TEMEL KAVRAM VE TANIMLAR

Son yıllarda giderek artan sağlık harcamaları konusu tüm dünyada yaygın bir sorun haline gelmiştir. Bu maliyetlerin düşürülmesi için formüller arayan ülkelerde eşdeğer ilaçlar giderek önem kazanmaktadır. Ülkemizde  toplam sağlık harcamalarının yarıya yakın bir kısmını ilaç harcamalarının oluşturduğu göz önünde bulundurulduğunda eşdeğer ilaç kavramının ülkemizde daha da kritik bir  önemi olduğu çok açıktır.

Ülkenin sağlık kaynaklarının daha verimli kullanılabilmesi açısından “eşdeğer ilaç” konusunun hekimler, eczacılar, sağlık otoriteleri ve hastalar tarafından doğru anlaşılması eşdeğer ilaçlardan en etkin şekilde yararlanabilmek için temel gereksinimdir.  Bu bilincin toplum içinde yaygınlaşması ve ilgili uygulamaların yaşama geçirilmesi bakımından Eczacı tüm dünyada en önemli kaynak ve odak noktası olarak kabul edilmektedir.

 

Eşdeğer ilaç kavramının doğru anlaşılması için belirli anahtar terimlerin iyi anlaşılması gerekmektedir.

 

Orijinal İlaç (referans ilaç): Uzun araştırmalar ve klinik araştırmalar sonucu belli bir hastalık üzerinde olumlu etki yaptığı kanıtlanmış, temeli patentli bir moleküle dayanan ve daha önceden benzeri olmayan yeni ilaçlardır.

Jenerik İlaç: Orijinal ilaçların koruma süreleri bittikten sonra buluşu yapan firmadan izin alınmaksızın üretilip piyasaya sunulan ilaçlardır.

Farmasötik Eşdeğerlik: İki farklı müstahzarın aynı etkin maddenin veya maddelerin aynı miktarını aynı veya karşılaştırılabilir standartlara uyan farmasötik şekiller içinde içermesi durumudur.

Biyoyararlanım: Etkin maddenin veya onun terapötik molekül kısmının farmasötik şekilden absorbe edilerek sistemik dolaşıma geçme ve böylece vücuttaki etki yerinde veya onu yansıtan biyolojik sıvılarda (genellikle serum veya plazmada) var olma hızı ve derecesidir.

1. Mutlak Biyoyararlanım: İlacın aynı molar miktarının intravenöz verilmesi ile ölçülen biyoyararlanıma oranlanan biyoyararlanım (ilacın intravenöz verilememesi veya intravenöz verilişe özgü müstahzarının bulunmaması halinde bağıl biyoyararlanım ölçülür),

2. Bağıl Biyoyararlanım: İntravenöz kullanım dışında en yüksek biyoyararlanıma olanak veren bir yoldan verilmek suretiyle veya aynı yoldan verilen, fakat daha yüksek biyoyararlanım sağlayan bir farmasötik şekille elde edilen biyoyararlanım ile kıyaslanarak bulunan değerdir.

Terapötik Eşdeğerlik: Bir müstahzarın, etkinliği ve güvenliliği daha önce tespit edilmiş bir başka müstahzar ile aynı etkin maddeyi veya terapötik molekül kısmını içermesi ve aynı etkinlik ve güvenliliği klinik olarak göstermesi hali.

Biyoeşdeğerlik: Farmasötik eşdeğer olan iki müstahzarın, aynı molar dozda verilişinden sonra biyoyararlanımlarının (hız ve derece) ve böylece etkilerinin hem etkinlik, hem güvenlik bakımından esas olarak aynı olmasını sağlayacak derecede benzer olması,

 

BİYOEŞDEĞERLİK ÇALIŞMALARI

Biyoeşdeğerlik çalışmaları dört yöntemden biri kullanılarak yapılabilir:

-Farmakokinetik çalışmalar,

-Farmakodinamik çalışmalar,

-Karşılaştırmalı klinik çalışmalar,

-İn vitro çalışmalar.

Bunlardan son üçü plazma seviyelerinin etkilenmediği durumlarda(nasal spreyler, aerosoller, topikal ilaç şekilleri gibi) uygulanır.

Farmakokinetik  çalışmalar ise absorpsiyon hız ve derecesini belirlemek üzere plazma seviyelerinin ölçülmesi temeline dayanır. 

 

Biyoeşdeğerlik Çalışmalarında Karşılaştırılan Parametreler:

 

Ruhsatlandırma Gereklilikleri

Referans

Eşdeğer

Firma genel bilgisi

Ürün özellikleri (Prospektüs, etiket, ambalaj)

Uzman raporu

İlacın bileşimi

İyi Üretim Uygulamaları (GMP)

Başlangıç malzemelerinin kontrolü

Bitmiş ürün kontrolü

Stabilite testleri (Etkin madde ve bitmiş ürün)

Eşdeğer ürünün referans ürünle karşılaştırılması

 

Pre-klinik çalışmalar

 

Klinik çalışmaları

 

Biyoeşdeğerlik

 

 

 

 

Biyoeşdeğerlik çalışmaları uluslar arası alanda akredite olmuş kuruluşlar tarafından GCP ve GLP kuralları uygulanarak gerçekleştirilir.

Sağlık bakanlığı 2000 yılından bu yana jenerik ilaçlara ruhsat vermek için biyoeşdeğerliğin kanıtlanmasını zorunlu tutmaktadır.

2000 yılından önce ruhsat alan ve biyoeşdeğerlik sertifikası bulunmayan ilaçlarında belirli bir süre içinde biyoeşdeğerliklerini kanıtlamaları istenmiştir.

Bu sürecin bugün itibarıyla tamamlandığı bildirilmektedir.

 

Eşdeğer İlaç Kullanımıyla Sağlanan Faydalar

 

1.    Sağlık bütçesinde  önemli tasarruflar sağlarlar.

 

2.    Patent süresinin dolmasıyla oluşan rekabet ortamında referans ilacın fiyatının da düşmesine neden olurlar. Üretici firmaları yeni ilaçlar keşfetmeye zorlarlar.

 

3.    Nispeten ucuz olmaları nedeniyle ilaca ulaşmayı kolaylaştırarak tedavi olanaklarını yaygın hale getirir.

  

Eşdeğer İlaçlarla Tedavide Dikkat edilmesi Gereken Konular

 

Tedavi Aralığı Dar Olan İlaçlar:

Bu ilaçlar eşdeğer ilaçla tedavide tüm dünyada en önemli tartışma konusunu oluşturmaktadır.

Tedavi aralığı dar olan  ilaçlar ortalama efektif dozu ile ortalama öldürücü dozu arasında iki katından az fark olan,

Veya minimum toksik konsantrasyonu ile minimum efektif dozu arasında  iki katından az fark olan,

Ya da güvenli ve efektif dozlarının çok hassas  titre edilip takip edilmesi gereken ilaçlardır.

Karbamazepin, levotiroksin, digoksin, varfarin, fenitoin, teofilin gibi ilaçlar bu gruba girer.  Bu ilaçlar için dünya sağlık otoriteleri özel bir biyoyararlılık tayin yöntemi önermemişse de bir çok klinisyen bu etkin maddeleri içeren müstahzarların değiştirilmesinin hastayı toksik etkilere ya da yetersiz tedaviye maruz bırakabileceğini öne sürerek bu gibi durumlarda eşdeğer ilaçların asla kullanılmaması gerektiğini öne sürmektedirler.

Bazı ilaç Grupları:

Antihipertansifler

Yakın zamanlarda amerikada yapılan bir çalışmada pratisyen hekimlerin kardiologlara göre EİT daha çok tercih ettiği saptanmıştır.

Beta-blokerler ve tiazid diüretikleri kullanımında eşdeğer ilaçlarla orijinal ilaçlar arasında önemli bir fark bulunmamıştır. Bu durum bu ilaç gruplarının nispeten uzun süredir kullanımda olmasına bağlanmaktadır. Diğer taraftan ADEİ, KKB ve Alfablokerler gibi daha yeni ilaç gruplarıyla tedavi edilen hastaların ise eşdeğer ilaçları kullanmayı tercih etmedikleri (hastaların yaklaşık yarısı)  gözlenmiştir.

Bu alanda yapılacak çalışmalarla önemli tasarruflar sağlanabilir.

Antiepileptikler

Amerikan Nöroloji Akademisi bu ilaçların eşdeğerleriyle değiştirilmesine şiddetle karşı çıkmaktadır.  Nörologlar bu ilaçların orijinalleri ile eşdeğerleri arsında ince ve gözden kaçmaya müsait farklılıklar bulunduğunu düşünmektedirler.

Anti epileptik ilaçlar TAD ilaçlar kabul edilmektedirler.

Tiroid Preraratları

Endokrinoloji uzmanları bu ilaçlarda yapılacak değişikliklerin çok yakından takip edilmesini ve 6 haftalık bir zamanın sonunda laboratuar testlerinin yapılmasını önermektedir.

Eşdeğer ilaçlarla tedavi uygulamalarında hastayı riskli durumlarla karşı karşıya bırakmamak için bu noktalar dikkatle değerlendirilmelidir.

 

BİYOBENZER İLAÇLAR (biosimilars, follow on drugs)

 

Bugün dünyada eşdeğer tedavi ile ilgili sağlık alanının önündeki en önemli ve acil  konu biyobenzer ilaçlardır. Biyobenzer ilaçlar  biyolojik tedavinin geleceğini temsil etmektedir.

Kan ürünleri,İmmunolojik ürünler,Rekombinant DNA teknolojisi gibi biyoteknolojik yöntemlerle elde edilen ürünler gibi biyolojik son derece pahalı ürünlerdir ve bu ürünlerin benzerleri olan biyobenzer ürünler daha ucuz ve ulaşılabilir alternatifler oluşturabilirler.

Biyolojik ilaçlar son derece karmaşık yapılıdırlar ve bu nedenle bu ürünlerin eşdeğerlerini üretmek ve bu konularda yasal düzenlemeler yapmak son derece güç bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Bazı  durumlarda üretilen biyobenzer proteinler referans ürüne  benzer olsalar da tam olarak eşdeğer olamamaktadır. Örneğin FDA bir Somatropin preparatı olan Genotropinin eşdeğeri olarak ruhsat alınmak istenen Omnitrope isimli müstahzara, terapötik eşdeğerliği kanıtlanamadığı için, biyoeşdeğerlik onayı vermemiştir.

 

Türkiye’de sağlık bakanlığı Ağustos 2008’de  Biyobenzer  Ürünler Kılavuzu yayımlamıştır. Bu kılavuzun amacı:

                Biyobenzer tıbbi ürünler kavramını tanıtmak;

Başvurular için temel ilkelerin ana hatlarını ortaya koymak;

Başvuru sahiplerine, benzerlik beyanını kanıtlamaları için çeşitli EMEA/CHMP kılavuzlarındaki ilgili bilimsel bilgilere nereden ulaşacaklarını gösteren bir 'kullanma kılavuzu' sunmak ve ilgili kılavuz listelerini yayımlamak olarak açıklanmıştır.

Dünya biyolojik ilaç pazarı hızla büyüyor.

Dünyada biyoteknolojik ilaçlar içinde eritropoietinler, interferonlar, insan insülini ve analogları büyüme hormonları, koloni uyarıcı faktörler ve monoklonal antikorlar gibi terapötik proteinlerin pazarı hızla büyümektedir. 

Dünya biyolojik ilaç pazarı 2000 yılında 20 milyar $’dır.

2004               Yılında yapılan bir çalışmaya göre  2010 yılında yeni ruhsatlandırılan ilaçların % 50 sinin biyofarmasötikler olacağı tahmin edilmektedir.

Yine IMS 2004 yılı tahminlerine göre 2010 yılında ülkemizin biyofarmasötik ilaç harcaması 1 Milyar $’ı geçecektir.

Bu veriler ışığında biyolojik ürünler, önümüzdeki yıllarda tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de çok önemli ekonomik sonuçlar doğuracak daha da önemlisi, Türkiye gibi, bu teknolojiye ve bilimsel birikime sahip olmayan ülkelerin dışa bağımlığılını ciddi şekilde  arttıracak stratejik öneme sahip bir konudur.

 

  

EKONOMİK YÖNLERİYLE EŞDEĞER İLAÇ

 

 Bazı ülkelerde eşdeğer ilaçların kutu ölçeğinde Pazar payı,2006 

Ülke

Pay, %

Polonya

76,5

Danimarka

68,8

İngiltere

65,0

Slovakya

59,3

ABD

58,6

Slovenya

58,1

Almanya

56,4

Türkiye*

51,7

Hollanda

50,6

İsveç

46,1

Kanada

44,5

Macaristan

39,9

Avusturya

18,8

Fransa

17,6

Belçika

13,7

İspanya

12,4

Japonya

12,3

İsviçre

9,8

Portekiz

9,8

İtalya

7,2

Finlandiya

6,2

İrlanda

4,4

Yunanistan

2,0

Kaynak: Avrupa Eşdeğer İlaç Birliği (EGA), İEİS
* 2007

 

Eşdeğer ilaç kullanımıyla, 2008 yılında, 885 milyon TL tasarruf sağlanmıştır.

 SONUÇ

Eşdeğer ilaçlar tüm dünya ülkelerine önemli yararlar sağlayabilecek bir fırsattır. Toplum sağlığı ve ülke ekonomisi açısından optimum kazanımları elde edebilmek için eşdeğer ilaç kavramının bilimsel ve ekonomik yönlerinin öncelikle sağlık profesyonelleri ve otoriteleri tarafından çok iyi anlaşılması gerekmektedir.

Toplumun eşdeğer ilaç hakkında bilinçlenmesi sağlanmalıdır. Eczacılar eşdeğer ilaç bilincinin toplumda ve sağlık alanında en doğru şekilde yerleşmesi için en etkin odak noktasını teşkil etmektedir.

Hekimler ve eczacılar eşdeğer ilaçları  reçetelemek/hastaya vermek konusunda teşvik edilmelidir.

Bu politikalar uygulanırken hasta sağlığı titizlikle korunmalı, akademik çalışmaların ortaya koyduğu kritik konular mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır.

Yine bu politikalar uygulanmaya geçirilirken son yıllarda sağlık sisteminin finansmanında son derece haksız bir yük altına sokulmuş olan eczane ekonomilerinin daha fazla zarar görmesinin önüne geçilmeli, sistem eczane ekonomilerini iyileştirecek bir tasarıma kavuşturulmalıdır.

Eşdeğer ilaç konusu sağlık eğitimi içerisinde işlenmelidir.

Eşdeğer ilaç konusunun çok kritik bir bölümünü teşkil eden “biyolojik/biyobenzer ürünler” ise önümüzdeki en önemli konudur. Kuşkusuz bu konu eşdeğer ilaç başlığına sığmayacak kadar geniş ve farklı boyutları olan bir konudur. Tek cümleyle ifade etmek gerekirse biyolojik ilaçlar (biyofarmasötikler) ilacın geleceği kabul edilmektedir.

Ülkemizin biyolojik ürünlerle ilgili bilimsel birikimini hızla arttırırken bu alandaki hukuki alt yapıyı da aynı hızda oluşturup geliştirmeye ve bu alanda gerekli sanayi yatırımlarını en kısa sürede gerçekleştirmeye ve kısa orta ve uzun erimli politikalar oluşturmaya gereksinimi vardır.

Elbette bütün bu konuların toplumda gerçek yerini bulabilmesi meslek örgütleri ve sivil toplumun da içinde olacağı kapsamlı tartışma ortamlarının yaratılmasına ve etkin şekilde işletilmesine bağlıdır. Özellikle meslek örgütlerimiz sadece eşdeğer ilaç konusunda değil ilaç ve eczacılık alanının her yönüyle ilgili olarak önderlik görevini çok iyi yerine getirmelidir. Kendi faaliyet alanıyla ilgili her konuyu her kesimden önce ve iyi kavramalı; akademiyle, sanayi ile siyasayal erk ve karar alma mercileriyle, diğer meslek örgütü ve sivil toplum kurumlarıyla  ilkeli bir ilişki içinde olmalı, gerektiğinde onlarla ortak çalışma zeminleri yaratarak işbirliği yapmalı, gerektiğinde ise muhalefet etme görevini en doğru şekilde kullanmayı bilmelidir.

Elbette bütün bunların gerçekleştirilebilmesi için meslek örgütlerimizde üretken, vizyon sahibi ve yetkin kadroların varlığı olmazsa olmaz koşuldur.

Her geçen gün değersizleştirilmeye, önemsizleştirilmeye ve ikame edilebilir bir meslek olarak gösterilmeye çalışan mesleğimizin önünde devasa sorunlar vardır. Ancak güzel bir Anadolu sözü bize ilham ve umut vermektedir: “Dağlar ne kadar yüksek olursa olsun bir yanı yoldur”. Sorunları görmek kadar çözüm fırsatlarını görmek hatta gerektiğinde fırsatları yaratmak gerekir. Eşdeğer ilaç konusu bunlardan sadece bir tanesidir. Mesleğin önündeki sorunları çözebilmek için tek tek tüm meslektaşlarımızın ve meslek örgütlerimizin mesleki bilgi ve becerilerini sürekli olarak arttırırken  diğer  mesleki alanlarda da daha çok sorumluluk alarak sağlık alanının vazgeçilemez ve yok sayılamaz bir parçasını oluşturduklarını her fırsatta göstermeleri  kaçınılmazdır.

Uzm. Ecz. Osman TOSUN

tosun_osman@hotmail.com

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat