TÜRKİYE’DE ECZACILIK EĞİTİMİ: BUGÜN VE GELECEK

Prof.Dr. Levent ÜSTÜNES

Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi

Farmakoloji Anabilim Dalı

levent.ustunes@ege.edu.tr

www.leventustunes.net

Türk Eczacıları Birliği (TEB)

Türk Eczacıları Birliği, 1956 yılında Türk Eczacıları Birliği Kanunu ile kurulmuş,kamu kurumu niteliğinde Anayasal bir meslek kuruluşudur. Ülkemizde eczacılık mesleğini temsil eden en üst  örgüttür. ABD, Kanada ve Avustralya gibi eczacılıktaki değişim ve gelişime önderlik eden ülkelerdeki eşdeğeriolan kuruluşlarla karşılaştırıldığında,eczacılık mesleğinin küresel ölçekte yaşadığı değişimlere öncülük etmek ya da ayak uydurmak konusunda yetersiz kaldığı görülmektedir. Aslında, TEB’in kuruluş tarihi göz önüne alındığında, eczacılık mesleğinin son 50-60 yılda yaşadığı evrime tanıklık ettiği görülür. TEB, buna rağmen eczacılık mesleğinin yaşadığı keskin dönüşümün farkına varamamış, girişimde bulunması gereken tarihi dönemeçlerde gereğini yapamamıştır. Çok daha somut olarak ifade etmek gerekirse, TEB eczacılık mesleğinde küresel ölçekte ortaya çıkan ilerleme ve değişimeönderlik edememiş, hızla değişmekte olan sürecin peşinde edilgen bir şekilde yuvarlanmıştır. 1984-1990 arası büyük mücadele ile kazanılan“sürşarj hakkı”, “katılım paylarının maaştan kesilmesi” ve “SSK anlaşması” gibi başarılar,sonrasında meslekteki temel dönüşümle ilgili konularda tekrarlanamamıştır.

Özetle TEB, mesleğin 60 yıl boyunca geçirdiği dönüşüme koşut olarak eczacılık mesleğinin küresel ölçekte yaşadığı değişimlerin ülkemize uyarlanmasında üzerine düşen görevi yerine getirememiştir. TEB, bütün ilgisini ağırlıklı olarak serbest eczane eczacılığına yöneltmiş ve eczacılık hizmetlerinin sadece serbest eczane alanına indirgenmesinin yolunu açmıştır. Hastane eczacılığı yapısı içinde doğan ve gelişen “Klinik Eczacılık” ve onu izleyen “Farmasötik Bakım”kavramları TEB tarafından gerektiği şekilde algılanamamış ve yıllar boyu meslek içi eğitim adı altında sunulan, etkisi son derece sınırlı ve esasa ilişkin olmayan palyatif birtakım etkinliklerle geçiştirilmeye çalışılmıştır.Bunun somut ve bir o kadar da düşündürücü olan kanıtı, yirmi yıl önce Ekim 1994 tarihinde TEB’in kendi yayın organı olan “TEB Haberler”dergisinde yayımlanan bir yazıdır. Bu yazı 4-9 Eylül 1994 tarihleri arasında Portekiz, Lizbon’da yapılan 54. Uluslararası FIP Kongresi’ne katılan Prof. Dr. İlker KANZIK tarafından“Eczacılıkta Uzmanlaşma”başlığıyla yayımlanmıştır. Bu yazıdan bazı bölümler değiştirilmeden aşağıda verilmektedir:

 

ECZACILIKTA UZMANLAŞMA

“… Akademik Seksiyonun bu yılki gündemini “Eczacılıkta Uzmanlaşma” oluşturuyordu ve 8 Eylül’deki özel oturumunda bu konu ile ilgili olarak çeşitli görüşler öne sürüldü ve tartışıldı. Kuzey Amerika’nın görüşü Prof. Dr. W. Sawyer (ABD), Avrupa’nın görüşü ise, aynı zamanda Akademik Seksiyonun da Başkanı olan Prof.Dr. J.M. Aiache (Fransa) tarafından sunulduktan sonra Prof.Dr. J. Gagne (Kanada), Prof.Dr. B. del Castillo (İspanya) ve Prof.Dr. E.D. Ahlgrimm (Almanya; aynı zamanda Avrupa Birliği Tavsiye Komitesi Başkanı) kendi ülkelerindeki uygulamaları özetleyerek tartışmaya katıldılar. Daha sonra konu genel tartışmaya açıldı.

 Bu yazıda, üç saatten fazla süren bu toplantıya konuşmacı olarak katılan bilim adamlarının görüşleri herhangi bir yorum yapılmadan özetlenecektir.

Toplantıda ilk konuşmacı olan Prof. Dr. Sawyer daha önce Kuzey Amerika’nın bakış açısını açıklayacağının bildirilmesine karşın özellikle ABD’deki uygulamalar üzerinde durdu. Sawyer, ABD’deki Eczacılık Fakültelerinin hemen hepsinin 6 yıllık bir eğitimden sonra Pharm.D. (Eczacılık Doktoru) ünvanı verdiğini ve eğitim programlarının da ağırlıklı olarak hastaya yönelik ve dolayısıyla klinik eczacılık anlamında olduğunu belirtti. Bu ünvanla mezun olanlar serbest eczacılık, klinik eczacılık veya hastane eczacılığı yapabilmektedirler. ABD,eczacılıkta uzmanlaşmayı mezuniyet sonrası bir olgu olarak kabul etmektedir. Dolayısıyla, uzmanlık için başvuranlarda aranacak nitelikleri ve sınavların içeriklerini saptamak ve bir sertifika vermek üzere Amerikan Eczacılık Fakülteleri Birliği’ne (American Association of Colleges of Pharmacy, AACP) bağlı olarak bir "Board of Pharmacy Specialization" oluşturulmuştur.

Sawyer’in konuşmasıyla ilgili olarak toplantıya katılanların (özellikle Avrupa’dan) soruları; ABD’deki eczacılık eğitim programlarında farmasötik teknoloji ile biyoteknolojiye oldukça az yer verilmesi üzerinde yoğunlaştı. Bu yaklaşım üzerine Prof.Dr. Sawyer, eğitim programları hazırlanırken ileriki 40 yıl için profesyonel yetiştirildiğinin göz önünde tutulması gereğini vurguladı.

ABD’deki eczacılık fakültelerinin büyük bir çoğunluğunun eğitim programlarını klinik eczacılığa (Pharmaceutical Care) ağırlık verecek bir biçimde düzenlediklerini açıkladı. Bu kararların fakültelerce tek başına alınmadığı, bunların başta Amerikan Eczacılık Fakülteleri Birliği olmak üzere bir çok kurum ve kuruluşun da katılımıyla alınan ortak kararlar olduğuna değindi. Ayrıca bu kararların alınmasındaki en önemli unsurun, toplumun eczacı hizmetlerinden ne beklediği ve ne için para (vergi) ödediği olduğunu da altını çizerek belirtti. Yüksek teknolojiyle üretilen biyoteknoloji ürünü ilaçların tedavide kullanılmaya başlamasıyla birlikte biyoteknolojinin de eczacılık eğitim programına doğal olarak dahil edildiğini, ancak bunun Avrupalı meslektaşlarının düşündüklerinin aksine ayrı bir bilim dalı olarak değil de ilgili dalların konuları içinde diğer ilaçlarla birlikte işlendiğini açıkladı. Örneğin, özellikle klasik mikrobiyojiden vazgeçip yerine immunolojinin verildiğini ve bu konuda moleküler biyoloji, biyokimya ve farmakolojinin entegrasyonuna geçildiğini belirtti.

Her yeni ilaç grubunu bir bilim dalı haline getirerek eğitim programına ilave etmenin sonunun olmadığını, bunun özellikle multidisipliner bir konu olan biyoteknoloji ürünleri ve geliştirilmekte olan gen tedavisi, antisense tedavisi, monoklonal antikorlarla tedavi için geçerli olduğunu, aksi halde eğitim programının gereksiz yere şişirilerek, hedeften uzaklaşılacağına inandığını söyledi ve toplantıya ABD’den katılan ve aralarında Amerikan Eczacılık Fakülteleri Birliği (AACP) başkanının da bulunduğu meslektaşlarına aynı görüşü paylaşıp paylaşmadıklarını sorduğunda hepsi aynı görüşte olduklarını belirttiler.

Avrupa görüşü ise Prof.Dr. Aiache tarafından açıklandı. Prof.Dr. Aiache ABD’deki meslektaşlarıyla bir çok konuda aynı fikirde olduklarını, bu nedenle Fransa’da ilk dört yıllık temel eczacılık eğitimi üzerine iki yıl klinik eczacılık ağırlıklı bir programın uygulandığını belirtti. Ancak Fransız eczacılık eğitim programının, özellikle temel eczacılık programının ABD’ninkinden farklılıklar da içerdiğini vurguladı. Avrupalı eczacıların farmasötik teknolojiye daha fazla önem verdiklerini, eczacıların ilaç firmalarında bu konuda çalışmaya büyük ilgi gösterdiklerini ve diğer mesleklerden gelen rekabete karşı koyabilmek için eğitim programlarında bu konulara halâ ağırlık vermek zorunda kaldıklarını söyledi.

Prof.Dr. Aiache, ayrıca Avrupa Birliği’nce Eczacılık Eğitimi ile ilgili olarak bir direktifin bulun-duğunu (85/432/EEC) ve buna göre minimum düzeyde 14 zorunlu konunun belirlendiğini hatırlattı. Buna rağmen, üye ülkeler arasında tam bir uyumun sağlanamadığını da belirtti. Fransa’nın son olarak 1984 yılında eğitim programını gözden geçirerek yenilediğini hatırlatan Prof.Dr. Aiache, tek diploma fakat farklı eğitim programları konusunda görüş birliğine varıldığını belirtti. Eczacılık Fakültelerinde bölümleşmeye gidilmediğini, bunun yerine daha verimli olan ve ilgili bilim dallarının bir araya gelerek oluşturdukları çeşitli "araştırma gruplarının" oluşturulduğunu açıkladı. Fransa’da uzmanlaşma konusunda mezuniyet sonrası ABD’dekine benzer bir yaklaşımın bulunmadığı, ancak mezuniyet sonrası bir eğitimle örneğin homeopati uzmanlığı verildiğini, biyoteknolojide uzmanlaşmanın fen fakültelerine kayacağı endişesiyle bu konuda da yine benzer bir programın açılmak istendiğini belirterek sözlerine son verdi.

Aynı zamanda Avrupa Birliği Tavsiye Komitesi Başkanı da olan Prof. Dr. E.D. Ahlgrimm Almanya ve Avrupa Birliği’nin konuya bakışını özetledi. Prof.Dr. Ahlgrimm Almanya’da eczacılık eğitiminin yeniden gözden geçirildiğini ve bu amaçla devlet, üniversite ve eczacılar birliği temsilcilerinden oluşan bir komisyonun oluşturulduğunu belirtti. Bu komisyonun, eğitim programının %50 teorik, %35 pratik ağırlıklı olması ve ayrıca programın içeriğinin de günün koşullarına göre (Almanya’daki eczacıların %90’ının serbest eczacı olarak çalıştıkları göz önünde tutularak) yeniden düzenlenmesi gerektiği konusunda görüş birliğine vardığını açıkladı. Almanya’da bir çok fakültenin bu doğrultuda değişiklik yaptığını belirten Prof.Dr. Ahlgrim, fazla ayrıntıya girmeden eski programın örneğin %62’sini kapsayan kimyanın yüzdesinin azaltılarak, eğitim programlarının en az 1/3’ünün farmakolojiye ayrıldığını çarpıcı bir örnek olarak verdi.

SONUÇ

Toplantı boyunca sunulan bildirilerden ve yapılan tartışmalardan şu sonuçları çıkarmak olasıdır:

·         ABD ile Avrupa arasındaki görüş farklılıkları sürmektedir.

·         Teknoloji ve hasta sağlığı (Patient Care) çok farklı iki yoldur. Ancak günümüz eczacılık hizmetlerinin büyük ölçüde hastaya yönelik olması nedeniyle eğitim programlarının da bu doğrultuda yenilenmesi gerekmektedir.

·         Avrupa Birliği (85/432/EEC sayılı direktif), 4 yıllık temel eczacılık eğitimine dayalı 5 yıllık süresinde kararlıdır.

·         Eczacılıkta uzmanlaşmanın mezuniyet sonrası programlarla gerçekleştirilmesi gerekir.

·         Türkiye’de de artık tüm ilgililerin (Fakülteler, TEB, Eczacı Odaları, Kamu Eczacıları gibi) bir araya gelerek eczacılık eğitiminin günün koşullarına göre yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.”

 

Kendi dergisinde 1994 yılında yayımladığı bu yazıda önemle dikkate getirilen konular ışığında, eczacılık eğitimi ile ilgili düzenlediği birkaç toplantı dışında,TEB’in eczacılık eğitimi ve eczacılık mesleğinin geleceği konularında somut, istikrarlı ve sonuç alıcı bir girişimi ne yazık ki bulunmamaktadır. TEB’in bugün de, yeni mezun bir eczacının sahip olması gereken“EczacılıktaYeterlilikler” konusunda resmi bir görüşü olmadığı gibi, eczacılık uygulamasının ülke genelinde homojen ve eşdeğer kalitede verilmesini sağlayacak “Eczacılık Uygulama Standartları”konusunda da herhangi bir görüşü bulunmamaktadır. Bütün bunların doğal bir sonucu olarak TEB’in, eczacılık meslek örgütü olarak,geçen 60 yıl boyunca eczacılık eğitiminin gelişim ve değişiminde belirleyici bir katkısının olduğunu söyleyebilmek güçtür.

2002 yılında büyük ümitler ve beklentilerle kurulan TEB Eczacılık Akademisi de kuruluş ve işleyiş şekli dahil uygulanan yanlış politikalar ve yaklaşımlar sonucu sorunlara çözüm olamamıştır. Eczacılıkta ileri ülkeler mezuniyet sonrası bir derece olan “Eczacılıkta Uzmanlık” konusunu, tıpta uzmanlık gibi devlet tarafından resmen kabul edilen bir uzmanlık/ihtisas (residency)alanı haline getirmek üzere çalışırken, meslek örgütümüzün ne lisans ne de uzmanlık konusunda açıklanmış net bir görüşünün olmaması üzüntü vericidir.

Öğrenciler

Eczacılık fakültelerine Üniversiteler Arası Seçme ve Yerleştirme Merkezinin düzenlediği sınavlarda Fen puanına göre öğrenci alınmaktadır. Genelde eczacılık fakültelerine giren öğrencilerin aldıkları puanlara bakıldığında, ülkenin en başarılı öğrencileri arasında oldukları görülür. Ne yazık ki fakültelerdeki ilk yıllarında gözleri heyecanla parlayan bu nitelikli öğrenciler, eğitim yılları ilerledikçe baştaki motivasyonlarını yitirmektedir. Bunun temel nedeni kendilerine verilen eczacılık lisans eğitiminin gerçek meslek yaşamını yansıtmadığının farkına varmalarıdır. Bu durumu ilk belirleyen öğrenciler genelde meslek stajlarını aksatmadan ve hakkını vererek yapanlar olmaktadır.Eczacılık fakültelerinde beş yıl süren eğitimin ilk yıllarında meslek derslerinden uzak olan öğrenciler, meslek derslerini ağırlıklı olarak üçüncü ve dördüncü yıllarda almaktadır. Eğitim programında aldıkları ve hatta başarılı oldukları derslerden gerçekte yeterli olmadıklarını stajlarda bizzat yaşayarak gören öğrencilerin son umudu beşinci yıl olmaktadır. Beşinci yıl derslerinin bir döneminin zorunlu stajla geçmesi ve bu yılda verilen teorik derslerin aslında ilaç merkezli olan eczacılık eğitim programının açığını kapatmaktan uzak olması öğrencileri hayal kırıklığına uğratmaktadır.

Beşinci yıl hastane stajına gönderildikten bir süre sonra, geri bildirim almak için öğretim üyeleriyle bir araya gelinen bir toplantıda stajyer bir beşinci sınıf öğrencisinin sitem dolu şu sözleri son derece düşündürücüdür: “Hastanede intörn tıp öğrencileriyle birlikte çıktığımız vizitte, servis sorumlusu hekim bana dönerek A ilacının hastaya neden verilmiş olabileceğini sorarak yanıtlamamı istedi. Derslerine düzenli çalışan başarılı bir öğrenci olmama rağmen yanıtlayamadım. Çünkü soru müstahzar adı olarak sorulmuştu ve ben o müstahzarı tanımıyordum; içinde hangi etkin madde olduğunu bilmiyordum.  Hem kendi yetersizliğim hem de Fakültemi iyi temsil edemediğim için çok utandım. Bize neden klinik uygulama ağırlıklı bir eğitim verilmiyor? Ben bu yetersizliğimi mezuniyet yılımda mı öğremeliydim?”

Son serbest eczane stajını tamamlamış mezuniyet durumundaki bir eczacılık öğrencisinin kendi el yazısıyla kaleme aldığı görüşleri de durumu bir başka açıdan özetlemektedir: “Yaklaşık 3 ay süren eczane stajı deneyimim şu okulun 5 senede bana katamadığı birçok şey kattı. İlk hafta sudan çıkmış balık gibiydim ve korkuyordum. İlaç kutusunu tutmaya korkar mı insan? Elime reçete verdiğinde bir hasta, ne yapmam gerektiğini bilmeden yardım istercesine etrafa bakıyordum. Bütün teorik bilgiler de uçmuş olmalıydı aklımdan. Hangi madde, neye yarar, hatırlayamıyordum. Bu olmamalı. Ben bu okuldan mezun olurken, bu kadar ürkek olmamalıydım. Eğitimini tamamlamış ve oraya uygulamaya gitmiş olmalıydım. Hayır, ben orada eğitildim. Şu ana kadar sadece beynime yazmaya çalıştığım ve sınavdan sonra diğer bilgilere yer açmak için sildiğim bilgileri, ben orada öğrendim. Yine de tam öğrenememişim, staj sınavım iyi geçmedi. Bu da, eczane stajı yapılan yerin fiziki konumu, olanakları, çalışanlar ve tabii ki kişinin hevesi ile ilgili. Yine de elimden geleni yaptığımı düşünüyorum.”

Mesleğin içinde bulunduğu sıkıntılı durum da öğrencileri gelecekleri hakkında kaygılandırmaktadır.Basın ve yayın organlarına hergün bir şekilde yansıyan eczacılık ve serbest eczane eczacılığının durumuna ilişkin olumsuz haberler öğrencilerin bu kaygı ve umutsuzluklarını artırmaktadır. Temmuz 2013 itibariyle Ülkemizde mevcut yaklaşık yirmidörtbin serbest eczaneden onikibininin açlık sınırının altında kazanç sağladığına ilişkin haberler bunun tipik bir örneğidir. Diğer yandan, eczacılık yasasında yapılan son değişikliklerlemevcut serbest eczaneler için günün kurtarılmasına çalışılmış, fakat bu değişikliklerin geleceğin genç eczacılarıve temelde mesleğin kendisi için yaratacağı sorunlar gözardı edilmiştir. ABD gibi gelişmiş ülkeler eğitim programlarını hazırlarken ileriki 40 yıl için meslek insanı yetiştirildiğini göz önünde tutarken, ülkemizde sadece günü kurtarmaya yönelik alınan kararlar geleceğin eczacılarını meslekleri konusunda karamsar yapmaktadır.

Eczacılık fakültelerinin sayısındaki kontrol dışı artışın mevcut eczacı işgücü piyasasına yapacağı olumsuz etki de öğrencilerde kaygı yaratan bir diğer konudur. Bu durum Üniversiteler Arası Seçme Sınavında başarılı olan adayların eczacılık fakültelerini tercihlerini de etkilemiştir ve bundan sonra da etkilemesi beklenmelidir. Buna somut bir örnek son iki yılda Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesine kayıt yaptıran öğrencilerin en düşük ve en yüksek puanlarındaki azalmada görülebilir (Tablo 1).Bu, başarılı öğrencilerin eczacılık mesleğini giderek daha az tercih edecekleri anlamına geldiğinden, eczacılık alanında karar verici konumunda olan bütün paydaşların ivedilikle üzerine eğilmeleri gereken bir konu olarak gündemdedir. Çünkü konu toplumun sağlığı ile doğrudan ilişkilidir ve topluma sağlık hizmeti sunacak geleceğin eczacılarının en nitelikli öğrenciler arasından seçilerek en iyi şekilde yetiştirilmeleri gerekir.

Tablo 1:Son iki yılda Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesine kayıt yaptıran öğrencilerin en düşük ve en yüksek puanları

Öğretim Yılı

En düşük puan

En yüksek puan

2011-2012

493.997

524.276

2012-2013

460.756

493.372

(Kaynak Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Resmi  Web sitesi; http://www.pharmacy.ankara.edu.tr/?page_id=746; Son Erişim Tarihi: 09.07.2013)

Meslek Stajları

Yukarıda değinildiği üzere temeli usta-çırak ilişkisi olan eczacılık meslek stajları “… mış gibi yapmak” ve “saldım çayıra mevlam kayıra” anlayışının  tipik bir örneğidir. Eczacılık eğitiminde staj denilince çoğu zaman akla ilk olarak eczane stajları gelmektedir. Eczacılık fakülteleri öğrencilerini staja göndermek için uygun ve gönüllü eczane bulmakta güçlük çekmektedir. Bunun tek başına ayrı bir yazının konusu dahi olabilecek çok çeşitli nedenleri vardır. Diğer yandan staja öğrenci kabul eden eczanelerde de çok yönlü ve ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Bunların nedeni, eczane stajlarının fakültede verilen teorik eğitimle entegre olacak şekilde yapılandırılmaması ve eğitmen konumundaki eczacıların herhangi bir preseptör eğitiminden geçirilmemesidir. Son zamanlarda bazı fakültelerde başlatılan hastane stajlarında da benzer sorunlar yaşanmaktadır. Yeni açılanlarla birlikte eczacılık fakültelerinin sayısının otuzu aşması, eczacılık fakültesi öğrencilerinin zaten çok kısıtlı olan ilaç endüstrisinde stajyapma olanaklarını da nerdeyse tümüyle ortadan kaldırmıştır.

Açıklananların ötesinde stajlarla ile ilgili temel problem eczacılık fakültelerinde verilen eğitimin eczacılık meslek uygulamasından bütünüyle kopuk olmasıdır.Bunun nedenimevcut yüksek öğretim sistemidir. Bu sistem öğretim üyelerini meslek yaşamları boyunca sadece bilimsel araştırma ve yayın yapmaya yöneltmekte ve eğitim-öğretim için harcadıkları emek ve zamanı akademik ilerlemelerinde gerçek anlamda değerlendirmemektedir. Öğretim üyeleri zaman ve çok yönlü yoğun emek gerektiren güncel eczacılık meslek uygulaması ve onun ayrılmaz bir parçası olan stajlarlayeteri ölçüde ilgilenememektedir. Sonuç olarak, stajlaryetersiz, amaçsız, plansız, yapılandırmadan uzak ve ne yazık ki kontrol dışıdır.

2013 yılında üç aylık son stajını henüz tamamlamış bir öğrenci, yaşadığı staj deneyimine ilişkin geri bildirim için alınan bir ankette görüşlerini aynen şu şekilde açıklamıştır: “Eczanede staja başladığım ilk hafta eczacılık fakültesi öğrencisi yerine, vasıfsız eleman gibi muamele edildiğini gördüm. Bu durumdan pes etmeyerek, donanımlı bir eczacı adayı olduğumu ispat etmeye yönelik stajıma devam ettim. Daha sonra eczacım, MEDULA ve ilaç bilgisine sahip olduğumu gördükçe bana karşı olan tutumu değişti. …”.

Staj konusunda aynı anketi dolduran bir diğer öğrenci ise şunları yazmıştır: “Staj yaptığım eczanede eczacım bir şeyler öğrenmem için hiçbir katkıda bulunmadı. Birkaç kez sorduğum sorularda kalfaya yönlendirip sorularıkalfaya sormamı söyleyince ben de tekrar soru soramadım. Kendi çabalarımla … … araştırarak bir şeyler öğrenmeye çalıştım. Fakat eczanenin yoğunluğu da göz önüne alındığında çoğu zaman araştırma yapmam da mümkün olmadı. … Fakat olayın diğer tarafında da eczanedeki hasta karşılama, bilgilendirme, faturalandırma dahil her türlü işte güven duyarak görev verdiler.  Genel olarak staj yaptığımız yerlere baktığımda çoğumuzun beklediği gibi eczanelere denk gelmediğini gördüm. Örneğin benim stajım aile sağlığı merkezi karşısında bir eczaneydi ve sadece ilaç bulunuyordu. İleride açacağım eczane ise anne-bebek sağlığı, medikal gibi ürünleri de içereceği için bu konularda herhangi bir bilgi sahibi olamadım. Aile sağlığı merkezinde de çoğunlukla raporlu ilaçlar yazıldığı için hastalar düzenli kullanıyorlar, kullanmayı biliyorlar diyerek bilgilendirme yapılmıyor.”

Örnek olarak alınan bu iki öğrencinin yaptıkları stajlar hakkında yukarıda aktarılan görüşlerine diğer öğrencilerden çok daha vahim ve ümit kırıcı örnekler verilebilir. Fakültelerin eczacılık eğitim programları içindeson derece önemli yeri olan stajlarla ilgili başlıca sorunlar şunlardır:

·         Stajların yapılandırmadan uzak olması ve uygulanan eğitim programıya gerçek bir entegrasyonunun olmaması,

·         Öğrenciler için yeterli sayıda staj yerinin olmaması,

·         Staj yerlerinin ağırlıklı olarak serbest eczanelerden oluşması,

·         Staja destek veren eczaneler ve eczacılar arasında nitelik farklılıklarının olması,

·         Bazı durumlarda stajyerin ücretsiz işgücü olarak görülmesi,

·         Staj eğitmenlerinin bir Preseptör Eczacı Eğitimi‘nden geçirilmemesi,

·         Hastane eczanesinde ve hastane servislerindeki stajların yok denecek kadar az olması,

·         Endüstri stajı yaptırılacak yerlerin bulunmasında güçlük çekilmesi,

·         Stajların yapılması ve kontrolunda fakültelerin yeteri kadar etkin olamaması,

·         Stajları izleyip yönetebilecek mesleksel uygulama yeterliliğine sahip öğretim üyesi sayısının çok az olması,

·         Stajların hukuki yönünün stajyer öğrenci, fakülte ve stajın yapıldığı yer bakımından belirsiz olması veya taraflarca bilinmemesi (ör., sorumluluklar, iş güvenliği, meslek hatası, vb.),

·         Sayılan sorunlar nedeniyle staj yeterlilik sınavlarının gerektiği gibi yapılamaması.

İlaç Endüstrisi

Dünya genelinde neredeyse tamamen gelişmiş ülkelerin tekelinde olan ilaç endüstrisi araştırma-geliştirme (ARGE) faaliyetleri için büyük yatırımların yapıldığı bir endüstridir. Eczacılık mesleği ile çok yakın ilişki içinde olmasına rağmen ülkemizde ulusal ilaç endüstrisi, eczacılık mesleğine ve eczacılık eğitimine daima mesafeli durmuş ve bu konudaki görüşlerini açıklamak konusunda ön planda olmaktan kaçınmıştır. Sadece belirli ilaç firmaları eczacılık fakültelerinin eğitim gezilerine ve staj olanağı sağlanması taleplerine sınırlı ölçülerde destek vermekle yetinmişlerdir.

Bu durum,İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası (İEİS) tarafından 2011 yılı Kasım ayında yayımlanan "Türkiye İlaç Endüstrisi’nin Küreselleşmesi için Devlet ile Ortak Yol Haritası" başlıklı raporla değişmiş gibi görünmektedir. Raporda somut olarak “eczacılık fakültelerinde okutulan müfredatın ilaç üretimi ve ilaç ARGE ihtiyaçları doğrultusunda oluşturulması” istenmektedir. İlaç endüstrisi ödenekli projeler vasıtasıyla araştırma kuruluşuna sahip olan üniversiteler ve teknokentlerile işbirliğinin arttırılması, endüstri desteği ile yüksek öğrenim kurumu olarak ilaç ARGE’sinde özelleşmiş ve ileri araştırmalaryapan bir enstitünün kurulması önerilmektedir.Raporda, Türkiye’de araştırma amaçlı yabancı eczacıların çalıştırılmasına yasal engel olduğundan söz edilerek, Türk yasalarında "Eczacılık" için geniş bir tanımlama olduğunu; bu tanımın, eczane işletmekten ilaç üretim tesislerinde çalışmaya kadar her şeyi içerdiğini ve yasaların araştırmacı eczacı ihtiyacının gerekirse yabancı uyruklularca karşılanabilmesine olanak tanımadığını ifade etmektedir. Bu noktadan hareketle, 6197 sayılı kanundaki "Eczacı"nın görev tanımı, ilaç üretimi yapanlar ve ARGE çalışanlarının görevlerinin ayrılacak şekilde yeniden düzenlenmesi önerilmekte ve yasada yabancı ARGE elemanı çalıştırmaya izin veren bir istisna bulunması talep edilmektedir. Rapor, sürdürülebilir bir iç pazar için“tedavi kılavuzları aracılığıyla akılcı ilaç kullanımını artırmak” ve “kamu üzerindeki ilaç harcaması yükünün katkı payı ve OTC potansiyeline uygun düzenlemelerle daha geniş bir tabana yayılmasını sağlamak” şeklinde önerilerde bulunmaktadır. Rapora göre artan tedavi kılavuzu kullanımı vb. tedbirler ilaç kullanımında israfı önleyecektir.

İlaç endüstrisi tarafından yıllar sonra küresel bir danışmanlık şirketine hazırlattırılan bu raporda yer alan eczacılıkeğitimine ilişkin öneriler ne yazık kiTürkiye’ningerçekleri ile bağdaşmamaktadır. Raporda toplumun eczacıdan ve eczacılık hizmetlerinden beklentilerine ve eczacılık meslek uygulamasındaki köklü değişime hiç yer verilmemiş ve eczacılık fakültelerinde okutulan eğitim müfredatının sadece ilaç üretimi ve ilaç ARGE ihtiyaçları doğrultusunda oluşturulması önerilmiştir. Raporda, kamu üzerindeki ilaç harcaması yükünün katkı payı ve reçetesiz ilaç (OTC) potansiyeline uygun düzenlemelerle daha geniş bir tabana yayılması da önerilmektedir. Bu öneri ülkemizde zaten her türlü sağlık sorunu açısından risk altında olan yoksulların ilaca erişimlerini daha da zorlaştıracak niteliktedir. “Tedavi kılavuzları aracılığıyla akılcı ilaç kullanımını artırmak” önerisi de doğrudan klinik eczacılık hizmetleri ile ilgili olmasına rağmen, raporda eczacılık hizmetleri bağlamında ele alınmamıştır.

Raporda, Türkiye’de araştırma amaçlı yabancı eczacıların çalıştırılmasına yasal engel olduğundan söz edilmesi; Türk yasalarında "Eczacılık" için geniş bir tanımlama olduğu; bu tanımın eczane işletmekten ilaç üretim tesislerinde çalışmaya kadar her şeyi içerdiğini ve yasaların araştırmacı eczacı ihtiyacının gerekirse yabancı uyruklularca karşılanabilmesine olanak tanımadığı yönündeki tesbitler son derece rahatsız edicidir. Aynı bağlamda,raporda 6197 sayılı kanundaki "Eczacı"nın görev tanımının, ilaç üretimi yapanlar ve ARGE çalışanlarının görevlerinin ayrılacak şekilde yeniden düzenlenmesinin önerilmesi ve yasada yabancı ARGE elemanı çalıştırmaya izin veren bir istisna bulunmasının talep edilmesi son derece sakıncalıdır. Eczacılık fakültelerimizin ilaç endüstrimizin yetişmiş insan gücü ihtiyaçlarını da gözetecek şekilde konuyla yakından ilgilenmesini gerektirmektedir.

Sonuç olarak ülkemizde ulusal ilaç endüstrisi küresel sermaye ile mücadele ederken eczacılık eğitimi ve eczacılık hizmetlerini gözardı etmiş ve “ülkemizde toplum sağlığı ve sağlık politikalarının gelişmesine katkılarda bulunmak” şeklindeki kendi hedefinden uzaklaşmıştır.

ECZACILIK EĞİTİMİMİZ NASIL OLMALIDIR?

Yukarıdaki sorunun yanıtlanması zordur.  Kanımca, yıllardır çözümsüzlük içinde son derece karmaşık hale gelmiş ve çok yönlü olan eczacılık eğitimi sorununa çözüm aranırken yapılması gereken sistematikve mantıksal bir yol izlemektir.  Her ülkenin her alanda kendine özgü sorunları ve bunlara yönelik farklı çözüm ihtiyaçları vardır. Bu nedenle, yukarıda özetlenmeye çalışılan eczacılık eğitimimizdeki sorunlara kendi özgün çözümümüzü bulmak zorundayız. Bunu yaparken, mutlaka, dünyada konuya ilişkin en son gelişmeleri, diğer ülkelerin deneyimlerini ve meslekte geleceğe yönelik eğilimleri bilmemiz ve çözüm arayışında bunların tümünden olabildiğince yararlanmamız gerekir.

Öte yandan eczacılık eğitimi sadece eczacılık fakültelerimizin değil, ilgili tüm paydaşların değişik derecelerde sorumlulukları olan bir konudur. Bu paydaşların önde gelenleri, Sağlık Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK), Üniversitelerarası Kurul, Türk Eczacıları Birliği (TEB)  ve Bölge Eczacı Odaları, eczacılık mesleği ile yakın ilişki içinde olan tıp, diş hekimliği, hemşirelik gibi sağlık mesleklerinin eğitimini veren ve bu meslekleri temsil eden yapılar, ilaç endüstrisi ve nihayet eczacılık hizmetlerinin alıcısı konumunda olan vatandaşlar veonları temsil eden örgütlerdir. Türkiye’de eczacılık hizmetlerinin toplumun ve yaşanan çağın ihtiyaçlarına uygun nitelik ve kalitede olması ve bunun dinamik olarak sürdürülebilmesi, sayılan tüm bu paydaşların sürece kendi sorumlulukları çerçevesinde eşgüdüm içinde katkıda bulunmalarına bağlıdır.

Çözüm yolunda karşılaşabileceğimiz en büyük iki tehlikeden birincisi her türlü yeniliğe peşinen tavır alan tutucular (çok muhtelif gerekçelerle), ikinci ve daha tehlikelisi ise konuya ilişkin yeterli bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan kifayetsiz  muhterislerdir.Mevcut düzenin sürmesinden çıkarı olanlar ve yenileşmenin getireceği çalışma yükünü ve sorumlulukları üstlenmek istemeyenler ayrı bir tehlikeolarak bunlara eklenebilirse de aslında ilk gruba dahildirler.Ancak, sorunun büyüklüğü ve topluma sunulan sağlık hizmetlerinin bütünü üzerindeki  doğrudan olumsuz etkileri, eczacılık eğitiminde bir değişim ve yeniden yapılanmayı kaçınılmaz kılmaktadır. Eczacılık fakültelerimiz toplumun eczacılık mesleğinden beklentilerini karşılayabilen donanımlı eczacılar yetiştirmek ve mezunlarına karşı meslek içi  eğitim sorumluluğunu etkin bir şekilde yerine getirmek noktasındadır.

Eczacılık fakültelerimizin eczacılık eğitim programlarını yeniden yapılandırırken öncelikle ve mutlaka göz önünde bulundurmaları gereken temel noktaeczacılık mesleğinin bir sağlık mesleği olduğudur. 11/4/1928 tarihli ve 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunun ek 13 üncü maddesinde eczacı bir sağlık meslek mensubu olarak tanımlanmıştır. Eczacılık mesleğinin bu temel ve vazgeçilmez niteliği göz önüne alındığındaikinci önemli nokta toplumun bir sağlık mesleği olan eczacılıktan beklentileridir. Diğer bir ifade ile eğitimlerine verdikleri vergilerle katkıda bulunan vatandaşların talep ettikleri ya da bekledikleri eczacılık hizmetleri nelerdir? Dünyadaki gelişmelere paralel olarak Türkiye’de de sağlık sisteminin klinik eczacılık hizmetlerine olan talebinin ön plana çıktığı görülmektedir.Bu ihtiyaç, en somut olarak Sağlık Bakanlığının sağlık hizmetlerinin kalitesinin değerlendirilmesine ve iyileştirilmesine yönelik olarak kurmuş olduğu Sağlıkta Kalite ve Akreditasyon Daire Başkanlığı’nın ilkelerinde ve bu ilkeler çerçevesinde Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü Performans Yönetimi ve Kalite Geliştirme Daire Başkanlığı tarafından 2011 yılında yayımlanan Hastane Kalite Hizmet Standartlarıve Rehberlerindegörülmektedir. Bu standartlar ve rehberlerde geleneksel hastane eczacılığı hizmetlerinin yanı sıra klinik eczacılık hizmetlerinin (ilaç yönetimi; ilaç güvenliği; akılcı ilaç kullanımı; advers etki bildirimi gibi) de açıkça tanımlandığı görülmektedir.Öte yandan Sağlık Bakanlığı, 2010 yılında Türkiye’de hastanelerde istihdam etmek üzere klinik eczacı kadroları açmıştır (ne yazık ki bu kadrolara başvurular son derece yetersiz kalmıştır). Sağlık Bakanlığı serbest eczanelerde eczacılar tarafından ilaç danışmanlığı hizmeti verilmesini de desteklemektedir.

Ulusal ilaç sektörümüz farmasötik şekil üretimi ve ARGE konularındayeterli donanımı olan yetkin eczacılara gereksinim duymaktadır. İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası (İEİS), sektörde küresel bir oyuncu olmayı hedefleyen yeni bir vizyon ihtiyacı olduğundan hareketle, Kasım 2011’de “Türkiye İlaç Endüstrisi’nin Küreselleşmesi için Devlet ile Ortak Yol Haritası Raporu”nuyayımlamıştır. Raporda Türk ilaç endüstrisini küreselleştirmek için belirlenen 21 eylemden biri “ARGE ve İnsan Kaynaklarıyla Değer Yaratmak” başlığı altında yer alan “Eczacılık fakültelerinde okutulan müfredatın ilaç üretimi ve ilaç ARGE ihtiyaçları doğrultusunda oluşturulması”dır.

Eldeki tüm bu veriler Türkiye’de eczacılık eğitimi yeniden yapılandırılırken eğitimin genel çerçevesinin nasıl olması gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır. Türkiye’de hem geleneksel eczacılık hizmetlerine, hem endüstrinin ihtiyaçlarına, hem de klinik eczacılık hizmetlerine gereksinim duyulmaktadır. Bu nedenle beş yıllık eczacılık eğitim programının bu ihtiyaçlara göre tasarlanması gerekir. Burada önemli olan nokta, yeniden tasarlanacak eğitim programının bütünü içinde geleneksel eczacılık hizmetleri (ör., ilaç dağıtımı, majistral ilaç hazırlama), klinik eczacılık hizmetleri (ör., ilaç tedavisi yönetimi, hasta danışmanlığı) ve ilaç endüstrisinin lisans eğitiminden beklentilerinin dengeli bir şekilde karşılanabilmesidir.Bu yapılırken, bugünün dünyasında beş yıllıkbir eczacılık lisans eğitimi programı ile ihtiyaçların tümünün karşılanmasının mümkün olamayacağının bilinmesi gerekir. Bu nedenle, ihtiyaç duyulan alanlarda yüksek lisans (master of science, M.Sc.) ve doktora (doctor of philosophy Ph.D.) programlarının açılması gerekmektedir. İhtiyaca göre açılacak olan yüksek lisans ve doktora programları hem ilaç endüstrisinin hem de eczacılık fakültelerinin gereksinim duyduğu yetişmiş “araştırmacı/bilim insan gücü”nü sağlayacak nitelikte olmalıdır. Özellikle ilaç endüstrisinin ARGE ihtiyacını karşılamak üzere açılacak doktora programlarının, yukarıda özellikleri açıklanan meslek doktorası şeklinde tasarlanması çok önemlidir.

Diğer yandan, önerilen eczacılık lisans eğitimi modelinde öğrenciler beş yıl sonunda klinik eczacılıkta sadece asgari düzeyde yeterlilik kazanabileceklerdir. Eczacılık mesleğini yapabilmek için yeterli olan bu lisans diplomasına sahip öğrencilere iki yıllıkeczacılık meslek doktorası (Pharm.D.) programı ile klinik eczacılıkta uzmanlaşma sağlanmalıdır. İki yıllık eczacılık doktorası süresinin ilk yılı genel klinik eczacılık konularına, ikinci yılı ise uzmanlaşmaya (ör. farmakoterapi, onkoloji, beslenme desteği, yoğun bakım, ambulatuvar eczacılık uygulaması) ayrılmalıdır.

Eczacılık eğitim programında klinik eczacılıkiçingöz önünde bulundurulması gereken faktörler

ABD’de eczacılık eğitiminde 50 yılı aşkın deneyim, hasta bakım hizmetleri (ör. tedavi yönetimine aracılık) sunabilecek yeterlilikte mezunların yetiştirilebilmesi için kliniğe yönelik bir eczacılık eğitim programının uygulanmasının zorunlu olduğunu göstermiştir. Bu nitelikte bir programın geliştirilmesinin ve uygulanmasının üç temel faktöre bağlı olduğu bildirilmiştir:

1.       Öğretim üyesi kalitesi ve sayısı,

2.       Meslek stajları ve sağlık sisteminde uygulanan eczacılık eğitim programına uygun bir “Hasta Bakımı Uygulama Modeli”nin olması (hastaya sunulan klinik eczacılık hizmetlerinin karşılığının sağlık sistemi tarafından ödenmesi)

3.       Eğitim programının kalite kontrolu ve verilen öğretimin değerlendirilmesi.

Türkiye’de eczacılıkta lisans ve lisansüstü eğitim için de geçerli olduğu açık olan bu üç faktörü ayrı ayrı ele alarak inceleyelim.

Öğretim üyesi kalitesi ve sayısı

ABD deneyimi göz önüne alındığında, Türkiye’de eczacılık fakültelerinde hasta odaklı ya da klinik nitelikte bir eğitim programının yaşama geçirilebilmesi, öncelikle yeterli mali kaynak ve yeterli sayıda nitelikli öğretim üyesini gerektirir. Özellikle klinik eczacılık uygulamalarında deneyimli öğretim üyelerinin sayı ve nitelik bakımından yeterli olması ayrı bir önem taşımaktadır. ABD’de mesleğe giriş düzeyinde ilk eczacılık doktorası (Pharm.D.) programının Kaliforniya’da 1950’lerde ve daha küçük çapta lisans sonrası eczacılık doktorası (Pharm.D.) programlarının değişik üniversitelerde 1960’lı yılların sonlarında başladığı unutulmamalıdır. Diğer bir ifade ile ABD’de mesleğe giriş düzeyinde Pharm.D. eğitimi veren programlar, Pharm.D. eğitimi almış deneyimli öğretim üyelerinin yeterli sayıya ulaşmasından sonra başlamıştır. Bu öğretim üyeleri bugün ABD’de eczacılık yapabilmek için zorunlu derece olan eczacılık meslek doktorası (Pharm.D.)eğitimini veren programların artmasını sağlamışlardır. Bu nedenle, Türkiye’de hasta odaklı ya da klinik nitelikte bir eğitim programına başlamadan önce, eczacılık fakültelerinin yeterli bir çekirdek öğretim üyesi kadrosu oluşturmaları zorunludur. Böyle bir çekirdek kadronun oluşturulabilmesi için çeşitli seçenekler mevcuttur. Bunlardan biri ABD veya Pharm.D. eğitimi verilen diğer ülkelerdeki (İngiltere, Avustralya, vb) eczacılık fakülteleri ile işbirliği yapılmasıdır. İşbirliği bu fakültelere meslek doktorası (Pharm.D.) eğitimi için öğrenci gönderilmesi ve/veya Pharm.D. eğitimi almış yabancıöğretim üyelerinineczacılık fakültelerimizde misafir öğretim üyesi olarak çalıştırılmalarıyla mümkün olabilir. Ancak yurt dışına eczacılık doktorası (Pharm.D.) eğitimi için eleman göndermek hem ciddi mali kaynak hem de uzun zaman (en az 6 sene) gerektirir.Ayrıca, gönderilen elemanların uzmanlık ve/veya gereken diğer yeterlilikleri alabilmeleri yurt dışında çok daha uzun sürelerle kalmalarını gerektirebilir. Tüm bunların ciddi mali kaynaklar gerektirdiği açıktır. Yurt dışından uzun sürelerle misafir öğretim üyesi davet etmenin de benzer güçlükleri olacaktır.

Bu nedenle Türkiye’nin klinik eczacılık alanında teorik ve uygulama deneyimine sahip kendi öğretim üyelerini yine kendi tasarladığı bir proje kapsamında yetiştirmesi daha gerçekçi bir çözüm olarak gözükmektedir. Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK),Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğü’nün, Eczacılık Fakültesi Eczacılık Meslek Bilimleri Bölümü bünyesinde Klinik Eczacılık Anabilim Dalı açılması konusundaki teklifini, Üniversitelerarası Kurul Başkanlığı’nın olumlu görüşünü de dikkate alarak, 12.06.2013 tarihinde kabul etmiştir. Türkiye’de eczacılık hizmetleri bakımından bir dönüm noktası olabilecekbu çok yeni gelişme,klinik eczacılık bilgi ve deneyimine sahip kadroların yetiştirilmesi bakımından bir şans olarak görülmelidir.Bu, özellikle tıp fakültesi olan üniversitelerin eczacılık fakültelerinde açılacak klinik eczacılık anabilim dalları ile tıp fakültelerinin ilgili anabilim dalları arasında klinik eczacı yetiştirilmesine yönelik multidisipliner bir lisans üstü eğitim programı ile sağlanabilir. Tıp fakültesi hastaneleri, akademik kadroları,klinik eczacılık uygulamalarının yapılacağı klinikleri ve tıp eğitimi anabilim dalları ile klinik eczacıların yetiştirilmesinde etkin bir rol oynayabilirler.

Meslek stajları ve sağlık sisteminde uygulanan eczacılık eğitim programına uygun bir “Hasta Bakımı Uygulama Modeli”nin olması

Eczacılık mesleğinin temeli, tıp doktorluğunda olduğu gibi, büyük ölçüde usta-çırak ilişkisine dayanır. Bu nedenle eczacılık meslek stajlarının ilk yıllardan başlayarak, farklı hizmet ortamlarında, yetkin eğitmenler (preseptörler) gözetiminde ve fakültenin düzenli kontrolu altında yapılması gerekir. Bu da stajların eğitim programıyla eşgüdüm içinde ve onun ayrılmaz bir parçası olan yapılandırılmış stajlar şeklinde düzenlenmesi gerektiği anlamına gelir. Stajların, çeşitli rotasyonları olan ön staj, temel staj ve ileri staj şeklinde üç aşamalı olarak düzenlenmesi sağlanmalıdır. Stajlar, eğitim süreci boyunca öğretilen teorik meslek bilgilerinin öğrenci tarafından eczacılık meslek uygulaması haline getirilmesini sağlayacak şekilde tasarlanmalıdır.

Staj konusu günümüzde eczacılık eğitiminin en başta gelen sorunudur. Çünkü eczacılık uygulamaya dayanan bir meslektir ve öğrencilerin kendilerine öğretilen teorik bilgileri entegre ederek güncel meslek uygulamasına etkin bir şekilde aktarabilmelerini gerektirir. Reçete hazırlamak, majistral ilaç yapmak gibi geleneksel eczacılık hizmetlerinin yanı sıra, günümüz toplumunun gereksinimi olan klinik eczacılık hizmetlerinin öğrenci tarafından rutin bir meslek uygulaması haline getirilebilmesi ancak başarılı stajlarla sağlanabilir.

Türkiye için bir örnek olabilecek ABD’de uygulanmaktaeczacılık doktorası (Pharm.D.) eğitim programı hastaya bakım sunabilen eczacıların yetiştirilmesini amaçlar. Bu nedenle,programda teknik beceri (ilaç dağıtımı) eğitimi yanında, bilişsel bilginin gerçek yaşamda uygulanmasına önem verilir(hasta bakım hizmetleri veya özellikle ilaç tedavisi yönetimi sağlamak için). İlaç dağıtım becerileri göreceli olarak daha basit olmasına karşın, bilişsel bilginin hasta bakımına uyarlanması karmaşık bir süreçtir.Hasta bakımında tanımlanmış bir yeterlilik düzeyinin sağlanabilmesi, tıbbi ve biyolojik bilimler, eczacılık bilimleri, sosyal/davranışsal/idari bilimler ve klinik bilimlerin yanı sıra çok farklı meslek uygulama ortamlarında yapılan stajları gerektirir.Günümüzde ABD’de en çok talep gören ve kabul düzeyi yüksek birinci basamak eczacılık hizmeti ilaç tedavisi yönetimi’dir (medication therapy management, MTM). İlaç tedavisi yönetiminin sık görülen örnekleri, diyabet, koagülasyon, lipid bozuklukları, hipertansiyon, astım, kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH), ağrı, kalp yetmezliği, osteoporoz ve transplant hastası yönetimidir. Eczacılar tarafından yönetilen diğer hastalık ve klinik durumlar migren, ruh sağlığı, onkoloji, bağışıklama, hematoloji, anemi, tiroid hastalığı, obezite, sağlığın geliştirilmesi, metabolik sendrom, aminoglikozitlerle tedavi, üst solunum yolu enfeksiyonları ve üriner kanal enfeksiyonlarıdır. Bağışıklama dışında, sayılan bu hastalık durumlarının büyük bölümü eczacıların yönetimi altında sürdürülmeyi gerektiren kapsamlı ilaç tedavisini içerir. Spesifik etkinlikler genellikle hasta konsültasyonu, ilaç incelemesi, hastanın durumunun belgelenmesi, ilaç reçeteleme, teşhis, laboratuvar testleri, hasta kayıtlarının incelenmesi ve ilaç danışmanlığıdır. Bu etkinliklerin gerçekleştiği yerler çoğu zaman hastane klinik ve poliklinikleri, doktor muayenehaneleri, serbest çalışan klinikler ve Bakım Yönetimi Kuruluşları (Managed Care Organisations, MCOs) tarafından görevlendirilen eczanelerdir. Ancak, ABD’de tüm bu hizmetlerin sunulduğu serbest eczanelerin sayısı da giderek artmaktadır.Bu ileri eczacılık uygulaması genellikle İşbirliğine Dayalı İlaç Tedavisi Yönetimi (Collaborative Drug Management, CDTM) yoluyla sürdürülür. Bu yöntemde eczacı, ilgili doktor ile yapmış olduğu protokol uyarınca, ilaç tedavi rejimlerini başlatabilme, değiştirebilme, devam ettirebilme, laboratuvar testleri isteyebilme ve tanımlanmış bir protokol uyarınca hasta değerlendirmeleri yapabilme yetkisine sahiptir. Bu hizmetlerin geri ödemeleri sigorta şirketleri, Medicare veya hastanın kendisi tarafından karşılanır.

Türkiye’de klinik eczacılık hizmetlerinin geliştirilip sürdürülebilmesi için ABD’dekine benzer bir hasta bakımı uygulama modelinin oluşturulması şarttır. Bu modelin oluşturulmasında, başlangıçta  eğitmen eczacıların öğrencilere staj rotasyonları sırasında rol model olarak verecekleri klinik eczacılık hizmetlerinden  yararlanılabilir. Çünkü staj rotasyonlarında hastalara sunulacak ilaç tedavi yönetimi gibi ileri klinik eczacılık hizmetleri sağlık hizmetlerinde maliyetleri azaltacak ve hastaların sağlık sonuçları üzerinde olumlu etkiler yapacaktır.Diğer bir ifade ile, bu uygulama, eczacıların sunacakları klinik eczacılık hizmetlerinin yasa ve politikalarla desteklenmesini ve teşvik edilmesini sağlayabilir.Bu konuda başarılı olunması durumunda Türkiye’de yıllardır sözü edilen eczacının meslek hakkı konusunun hakkaniyetle çözümlenmesi yolunda çok önemli bir adım atılmış olacak ve eczacılık mesleğinin saygınlığı önemli ölçüde artacaktır. Türk Eczacıları Birliği’nin (TEB) bunun gerçekleştirilmesi için eczacılık fakültelerimizle işbirliği içinde Sağlık Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve ilgili diğer politika yapıcılar nezdinde kesintisiz çaba göstermesi önem taşımaktadır.

Ancak, eczacının yukarıda sayılan ileri hizmetleri sağlayabilme yeteneği ABD’de bir gecede ortaya çıkmamıştır. Eczacının geleneksel reçete hazırlama rolüne klinik rollerin eklenmesi 1960’lardan başlayarak kademeli olarak ilerleyen sancılarla dolu evrimsel bir süreç olmuştur. 1970-1980’lerde eczacıların doktorlardan hastaların klinik yönetimini öğrenmelerinin ardından, çoğu eczacı psikiyatri, kardiyoloji, enfeksiyon hastalıkları, terapötik ilaç izlemi (farmakokinetik izlem), onkoloji, pediyatri, vb. farmakoterapi alanlarında uzmanlaşmıştır. ABD’de güncel ilaç tedavi yönetimi hizmetleri, hasta bilgilerinin zaman içinde gelişimlerini tamamlamış değişik bilim dallarında entegrasyonunu gerektirir. Bunlar klinik eczacılık (1960 ve 1970’ler), farmakoekonomi (1980 ve 1990’lar) ve farmakogenomiktir (1990’dan günümüze). Bu nedenle, günümüzün modern eczacılık eğitim programlarında bu bilim dallarının tümünün entegre edilmiş olarak yer alması gerekir. Bu bağlamda, Türkiye’de klinik eczacılık eğitimi ve uygulamaları yapılandırılırken, sayılan bilim dallarından kaynaklananen son bilgilerin ileri düzey eczacılık hizmetlerinde kullanılacak şekilde eğitim programına dahil edilmesi sağlanmalıdır.

 

Eğitim programının kalite kontrolü ve öğretimin değerlendirilmesi

Verilen eğitimin kalitesini güvence altına almak için çağdaş bir eğitim programını belirleyen standartların ve verilen eğitimi değerlendiren bir sistemin bulunması gerekir.ABD’de klinik eczacılık doktorası (Pharm.D.) eğitimi için bu standartlar Eczacılık Eğitimi Akreditasyon Kurulu (Accreditation Council for Pharmacy Education, ACPE) tarafından tanımlanmıştır (ACPE 2012). Spesifik standartlar özetle şu konuları kapsar:

a.       Mezunların mesleki yeterliliklerikazanması; mesleki bilgileriyeteri düzeyde edinmesi;başarılı liderlik, karar verme ve etik standartlara sahip olması,

b.      Eğitim programının kalite kontrolu, organizasyonu, verilmesi ve öğretim üyeleri tarafından geliştirilmesi,

c.       Çeşitli eğitim ve öğretim yöntemleri ve eğitim programının yapısı, bileşimi, içeriğinin organizasyonu ve çıktılarıyla birlikte öğrencilerin öğrenme durumlarının değerlendirilmesi.

Bu standartlar ABD’de eczacılık lisans eğitim programlarının akreditasyonunun temelini teşkil eder. Bir ülkede çağdaş nitelikte ve kaliteli bir eczacılık eğitiminin olabilmesi, o ülkedeeczacılık eğitim programlarının ve verilen öğretimin yukarıda örnek olarak verilen standartlara göreakreditasyonunugerektirir.ABD’de eczacılık lisans eğitimi programı akredite olmayan eczacılık fakülteleri öğretim yapamazlar.

Yükseköğretim alanında yeterlilik, herhangi bir yükseköğretim derecesini (ör. eczacılık lisans derecesi)  başarı ile tamamlayan bir kişinin (ör. bir eczacının) neleri bilebileceği, neleri yapabileceği ve nelere yetkin olacağını ifade eder. Ulusal Yeterlilikler Çerçevesi ise, ulusal düzeyde bir eğitim sistemindeki yeterlilikleri ve bunların birbirleriyle ilişkilerini açıklar. Diğer bir deyişle, Ulusal Yeterlilikler Çerçevesi, ulusal ve uluslararası paydaşlarca tanınan ve ilişkilendirilebilen yeterliliklerin belirli bir düzen içerisinde yapılandırıldığı bir sistemdir. Tüm gelişmiş ülkelerde yeterlilik temelli eğitim önem kazanmıştır. Türkiye’de de Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) Türkiye Yükseköğretim Yeterlilikler Çerçevesi (TYYÇ) ile yeterlilik temelli eğitimi desteklemektedir. Bu bağlamda, Türkiye’de eczacılık fakültelerinin lisans eğitimi programlarının akreditasyonu için oluşturulanUlusal Eczacılık Eğitimi Akreditasyon Kurulu (ECZAK), 12 Temmuz 2013 tarihinde yaptığı toplantıda Türkiye Ulusal Eczacılık Lisans Eğitimi Programı Akreditasyon Standartları ve Kılavuzları’nı kabul etmiştir. Kurul halenUlusal Eczacılık Yeterlilik Standartları ve Ulusal Eczacılık Uygulama Standartları‘nı hazırlamak üzere çalışmalarını sürdürmektedir.Bu, eczacılık lisans eğitimi programlarının kalite kontrolü ve verilen öğretimin değerlendirilmesi yolunda fakültelerimizin kendi inisiyatifleriyle başlattıkları önemli bir adımdır.

TARTIŞMA VE SONUÇ

Türkiye’de eczacılık mesleği büyük sorunlar yaşamaktadır. Uzun yılların birikimi olan bu sorunlar hem eczacıları hem de eczacılık hizmetlerinin alıcısı konumundaki toplumu doğrudan etkilemektedir.Bu sorunlara eczacılık mesleğinde son 40-50 yılda dünya ölçeğinde yaşanan dramatik değişime yeterince ayak uydurulamamasının yol açtığı açıktır. Örneğin, ABD’de eczacılık eğitimi,geçen yarım yüzyıl boyunca, esas olarak temel bilim ağırlıklı bir eğitim programından, genel sağlık hizmetlerine katkıda bulunan ve ilaç yönetim hizmetlerini başarabilecek “standart”  bir eğitim programına dönüşmüştür. Bu dönüşümün zamana yayılan bir evrim değil, neredeyse yeniden doğuş sayılabilecek hızlı ve çok sancılı bir metamorfoz (başkalaşım) olduğunu savunanların sayısı oldukça fazladır. Gelişmiş birçok ülkede eczacılıkta benzeri gelişmeler yaşanırken, Türkiye bu süreçte 1950’lerin eczacılık modelini sürdürmekte direnmiştir. Üstelik bu direnme, bu yazının kaynakça bölümünde örnekleri verilen bir avuç duyarlı eczacı öğretim üyesinin 1980-1990’lı yıllardan itibaren eczacılık ve eczacılık eğitimi üzerine kaleme aldıkları “çığlık” niteliğindeki uyarıcı yazılara rağmen günümüze kadar sürmüştür.

Peki bu durumda ABD’deki güncel eczacılık eğitimi Türkiye’deki eczacılık eğitimi için bir örnek ya da bir model oluşturabilir mi? Bunun olup olamayacağı veya ne derece olabileceği Türkiye’nin sağlık sistemine ve toplumunun sağlık hizmetleri çerçevesindeihtiyaç duyduğu eczacılık hizmetlerinin nitelik ve kapsamına bağlıdır.Bu konuda yapılabilecekler ya da izlenebilecek yola ilişkin öneriler bu yazının bütünü içinde verilmeye çalışılmıştır. Özetle, ABD’de uygulanmakta olan klinik eczacılık doktorası (Pharm.D.)programının, toplumumuzun ihtiyaçlarına göre düzenlenmek koşuluyla, Türkiye için uygun olduğu söylenebilir. Çünkü Türkiye’de sağlık hizmetleri kurumsallaşmıştır ve mevcut eczacılık meslek uygulaması klinik eczacılık hizmetlerinin verilmesine elverişlidir. Ayrıca, kurumsal sağlık hizmet sunucuları Türkiye’deki sağlık hizmetinin birincil sunucusu konumundadır. Devlet, Türkiye’de sağlık hizmetlerinin finansmanında esas aktör olduğundan, hasta bakımına yönelik eczacılık hizmetlerinin tanınmasında belirleyici bir faktör olarak rol oynayabilir. Günümüzde birçok devletin (ör., Çin, Kore, Japonya) ilaç tedavisi yönetimi gibi hasta bakım hizmetlerinde eczacının rolünü kabul etmiş olması bu bakımdan cesaret vericidir.

Türkiye’de de devletin eczacının bu işlevini benimsemesi durumunda, öğrencileriTürkiye’ye özgü bir klinik eczacılık eğitim programı çerçevesinde eğitmek ve hasta bakımında eczacının kapsamlı rolünün kabulünü sağlamak mümkündür. YÖK’ün eczacılık fakültelerinde Klinik Eczacılık Anabilim Dallarının kurulmasına izin vermesi bu yönde atılmış çok yeni ve önemli bir adımdır. Ancak, fakültelerde klinik eczacılık anabilim dallarının açılmasına izin verilmesi, yakın gelecekte klinik eczacılık (hasta bakımı) alanında deneyimli uzman öğretim üyelerine, uygulamalardan sorumlu eğitmenlere ve model nitelikteki uygulama (staj) yerlerine olan ihtiyacı artıracaktır. Kaliteli öğretim üyelerinin ve eğitmenlerin yetiştirilmesi, bilgisayarların yenilenmesinde olduğu gibi bir gecede mümkün olamayacağından, klinik eczacılık uygulamaları alanında yetişmiş öğretim üyelerinin sayı ve kalitesinin artırılmasında planlı ve aşamalı bir yaklaşımın uygulanması gerekecektir.Bu konu, eczacılık fakültelerimizin çözmeleri gereken en önemli sorun olarak gündemdedir.

Eczacılık lisans eğitiminde ideal olan eczacılık fakültelerininin eğitim programlarının akredite edilmesidir.Bunun için yeterlilik temellibir çekirdek eğitim programının hazırlanması ve verilen eğitimin buna göre iç ve dış değerlendirmeye tabi tutulması gerekir. Bunun başarılması,Türkiye’de eczacılık mesleği ile ilgili olarak yaşanan çok yönlü ve karmaşık sorunlara köklü çözümler bulunması yönünde önemli bir adım olacaktır. Türkiye’de son 40-50 yılda eczacılık mesleğinin saygınlığında ve etkinliğinde kaybedilen irtifa, ancak bu şekilde yeniden kazanılabilir ve eczacılık mesleği gerçekten hak ettiği konuma yükseltilebilir. Bu konuda sorumluluğu en yüksek olan paydaşlar, şüphesiz, eğitimi veren eczacılık fakültelerimiz ve eczacılık mesleğinin en üst düzey temsilcisi olan Türk Eczacıları Birliği (TEB) ve bölge eczacı odalarımızdır.TEB ve bölge eczacı odalarımız eczacının ve eczacılık mesleğinin temsilcileri olarak “akademia”dan çağdaş nitelikte eczacılık hizmetlerini verebilecek mezunlar yetiştirmelerini somut olarak talep etmeli ve bu konuda gereken desteği vermelidir. Bunun yaşama geçirilebilmesi TEB ve bölge eczacı odalarının eczacılıkta eğitim konusuna derinlemesine eğilmelerine ve bilinçli taleplerde bulunmalarına bağlıdır. Eczacılık mesleğinin klinik eczacılık hizmetleri yoluyla, özellikle küreselleşmenin sağlık hizmetlerinden yararlanma konusunda sıkıntıya soktuğu kesimlere sağlayacağı destek çok önemli olduğundan, gelinen nokta tüm taraflara kaçınamayacakları tarihi sorumluluklar yüklemektedir.

 

 

KAYNAKÇA

1.       Abacıoğlu, N. Eczacılık Eğitimi veya Öğretimi Üzerine. AEOB - İlaç Forumu 14 (3), 5-7, 1992.

2.       Abacıoğlu, N. İyi Eczacılık Uygulamaları (GPP) ve Eczacılık Eğitimi. AEOB - İlaç Forumu 14 (2): 12-19,1992.

3.       Abacıoğlu N. Kalite, Eczacılık Eğitiminde Kalite ve İyi Eczacılık Uygulamaları. Havan  18 (38), 22-33, 1997.

4.       Abacıoğlu N. Eğitim İşlerinde Küreselleşmenin Dayanılmaz Hafifliği: Eczacılık Eğitimi Bu İşin Neresinde? Çağdaş Yorum 1 (1), 17-22, 2005.

5.       Accreditation Council For Pharmacy Education Accreditation Standards And Guidelines For The Professional Program In Pharmacy Leading To The Doctor Of Pharmacy Degree. Adopted: January 15, 2006, Released: February 17, 2006; Effective: July 1, 2007; Guıdelınes Version 2.0, Adopted: January 23, 2011; Effectıve: February 14, 2011. https://www.acpe-accredit.org/pdf/S2007Guidelines2.0_ChangesIdentifiedInRed.pdf (Son Erişim: 22.07.2013)

6.       American Association of Colleges of Pharmacy, Academic Pharmacy’s Vital Statistics. http://www.aacp.org/about/Pages/Vitalstats.aspx (Son Erişim: 22.07.2013)

7.       Baytop A. İstanbul Üniversitesi Eczacı Mektebinde (1933-1962) Görev Almış Yabancı Öğretim Üyeleri. Osmanlı Bilimi Araştırmaları, Cilt 12, Sayı 2, 2011. http://www.journals.istanbul.edu.tr/tr/index.php/oba/article/view/9048(Son Erişim: 22.07.2013)

8.       Bond CA, Raehl CL. Pharmacist-provided anticoagulation management in United States hospitals: death rates, length of stay, Medicare charges, bleeding complications, and transfusions. Pharmacotherapy. 2004; 24:953-63.

9.       Chow, M., Maine, L., Sagraves, R. Pharmacy education experience in the U.S.A. implications for Asia. JAASP 2012;1(2):68-77

10.   Cranor CW, Bunting BA, Christensen DB. The Asheville Project: long-term clinical and economic outcomes of a community pharmacy diabetes care program. J Am Pharm Assoc. 2003; 43:173-84.

11.   Düşük Cirolu Serbest Eczaneler Araştırması 2007. Düşük Cirolu Eczanelerin Ortak Durumlarına Dair Bir inceleme. Türk Eczacılan Birliği Araştırma Dizisi, Ankara, 2007. http://www.e-kutuphane.teb.org.tr/pdf/tebhaberler/kasim_aralik07/14.pdf (Son Erişim: 22.07.2013)

12.   Hammond RW, Schwartz AH, Campbell MJ et al. Collaborative drug therapy management by pharmacists—2003. Pharmacotherapy. 2003; 23:1210-25.

13.   Hayran O. Küreselleşme ve sağlık ilişkileri. SD Sağlık Düşüncesi ve Tıp Kültürü Dergisi.  http://www.sdplatform.com/Dergi/6/Kuresellesme-ve-saglik-iliskileri.aspx (Son Erişim: 22.07.2013)

14.   Hepler CD, Strand LM. Opportunities and responsibilities in pharmaceutical care. Am J Hosp Pharm. 1990; 47:533-43.

15.   Hunt JS, Siemienczuk J, Pape G et al. A randomized controlled trial of team-based care: impact of physicianpharmacist collaboration on uncontrolled hypertension. J Gen Intern Med. 2008; 23:1966-72.

16.   Kanzık İ., Abacıoğlu, N., Çakıcı İ., Demiryürek T. Eczacılık Eğitimi, sorunları ve çözüm önerileri. AEOB İlaç Forumu 19, 25-44 2001/1. http://www.e-kutuphane.teb.org.tr/pdf/eczaciodasiyayinlari/ilac_form-19-1/7.pdf

17.   Kanzık, I. Eczacılıkta Uzmanlaşma, TEB Haberler Ekim 1994. http://www.e-kutuphane.teb.org.tr/pdf/tebhaberler/ekim94/11.pdf (Son Erişim: 22.07.2013)

18.   McCay, G. Taught Professional Doctorates; An overview of structure, content and their role within the pro-fessional community. 23 September 2010, G.A.McCay@sms.ed.ac.uk
http://www.docs.sasg.ed.ac.uk/AcademicServices/Staff/Curriculum/What_is_a_professional_doctorate.pdf(Son Erişim: 22.07.2013)

19.   O’connor, B.N. Perspectives on professional doctorate education in the United States. Work Based Learning e-Journal, Vol. 2, No.1 (2011), Work Based Learning e-Journal ISSN 2044-7868. http://wblearning-ejournal.com(Son Erişim: 22.07.2013)

20.   Perez A, Doloresco F, Hoffman JM et al. Economic evaluations of clinical pharmacy services: 2001–2005. Pharmacotherapy. 2008; 28:285e-323e.

21.   Pharmacists. Occupational Outlook Handboo. U.S. Bureau of Labor Statistics, Office of Occupational Statistics and Employment Projections, PSB Suite 2135, 2 Massachusetts Avenue, NE Washington, DC 20212-0001.  http://www.bls.gov/ooh/Healthcare/Pharmacists.htm#tab-6 (Son Erişim: 22.07.2013)

22.   Professional Doctorates: Integrating Academic and Professional Knowledge (Society for Research Into Higher Education). Authors: David Scott, Andrew Brown, Ingrid Lunt, Lucy Thorne, Open University Press (1 Mar 2004), ISBN-13: 978-0335213320.

23.   Sağlık Bakanlığı Sağlık Meslekleri Kurulu Yönetmeliği, 14 Aralık 2012 CUMA Resmî Gazete Sayı : 28497. http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2012/12/20121214-7.htm (Son Erişim: 22.07.2013)

24.   Saseen JJ, Grady SE, Hansen LB et al. Future clinical pharmacy practitioners should be board-certified specialists. Pharmacotherapy. 2006; 26:1816-25.

25.   Smith WE. The future role of the hospital pharmacist in the patient care area. Am J Hosp Pharm. 1967; 24:228-31.

26.   Sosyal Güvenlik Kurumu Yılı 2012 Faaliyet Raporu. Strateji Geliştirme Başkanlığı, Stratejik Yönetim Daire Başkanlığı, 2012. http://www.sgk.gov.tr/2012FaaliyetRaporu.pdf (Son Erişim: 22.07.2013)

27.   The University of Edinburgh Taught Professional Doctorates; An overview of structure, content and their role within the professional community.
http://www.docs.sasg.ed.ac.uk/AcademicServices/Staff/Curriculum/What_is_a_professional_doctorate.pdf (Son Erişim: 22.07.2013)

28.   Türk Eczacıları Birliği Düşük Cirolu Eczaneler Araştırması, TEB Araştırma Dizisi, Ankara, 2007.

29.   Türkiye İlaç Endüstrisi’nin Kürerselleşmesi İçin Devlet İle Ortak Yol Haritası Raporu, İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası, Hazırlayan: The Boston Consulting Group, Kasım 2011. http://www.ieis.org.tr/YAYINLAR/RAPOR_kasim_2011.pdf (Son Erişim: 22.07.2013)

30.   Türkiye Yükseköğretim Yeterlilikler Çerçevesi Sağlık Temel Alanı Yeterlilikleri (TYYÇ). http://tyyc.yok.gov.tr/ (Son Erişim: 22.07.2013)

  



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat