Gişe rekorları kıran Geleceğe Yolculuk filmlerinde, Uzay 1999 adlı dizide veya Star Wars da herkesin ilgisini çeken en önemli konu aslında gelecekte nasıl bir dünya olacağıydı. Herkes 2000’li yıllarda sırta takılan motorlu kanatlarla, Jetgiller’in kullandığı gibi hava taşıtlarıyla falan işe gidip geleceğini hayal ediyordu. “Belki daha gelişmişi vardır” ya da “Daha acayip ne olabilir ki?” diye düşünerek yönetmen ve senaristin hayal gücünün sınırlarını merak ederek filme gidiyor, diziyi seyrediyordu. Bugün de pek değişen bir şey olmadı, bu tür filmler yine kapalı gişe oynuyor.
Geleceğe yönelik çalışmalar bununla sınırlı değil. İnsan klonlamadan, insan Avatar’ı oluşturmaya kadar bir çok proje üzerinde çalışılıyor. “2045 Russia” projesi ile yapay organlar ve yapay sinir sistemi ve beyin oluşturarak insanın bedenini bedenden bedene taşımayı, yani bir nevi ölümsüzlüğü yakalamayı hedefliyorlar bilim adamları.
Diğer taraftan bütün büyük şirketler “hoppidi hoppidi” diye uygulamalarla bir yandan tüketimi körükleyerek cirolarını arttırmaya, bir yandan da gerçek dünyadan sanal dünyaya kayan alışveriş pastasında şimdiden en büyük dilimde söz sahibi olmaya çalışıyorlar. Zira Türkiye’de E-Ticaret yıllık 60 milyar TL’ye ulaşmışken dünyada 1,5 trilyon dolara yaklaştı.
Yeryüzündeki hemen hemen herkes geleceği merak ederken; geleceği merak etmeyen, geleceğe karşı direnen küçük bir popülasyon hayatlarını hala devam ettiriyorlar. Çünkü onlar zamanı durduklarını sanıyorlar.
Sanal alemdeki gelişmelere gözlerini kapatarak geleceğin gelmeyeceğini düşünüyorlar. Nasıl mı? Ters köşeden bakalım;
Coşmuş doktorun biri panax’tı ginseng’ti kapsüller, takviyeler üreterek ve bunların satışını internetti, televizyondu satarak senelik 1 milyar dolarlık ciro gerçekleştirirken, eczane vitrinine televizyonda reklamı yapılan güvenilir ürünlerin bile reklamını koyamayacağımızı bize web sitesi üzerinden duyuruyorlar.
Sıralı dağıtım reçetelerinin kayıtlarını internet üzerinden yapmamız gerektiği söylenirken, hiçbir yerde yazmamasına rağmen facebook üzerinden nöbetçi olduğumuzu yazmamızın bile yasak olduğu şayiası çıktı ve herkes buna inandı. Nöbetçi olanlar “Bu akşam açığız niyeyse!” gibi paylaşımlar yapıyor.
Mevzuatımızda “Eczane ve eczacı adına internet sitesi açmak” yasaklanırken, Twitter’dan “tren gelir hoş gelir” twitleri atıyor, “share location” yapıyor yasağı savunanlar.
Eczanelerin ilaç dışı ürünleri satacak site kurmasına bittibitiyor.com’dan ayakkabı siparişi verirken “#internettensatışahayır” hashtag’i açarak karşı çıkılıyor.
…
Pekiii bu yasak kime, neye fayda sağlıyor???
Bir başka deyişle bu yasak, beklenen etkiyi sağlıyor mu???
İlaç dışı ürünleri bırakın, reçeteli ilaçların bile internet üzerinden satışı engellenebiliyor mu?
Hayır!
Eczane ekonomilerine katkı sağlasın diye ürün gamımıza eklediğimiz dermokozmetikler eczane hariç internette hemen hemen heryerde satılır hale geldi.
İnsanlar dermokozmetik satan eczaneye geliyor, cildine uygun ürünü öğreniyor, resmini çekiyor, internetten alıp kullanıyor.
İnternet satışının alıp başını gittiğini gören bazı firmalar doğrudan kendi satış sitelerini kurmaya başladılar bile.
Ürünün bilinirliği ve kullanılırlığı arttığı için artık eski satış yönteminde direten mekanlara ihtiyaçları kalmadı zira.
Öte yandan yasak var da kime var bu yasak?
Sizin ve bu satırların yazarı gibi hukuka uyan insanlara yasak var!
Çünkü yasal düzenleme ne diyor?
“Eczane eczacıları ve eczaneler adına internet sitesi açılamaz!”
İyi güzel.
Kurdukları şirket veya yakınları üzerine açılamaz diye bir hüküm var mı?
Yok!
Bu şekilde kurulan siteler aracılığıyla ayda 100-150 Bin TL ciro yapanlara dur diyecek bir yasal düzenleme var mı?
Yok!
Onlar mı çok akıllı, yoksa bu yasağı körü körüne savunanlar mı?
Buyurun size bir paradoks.
…
“Eğer bu işin önünü açarsak reçeteli ilacın eczane dışında satışını engelleyemeyiz patlar gider, mecburen bunu engellemeliyiz” diyebilirsiniz, ecza deposunun internet sitesi üzerinden siparişinizi verirken.
Öyle bir şey gerçekleşmez derim ben de size.
Neden mi?
Şöyle açıklayayım;
Reçeteli satılması gereken ilaçlar yanınızdaki markette bile kasa fişiyle satılıyor. Oysa karekodlu bu ürünlerin nasıl oralara gittiğinin tespiti ve kanun gereği el konulup bu kanalların yasaklanması o kadar kolay ki. Oysa denetim hakkıyla yapılmıyor, bu yüzden de engellenmiyor, bu bir.
İkincisi; eczanelerin ilaç dışı ürünleri satabileceği internet sitesinin nasıl yapılacağı, teknolojiyle arası iyi olmayan eczacıların bu sisteme nasıl entegre olacağını siz belirlerseniz, yani oyunun kuralını baştan siz koyarsanız, insanlar ne idüğü belirsiz yerlerden, sağlıksız ürünleri almak, oralardan alışveriş yapmak yerine eczaneler tarafından oluşturulan resmi kanalları tercih ederler.
Reçeteli ilaçların satışına da ciddi ve etkin yaptırımlar getirirsiniz, kimse o alana girmeye cesaret edemez, bu da üç.
…
Hali hazırda ilaç dışı ürün alanında bir boşluk var ve bu alan yasa dışı veya muvazaalı yöntemlerle dolduruluyor, hem de halk sağlığı ciddi şekilde tehlikeye atılarak.
Şöyle bir düzenleme yapılsa;
İlaç dışı ürünleri üretenler/satanlarla dağıtım kuruluşları sadece eczanede satılacağı taahhüdü ile bunları ürün yelpazesi içine alsa, bu kurala uymayanlara ciddi para cezası uygulanacak sözleşmeler yapsa, bu sayede hem kendilerini hem eczaneleri korusa,
Eczanelerin ilaç dışı ürünleri internet üzerinden satışı yasal olarak düzenlense, bunları satan eczanelerin danışma hattı olması zorunlu tutulsa, daha sağlıklı bir satış zinciri kurulsa,
Yasal düzenleme de; bu işi yapan ülkeler örnek alınarak, onların eksikleri, hataları görülerek bize uygun şekilde düzenlense, nasıl olur???
“İcat çıkartma” diye bana e-mailler atabilirsiniz, “internet üzerinden bu iş olur mu?” diye, eleştirmek de haklısınız da, benimki çözüm içeren bir öneri.
“Yassah hemşerim, yassah” dan daha değişik bir öneri.
Örneği de var.
Mesela, Almanya’daki bir eczane İsviçre’deki birine ilaç dışı ürünü internet üzerinden satabiliyor. Bunun için bir eczacı özel olarak ilgileniyor. Yani eczacı istihdamı zorunlu. Zorunlu ama eczane buradan kazandığıyla eczacının parasını haydi haydi finanse ediyor. (Alın size bir istihdam alanı, hem de zorunlu değil, gönüllü istihdam alanı)
…
Ama yok, biz bunu yasaklayarak da önüne geçeriz diyorsanız, nasılını ortaya koymanız lazım, yasalara saygı gösterenler zarar görüyorsa ya o yasalar da bir gariplik vardır ya da uygulayanlarda…
Sözün özü,
Yetkimizde ve yetkinliğimizde olan koskoca bir alan var ve Gelecek, biz istesek de istemesek de gelecek!…
Soru şu:
Bu alanı biz mi sahipleneceğiz, yoksa kafamızı banko ve kasa arasına çevirip görmezden mi geleceğiz?
Yoksa zaman makinesini değil de zamanı durduran makine mi icat ettiniz?
Yaptıysanız bravo da,
Gerçeği siz de biz de biliyoruz.
…
Saygılarımla…