Ecz. Tuncay SAYILKAN
İzmir Eczacı Odası Başkanı
Mesleğimizin geleceğini şekillendirecek önemli bir süreçten geçerken, birlik beraberlik ortamının bozulmaması için belki de sessiz kalmamız bekleniyor olabilir.Ancak bazı konuların da (ayrıntıları daha sonra değerlendirmek üzere) açıkça konuşulması , bilgilerin paylaşılması da büyük önem taşımakta.
Eczanelerimizde tarihin en ciddi yıkımına yol açacak kararname ve genelgelerin yayınlandığı 18 Eylül 2009 tarihinden bu güne sektörün bileşenleri açısından neler oldu ,neler yaşandı kısaca değerlendirecek olursak;
*İlaç sanayi açısından:
Öncelikle kurumla ve ilgili bakanların da katıldığı uzun görüşmelerin ve pazarlıkların yapıldığı bir süreç yaşandı.Beklenen uzlaşma olmayınca firmaların önemli bir bölümü durumu kabullendi.Yapılan görüşmeler sonucunda kamu kurum ıskontosu artacak ilaçlarda % 24 lük oran % 23 e çekildi.Daha sonra da jeneriği olan ilaçlarda % 60 olması öngörülen referans % 66 olarak belirlendi.(6 puanlık bu iyileştirme firmalar için 800 milyon TL anlamına gelmektedir)
Oluşan yeni fiyatlardan ve karlılıktan memnun olmayan bazı firmalar küçülmeyi ve ilk iş olarak personel sayısını acımasızca azaltmaya başladılar. Devamında ise eczaneleri yakından etkileyecek satış koşulları ve ıskonto değişiklikleri gelecektir.
Bazıları ise pasif direnişi benimsedi ve depolardaki ilaçlarını bloke ederek satışını durdurdu ve bazı ilaçlar piyasada bulunmamaya başladı.
Yabancı firmaların bazıları ise sessizce ülkeyi terk etme hazırlıklarına başladılar.
Bu arada firmaların bir kısmı raf zararlarımızın karşılanmasına soğuk bakarken, diğer bir kısmı da kendi belirlediği yöntemlerle zararlarımızı karşılıyor görünmekte.
*Hükümet ve SGK açısından :
İki ayı aşan görüşme sürecinde ilaç firmalarını ve Türk Eczacıları Birliği’ni son güne kadar bekletip sonuçta sadece ilaç sanayi ile anlaşma noktasına geldiler.4 Aralık 2009 eylemi sonrası psikolojik savaşın gereğini yaparak, eczacıların kafasını karıştırabilecek ve birlikteliğini bozmaya yönelik her kozu medya aracılığı ile kullandılar.
Eczacının birlikteliği bozulmayınca gerginliği artırmak için “tek tek anlaşmayı” ve en sonunda da “markette ilaç açılımını” gündeme getirdiler. TEB yerine kendilerine yakın derneklerle görüşüp taleplerini bildirdiler. Adı geçen dernekler de fırsattan istifade kendi reklamlarını yapma yanlışı içine düştüler.
Ustaca tırmandırılan gerginlik ortamında eczanelerdeki kayıpların unutturulması ve örgütlü yapılara ders verme niyeti açıkça görülüyordu. Ama eczacının birlikteliğini koruyarak yürüdüğü 16 Ocak 2010 tarihi yaklaştıkça TEB ile görüşmeler de hızlanmış, uzlaşma tavrı da ortaya çıkmıştı.
*TEB açısından :
Eczanelerde büyük yıkım oluşturacak kararname ve tebliğlerin yayınlandığı 18 Eylül 2009 tarihinden 25 Kasım 2009’a kadar görüşme ve uzlaşma beklentisi içinde oldular.
26 Kasım 2009 akşam saatlerinde eylem kararı alıp odalara bildirdiler, 4 Aralık süreci başladı.
Eylem sürecindeki kararlı duruş TEB büyük kongresi sonrasında yumuşak ve uzlaşmacı görüntüye dönüştü. Hatta bu yumuşak tavır gazete ilanları ile de belgelendi.
200-300 üyeli derneklerin arabuluculuğa soyunduğu sürecin sonuna gelirken gerilim kaçınarak ısrarla görüşme şansı beklediler.
Ülkenin dört bir yanındaki eczacılar hep birlikte ve kararlılıkla hak arama mücadelesine hazırlanırken, TEB’ nin yumuşayan tavrı daha da çok kafaların karışmasına yol açtı.
*Ve Eczaneler açısından :
Yıllardır yaşanan sıkıntılardan canı yanan eczacılar 4 Aralık eyleminde meslek örgütlerine topyekun destek verip örnek birliktelik sergileyerek üzerlerine düşeni yerine getirdiler. Psikolojik savaş sürecinde oyuna gelmeden ülkenin her yanında kararlı duruş sergilediler, tek tek sözleşmeye açıkça hayır dediler.Az sayıdaki kafası karışık meslektaşlarımız bile bireysel sözleşmeye sıcak bakmadıklarını dile getirdiler.Hiç kimse mesleğin geleceğini karartacak bu tabloda ilk olmak , tarihte kara leke olarak anılmak istemiyordu.
Ancak , 4 Aralık tarihinin üzerinde uzun zaman geçmesine karşın bedelsiz kamulaşmaya kurban giden birikimlerini ,azalan karlılığı ve artan işletme giderlerini de hiç unutmadılar.
Ocak ayında alınan ekim ayı fatura bedellerindeki muayene katkı payı kesintileri nedeniyle eksik yapılan ödemeler eczanelerdeki ekonomik sıkıntıyı biraz daha artırdı.
Şubat ayında alınacak Kasım ayı ödemelerinde de benzer sıkıntılar yaşanacak. Ama asıl sorun fiyat düşüşlerinin yansıdığı Aralık ayı fatura bedelleri alındığını Mart 2010 ve sonrasında ortaya çıkacaktır.
Bu gelişmelerin ışığında, Danıştay’ın “yürütmeyi durdurma kararı” en çok siyasi otoriteyi ve kurumu rahatlatmıştır. Kim ne derse desin SGK’nın tek taraflı fesih kararının durdurulması bizler için iyi olmamıştır.Hep birlikte 16 Ocak 2010 tarihine odaklanmışken ,ne zaman netleşeceği belli olmayan belirsiz bir sürece girilmiş,ister istemez bir gevşeme oluşmuştur.
Tüm kesimlerde, büyük ihtimalle fesih edilen mevcut sözleşmenin devamı yönünde bir karar çıkacağı fikri yaygındır. Ama mevcut sözleşmenin 2 yıl daha sürmesi eczanelerdeki yaşanan sıkıntıların da artarak devam etmesi anlamına gelecektir.
Yapılaması gereken, bizlerin taleplerine uygun ve eczacıyı rahatlatacak hükümleri içeren
kendi sözleşmemizi hazırlamak ve bunun hayata geçmesi için örgütlü mücadeleyi kararlılıkla ortaya koymak olmalıdır.
Son yaşananlar açıkça göstermiştir ki, yıllardır yaşanan kayıplar sonrasında önemli sıkıntılar yaşayan eczacılar, meslek yaşamlarını sürdürebilmek için yapılacak hak arama mücadelesinde kararlıdır.
Meslektaşlarımızın neredeyse tamamına ulaştığımız, karşılıklı değerlendirmeler yaptığımız bölge toplantılarında her kesime örnek olacak örgütlü yapıyı ve kararlılığı yakından gördük. Tek eksik bu mücadeleye doğru önderlik edecek kararlı ve tutarlı yöneticilerdir.
Saygılarımla.