniz yetkisiz market elemanlarına ne ifade edebilir bilmiyorum. Ama biz eczacılar için bu kısacık formül bir insana kilosu ve/veya vücut alanı karşılığı verilecek etken madde miktarının zaman kavramındaki ifadesidir. Biz eczacılar bu kısaca formüle edilmiş doz bilgisi için dahi, Analitik Kimya, Organik Kimya Farmasötik Kimya, Farmasötik Teknoloji, Farmasötik Botanik, Farmakognozi, Farmakoloji, Besin Kimyası, Toksikoloji, Klinik Eczacılık, Patoloji, Mikrobiyoloji, Fizikokimya tatmin olmadıysanız daha da adını sıralayabileceğim güncellenmiş bilim dallarında, yüzlerce adını sıralayabileceğim değerli bilim insanından ders almakta, uygulamalarını yapmakta, onunla da yetinmeyip sınavlarını geçmek zorundayız. Şimdi anlayabiliyor musunuz, kavrayabiliyor musunuz neyle neyi karşılaştırdığınızı. Siz bir eczacı olsaydınız bu donanmış, sınanmış olduğunuz bilgiler, bilimsel veriler üzerine yapacağınız en küçük hatanın dahi insan yaşamı üzerinde olacağının, bunun da ötesinde insani ve vicdani sorumluluğunun ne olabileceğini hiç düşündünüz mü?
Evet şimdi sizin tartışma düzeyinize inip konuyu bir kez daha ele alalım. Rafa uzanıp ilacı almak vermek nedir ki? Ama ilacın içine girerseniz ticari adıyla kalmayıp özetle anlatmak gerekirse; bunların bir de tablet, draje, pastil, efferversan, granül, enjektabl, kas içine, damar içine, omur iliğe uygulananı, suspansiyon, şurup, kaşe, poşet, inhaler, sulandırılmak için hazırlanmış liyofilize toz olma hali, yedi bin beş yüze varan ticari isimleri, isimlerine ek olarak konulan SR, MR, BID, FORT, v.b eklerinin ne anlama geldiği, eşdeğerleri, ne işe yaradıkları, hangi yolla alınması, hangi mekanizma ile vücut, doku veya organda etkili oldukları, nasıl atılımının sağlandığı düşünülürse, hatta gün içerisinde anlık bir soru veya anlaşılmaz bir yazı karakterleri ile karşınıza geldiğinde bunu yanıtlamak bile bir yetenek, eğitim bilgi ve beceriye gereksiniminiz olduğunu anlayacaksınız. Sizin basit gördüğünüz, sıradan bir iş gibi algıladığınız işlemler, bu koşullarda rafın yerine karar verip, rafa uzanıp almak bile bir bilgi sahibi olmayı gerektirir. İlacı almak için rafa uzandığınızda nasıl bir bilgi yoğunluğu gerektiğini bu kısa özet anlatımdan anlayabildiniz mi. Israrla bu işi herhangi birisi, yeter ki iş olsun anlamında yapar diyorsanız, yakınınızda ki bir eczaneye giderek bir rafa uzanıp elinize ne geldiğine bir bakın öyle karar verin.
Sizin derin bilgilerinize sığınarak gelelim şu dilinize doladığınız ilaç fiyatlarına. Bilginiz dâhilinde ülkemizde ne yazık ki, serbest piyasa ekonomi kuralları uygulanmakta olmasına karşın sadece ve tek ürün olarak ilaç fiyatları devlet yani Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenmektedir. Ve bu belirlenen fiyatların altında veya üstünde alım, satımını yapmak ceza gerektiren bir suç oluşturmaktadır. İlaç fiyatlarının belirleyicisi eczaneler değildir. İlacın kamu alım fiyatlarına yüksek indirimler isteyen yürütme organları ise Maliye Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığıdır. Bu durumda ilaç fiyatlarının niye bu kadar pahalıyken nasıl olup da ucuzladığını sorgulamanız gereken yer Sağlık Bakanlığıdır. Eğer bir adım daha ileri gidebilirseniz, geleceğinizden korkunuz yoksa bu fiyatların nasıl olup da bu ekonomik koşullarda, işçilik, enerji v.b gibi maliyet faktörlerinin artışı karşısında bu kadar gerileyebildiğini ilaç üreticilerine sorabilir, sorgulayabilir, araştırabilirsiniz.
İyisi mi, gelin siz işinize bakın, herkes kendi bildiği alanda görüş bildirsin, mesleğimiz ile ilgili konuları da biz mesleğin gerçek sahipleri kendi aramızda tartışalım. Nerede, neye, kime karşı nasıl tepki göstereceğimize mesleğin sahipleri olarak biz karar verelim. Biz on yıllarca veya onlarca yıldır ve daha fazlası bu mesleği tüm ekonomik zorluklara karşın yapmamızın nedeni mesleğimizle ilgili sizin gibilerin saldırıları sayesinde karşılığını göremeyişimizdendir. Biz de sizin gibi hastaların ne zaman iyileşeceğine dair kehanet gösterebilecek kadar zamana zemine uygun cehalete cesaretimiz olsa idi bu gün için yeteri kadar ekonomik birikimimizi sağlayıp, bu yaşta alanlara doluşmazdık. Alanlara doluşarak mesleğimizi, geleceğimizi, medya yardakçılarının, halk dalkavuklarının fikirlerine teslim etmeyeceğimizi söylemezdik.
Bakın Bernard SHAW bu yaşadıklarımızı nasıl özetliyor;
“Bilgisizlik felsefeyi budalalığa, bilimi hurafelere ve sanatı bilgiçlik taslamaya dönüştürür. İşte bu yüzden üniversite çok önemlidir.”