Ecz. Filiz AYKUTERSOY
Kenya safarimizden sonra Zanzibar’a gitme vaktimiz geldi. Kenya havayollarının uçağı ile dualar okuyarak Zanzibar havaalanına geldik. Burası garip bir havaalanı, girişte yeşil pasaportu çözmeye çalıştılar, arkadaşı almıyorlardı, sonra anlaştık. Bizim gittiğimizde THY nin direkt uçuşu yoktu şimdi direkt uçuş yapmışlar onunla gitmenizi öneririm.
Kendwa Rocks Hotel’in şoförü havaalanından aldı bizi, şoför o kadar ter kokuyordu ki boğulmamak için camlar açık gitmek durumunda kaldık, burası % 99 u müslüman olan bir ülke, çok fakir ve çok zengin kesim var, otele yerleşir yerleşmez kendimizi muhteşem sahiline attık. Deniz kum çok güzel gelgit olayı var, otellerde suyun çekilme saatleri yazıyor ve o saatlerde yavaşta olsa bir gel git görebilirsiniz. Geçtiğimiz yerin, dönüşte sular altında kaldığına inanamadık.
Halk fakir, birşeyler satmaya çalışıyorlar ama bizim Türkiye’de 10 liraya alacağımız hediyelik eşyalara 60 dolar fiyat söylüyorlar, pazarlık yapıyorlar, hatta yerine sırt çantanı ver değişelim teklifini yapan da oldu. Hatıra olarak rengarenk pareolardan almaya karar verdik.
Tekne gezisine de maceralı başladık. Deniz havadan dolayı dalgalıydı, uyduruk talikalarla kusmamak için direnerek dalış bölgesine geldik, ben giremem sanıyordum ama güzel manzara karşısında bulantım geçti ve denizin derinliklerinde rengarenk balıkları, güzellikleri seyre daldım. Sonra bir arkadaşımın teklifiyle karşımızdaki adaya yüzdük, sualtı kameralarımızla çekim yaptık, kumlarda yuvarlandık ve geri dönerken bir tekne yanaştı ve bu adanın özel mülk olduğunu ve oraya yanaşmamızın bile yasak olduğunu polise şikayet edeceğini söyledi. Neyse ki ceza yemeden kurtulduk .
Zanzibar liman ve tarihi gezmek için araba ayarlamaya karar verdik ama çok garipler herkes değişik fiyat veriyor pazarlık yapıyorsun vazgeçiyorlar. Uzun çabalar sonucu biriyle anlaştık, yine araba da parfüm kokusuyla seyahate başladık, yollarda satıcılar kalabalık, pislik yanında güzel yeşillikler ve doğa da vardı.
Merkeze geldiğimizde ilk önce limandan feribot biletlerimizi aldık, çarşıda gezerken Pharmacy İzmir isimli bir eczaneyi gördük ve girdik. Ege Eczacılıktan mezun oralı bir arkadaşla karşılaştık ve bizimle çok ilgilendi, sağolsun. Eczanesini gezdirdi, oradaki serbest piyasadan bahsetti. Biz yemek yemek için bir yer sorduk ve şoförümüzü oraya yönlendirerek kendi arabasıyla bizi oraya götürdü. Temizlik kokusu ile konforlu bir yolculuk yapmış olduk, kendisine çok teşekkürler. Araba kullanmaları da ilginç, direksiyon sağda, sağlamaları hiç korkusuzca çok rahat. Karanlıkta sinyali açık bırakıyorlar birbirlerini görmelerini sağlıyormuş, ona göre devamlı kelle koltukta bir kullanım söz konusu.
Otelimize getirdiğinde anlaşmış olduğumuz şoför tekrar bahşişte istedi çok komikti ama verdik. Son gün feribota transferi yine otelin şoförüyle yapmaya karar verdik. Feribotla Dar Es Salaam’a geçeceğiz. Feribota karmakarışık vaziyette valizleri verdik, ama inişte bulacağımızdan hiç ümidimiz yoktu. Feribotta değişik sınıfların oturduğu bölümler mevcut, hatta dış kısmında koltuklar da mevcut.
Müslüman ülke, ilk önce tv’den dua yapıldı. Yola koyulduk nasıl bir dalga nasıl bir dalga sonra her türlü kusmaya karşı poşetler dağıtıldı. Okyanusta boğulacağız herhalde dedim, dışarıda oturanlar daha da vahim durumda yıkanıyorlar. Nihayet limana ulaştık, indik valizlere de kavuştuk taksiciler başımıza üşüştü ve valizleri çekelemeye bizi çekelemeye başladılar.
Uçuşumuza vakit vardı, gezecektik ama vazgeçtik. Bir taksiye binip havaalanına yola koyulduk, yol kilit. İstanbul’un trafiği bize çok iyi geldi... Burası felaket, kural yok, yan yol, sağ, sol karmakarışık, bu izdihamla havaalanına ulaştık. Bu havaalanı rezalet, adamlar içeri almıyorlar dışarıda herkes sefil vaziyette oturmuş, sineklerle uçak saatini bekliyor, uzuun bir beklemeden sonra içeri alındık ve uçağa binip ülkemize döndük, trafik vardı ama rahatsız etmedi....