Ülkemizin kalbinde parça tesirli bomba ile yapılan saldırının ruhlarımızda meydana getirdiği hasar öyle büyük ki, diğer saldırılarda, katliamlarda yaşadığımız acı adeta zincirleme reaksiyon yaptı, paralize olduk; çok şey söylemek istiyoruz, konuşamıyoruz, yazmak istiyoruz, parmaklarımızı kımıldatamıyoruz...

 

         Kalbimiz ve ruhumuz hedef alındı...

 

         Uzmanların dediğine göre bu tür bombalar ilk önce en yakınındakileri çok kısa süre içinde öldürüyor, daha uzaktakileri ölümcül bir şekilde yaralıyor, şanslı iseler-ki buna şans denirse- hayatları boyunca ızdıabını çekecekleri bir yara ile hayatta kalmayı başarıyorlar...

 

         En uzaktakiler ise patlamadan çıkan sesin ve basıncın etkisiyle geçici işitme kaybı yaşıyor, yaşanan can pazarının görüntüsünü hayatları boyunca taşıyorlar, o travmayla yaşamlarını sürdürüyorlar...

 

         Parça tesirli olmasının amacı da bu; olabildiğince çok kişiye zarar vermek, bir nevi soykırım meydana getirmek.

 

         Öyle ya; orada ölenler, yaralananlar, patlamanın etkisinde kalanlar, aileleri ve yakınlarının sayısı nüfusu binlerle ifade edilen birçok küçük devletin ya da prensliğin sayısından fazla...

 

          Bir toplumun ortak yaşama arzusunu, isteğini parçalamayı amaçlayan bu tip saldırılar sadece ruhları ve bedenleri hedef alan silahlarla gerçekleştirilmiyor, toplumsal bilincimizi de, kolektif aklımızı da bölmeyi parçalamayı hedefleyen silahsız saldırılarla devam ediyor, birlikteliği dinamitliyorlar. Bu amaçla bireyciliği ön plana çıkarıp biz yerine ben demeyi olağan hale getiriyor, kanıksamamızı sağlıyorlar...

 

         Bir arada aynı topraklar üstünde yaşayan kalabalıklar tek başına bir toplumu meydana getirmez. Ya da o toplumun öne çıkan birkaç bireyi, o toplumun karakteristiğini ortaya koymaz. Bir toplumu toplum yapan en belirgin özelliklerinden biri de o toplumun mesleği ve meslekleridir.

 

         Mesela; Norveç denilince balıkçılık, İsviçre denilince saatçilik akla gelir. Kimi toplumlar tarım ve hayvancılıkta, kimi ticarette, kimi turizmde, kimi de enerji alanında ön plana çıkan meslekleriyle anılırlar.

 

         Bu niye önemli?

 

         Çünkü toplumun kimliğini oluşturan bu meslekleri ortadan kaldırırsanız o toplumu bir arada tutan en önemli unsurlardan birini ortadan kaldırırsınız, örneğin Liberya ’nın bir gecede denizcilikten vazgeçmesi durumunda öyle bir devlet, öyle bir toplum hala varlığını sürdürebilir mi???

         ...

 

         Bir mesleğe de parça tesirli soykırım uygulanabilir mi? Ters köşeden bir bakalım:

 

         Önce o mesleğin ekonomik yapısını kökten etkileyecek yeni bir fiyatlandırma politikası belirlenir ve hayata geçirilir. O meslek mensuplarının ellerindeki ürünlerin fiyatları bir gecede aldıkları fiyatın altına düşer. İlk düşen de onlar olurlar. Daha uzakta olanlar yaranın sıcaklığı ile yaralandıklarını anlamazlar, yollarında ilerlemeye devam ederler, ilk düşenleri görüp bilinçaltına yerleştirilen bireycilikle “Çok şükür ben orada değildim der” içinden...

 

         Yürümeye devam eder...

 

         Her hafta düşen fiyatlarla aldığı yara daha da derinleşenler birer birer düşmeye başlar. Hayatlarını sürdürenler haline şükreder “İyi ki ben biraz daha uzakmışım” der içinden...

 

         Taşrada, daha ücra köşelerde olanlar bu ekonomik patlamadan oluşan basınç etkisiyle düşenlerin çığlıklarını duymazlar, “İyi ki taşradaymışım” der içinden...

 

         Ve kendi gibi olanlarla beraber oluşturdukları sırça köşklerinde, tıpkı sokaklarında akan lavları eğlencenin bir parçası sanan Pompei’liler gibi Büyükşehirlerde düşenleri uzaktan izlemeye devam ederler...

 

         Ta ki düşme sırası kendilerine gelene kadar...

 

         Bu meslektekilere ürün sağlayan üreticiler de dağıtıcılar da süreci dizi izler gibi izlerler ve parça tesirli soykırım kötü sonla son bulur...

         ...

 

         Çok mu tanıdık geldi???

         "İçimizi kararttın !”

         “Ne güzel fuara gidecektik, nereden girdin bu konuya da keyfimizi kaçırdın !” dediğinizi duyar gibi oluyorum.

         ...

 

         Kızsanız da durup düşünüp süreci doğru okumamız gerekli.

 

         Yakın geçmişte büyük AVM’lerin açılmasıyla başlayan süreçte birçok meslek yok oldu, birçoğu da can çekişiyor.

         İnanmıyorsanız etrafınıza bir bakın; Mahallenizde, semtinizde ayakkabı tamircisi var mı, kaldı mı mesela???

         ...

         O meslekler rekabet edemediler ondan yok oldular diyebilirsiniz ama bizim mesleğimiz rekabete açık bir meslek mi??

 

         Bitkisel ilacın “gıda” olarak nitelendirildiği yasal düzenlemelerin varlığında, eczane dışına çıkan OTC ’nin tüketimini körükleyen satış mecralarında yer aldığı ortamda kimle nasıl ve ne şekilde rekabet edeceksiniz?

 

         Bu akıllara zarar düzenlemeleri değiştirmek için hep beraber yüksek sesle karşı çıkacak mısınız, yoksa içinizden “iyi ki ben o ürünlere bağımlı değilim” deyip yürümeye devam mı edeceksiniz?

         ...

 

         Eczane açılışına nüfus kısıtlaması getirildi, hepimiz bunun doğru ve yerinde bir uygulama olduğunu kabul ettik.

         Ama Eczacılık Fakültesi sayısı 60’a yaklaştı. Beş sene sonra işsiz ve eczane açamamış eczacı sayısının kaç olacağını hiç düşündünüz mü???

         Binlerce işsiz eczacının ve ailesinin meclis kapısına dayandığı bir ortamda zincirlere izin veren yasal düzenleme çıkınca, oralarda asgari ücretle işe girmek için yaptığınız başvuru evrakının üzerine koyacağınız “Hamili kart yakınımdır” kartvizitini “ İyi ki zamanında almışım” mı diyeceksiniz???

         ...

         Parça tesirli soykırım bir toplumda ilk önce mesleklerden başlar.

         Bu meslek hiçbir zaman parçalanan mesleklerden olmamıştır,

         Olmamalıdır da!

         ...

         Pekiii,

         Bu tehlikeden kurtuluş nasıl olacak?

         Tabi ki;

         Sırça köşkünde oturup, herkesi küçümseyen, düşenlere seyirci kaldığı halde her konuda “Ben bilirim” diyenlerle yollarını ayırarak.

         Ne kadar kolay değil mi?

         ...

         Saygılarımla...

 

               

s.sofugil@eczacininsesi.com   

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat