TÜRKİYE’DE ECZACILIK EĞİTİMİ: BUGÜN VE GELECEK
Prof.Dr. Levent ÜSTÜNES
Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi
Farmakoloji Anabilim Dalı
www.leventustunes.net
Bu yazıda Türkiye’de eczacılık mesleğinin geçmiş 40-50 yılda biriktirdiği sorunlar, bunların eczacılık eğitimi ile olan ilişkisi ve güzel bir gelecek için yapılması gerekenler irdelenmektedir. Geçmişin muhasebesi ve geleceğin tasarımıyla ilgili olduğundan alışılanın dışında uzun bir yazı olduğunun bilinci ile okuyucularımın anlayışını dilerim.
Türkiye’deki sağlık sistemi son on yılda aslında bir Dünya Bankası projesi olan Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında çok köklü bir değişim ve dönüşüm geçirmiştir. Sağlık hizmetlerinde küresel ölçekte yaşanan dönüşüm eğilimlerine paralel bu değişim ve dönüşüm sürecinden toplumun yanı sıra eczacılar gibi sağlık hizmet sunucuları da derinden ve kapsamlı olarak etkilenmiştir. Başta serbest eczanelerde çalışanlar olmak üzere Sağlıkta Dönüşüm Programı’ndanen fazla ve en doğrudan etkilenen sağlık meslek grubu eczacılardır.İlaç fiyatlarındaki dramatik düşüşler ve eczacının sürekli değişen bütçe uygulama talimatı labirentleri içinde tutsak edilmesi serbest eczanelerin büyük bölümünün ciddi sermaye kayıplarına uğramasına, sağlıkta tasarruf adına eczacının ilaç danışmanlığını merkeze alan gerçekçi bir politika geliştiremeyip sadece ilaç fiyatlarında indirim ısrarı ise azalan gelir sonrasında ekonomik sıkıntılara yol açmıştır.
Son on yıla damgasını vuran bir diğer beklenmedik gelişme de yeni açılan eczacılık fakültelerinin sayısındaki olağanüstü artıştır. On yıl önce sayıları iki elin parmaklarından az olan eczacılık fakültelerinin sayısı bugün kırklı rakamlara doğru ilerlemektedir.
Ülkemizin kabul edilmesi gereken bir diğer gerçeği ise Türkiye’de eczacılıktan söz edildiğinde neredeyse sadece serbest eczane hizmetlerinin akla gelmesidir. Başta hastane eczacılığı hizmetleri olmak üzere eczacılık mesleğinin diğer uygulama alanları adeta yok kabul edilmektedir.
Bir zamanlar devletin sağlık hizmetleriyönetimi içinde “Sağlık Bakanlığı İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü” olarak kendine özgü saygın ve ayrı bir yeri olan eczacılık mesleği, bugün irtifa kaybederek “Türkiye İlaç Tıbbi Cihaz ve İlaç Kurumu (TİTCK)” içinde yok edilmiştir.
Devlet ağırlıklı olan kurumsal sağlık sistemimiz eczacılık hizmetlerini lojistik ya da ilaç tedarik hizmetleri olarak görmekte ve tüm kararlarını buna göre almaktadır. Eczacılık hizmetlerine yaklaşımı bu olan devletin, bir plan ve program olmadan onlarca yeni eczacılık fakültesinin açılmasına izin vermesi ironiktir.
On seneyi aşkın bir sürebekletilen ve dünyada eczacılıkta yaşanan büyük değişimler karşısında güncelliğini yitirmiş,son derece demode ve yetersiz bir tasarı eczacılık hizmetlerinde devrim olarak lanse edilerek apar topar meclisten geçirilmiştir.17 Mayıs 2012 tarihinde kabul edilen 6308 sayılı bu yasanın geçici dördüncü Maddesinde “Bu Kanunun uygulanmasına ilişkin yönetmelik, Kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren altı ay içinde Sağlık Bakanlığınca hazırlanarak yürürlüğe konulur.” denilmesine rağmen halen çıkarılmış bir yönetmelik de bulunmamaktadır. Kapalı kapılar ardında hazırlanan ve yakında çıkarılacağı söylenen yönetmeliğin mevcut sorunları çözemeyeceğive yeni sorunlara yol açabileceği endişesi yaygındır.
Eczacılık fakültelerinde okuyan öğrenciler kendilerine verilen eğitimin yetersizliği nedeniyle mutsuz ve ülkemizde eczacılığın özetlenmeye çalışılanbukarmaşık durumu karşısında geleceklerinden umutsuzdur.
Ortada eczacılık mesleği ve eczacılık hizmetleri konusunda büyük bir sorun olduğu açıktır.Bu büyük ve kapsamlı sorunu çözebilmek için öncelikle onun bileşenlerinin neler olduğuna bakılması gerekir.Bu, basit fakat temel nitelikte birkaç soru sorularak yapılabilir:
1. Türkiye’de eczacılık hizmetlerinden söz edildiğindesayabileceklerimiz nelerdir? (Eczacıların yaptıkları işler nelerdir?)
2. Çağdaş bir sağlık sistemi içinde eczacılık hizmetleri nerelerde verilir? (Eczacılar nerelerde çalışırlar?)
3. Eczacılık hizmeti verebilmek içinkazanılması gereken yeterlilikler nelerdir? (Eczacılıkta Ulusal Yeterlilik Standartlarımız var mı?)
4. Eczacılık hizmetlerinde ülke genelinde belirli ortak bir kalite düzeyini tutturmak için izlediğimiz yol nedir? (Eczacılıkta Ulusal Uygulama Standartlarımız var mı?)
5. Eczacılık fakültelerimiz ülkemizde sağlık sisteminin ve ilaç endüstrisinin gereksinim duyduğu niteliklere sahip eczacılar yetiştiriyor mu? (Eczacılık eğitimimiz toplumun eczacılık hizmeti ile ilgiligereksinimlerini karşılıyor mu?)
Bu yazıda yukarıda sayılan beş ana başlık ekseninde ülkemizde eczacılık eğitiminin bugünü ve yarını irdelenecektir. Bu yapılırken,başta Amerika Birleşik Devletleri (ABD) olmak üzere, dünyada eczacılık alanında ilerigitmiş bazı ülkelerin eczacılıkeğitiminde yaşadığı deneyimlere geniş bir perspektiften bakılmaya çalışılacaktır.
AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ’NDE (ABD) ECZACILIK EĞİTİMİ
ABD’de Eczacılık Eğitiminin Evrimi
Son 40-50 yıl boyunca eczacılıkmesleğininin işlevinde ortaya çıkan değişikler nedeniyle, ABD’de verilen eczacılık eğitiminde önemli değişimler olmuştur.İlaç Tedavisi Yönetimi(Medication Management) gibi mesleğin kendisi ve izlenen toplumsal politikaların belirlediği, eczacıların toplumun sağlık hizmet gereksinimlerini karşılamak üzere yetiştirilmelerineilişkin alınan kararlar ABD’deki eczacılık eğitim programları üzerinde dramatik bir şekilde etkili olmuştur.
ABD’deki bu değişimde en göze çarpan nokta, eczacılık eğitiminin ve eczacılık meslek uygulamasının tıbbi ürün (ilaç) odaklılıktan çıkması ve ilaçların güvenli ve etkin kullanımına odaklı daha bütüncül bir yapıya doğru kaymasıdır. Bu değişim, kelimelerle çok kolay ifade edilmesine karşın, eczacılık mesleğinin ürün odaklılıktan gerçek hasta odaklılığa yani klinik eczacılığa doğruevrilmesi uzun, mücadeleli ve çok sancılı bir süreç olmuştur. Çünkü ABD’de eczacılıkta yaşanan bu değişim, zamana yayılan bir evrim sonucunda değil, çok hızlı bir metamorfoz (başkalaşım) şeklinde gelişmiştir. Eczacılık mesleğinin yaşadığı ilk metamorfozklinik eczacılığın doğmasıdır (1960-1974). İkinci metamorfoz ise Pratisyen Eczacı (Pharmacy Generalist) ve Uzman Eczacı (Pharmacy Specialist)ayrımının ortaya çıkışıdır. Günümüzde ABD’deki eczacılık uygulaması modeli, 1974’te uygulanan model ile karşılaştırıldığında, o yıllarda klinik eczacının işi olarak kabul edilen etkinliklerin, bugün tüm eczacıların uyguladıkları rutin görevlere dönüştüğü görülmektedir. Dolayısıyla, 1974’ün Uzman (Specialist) kabul edilen klinik eczacısı, bugün Pratisyen Eczacı(uzmanlık eğitimi almamış eczacı) olarak kabul edilmektedir.
ABD’de tıp ve eczacılık eğitimi araştırmacıları, başta hastanelerdeki yaşlı hastalar ve akut sağlık sorunu yaşayanlar olmak üzere, ilaç kullanıma ilişkin sorunları 1960’ların ilk yıllarından itibaren belgelemeye başlamışlardır.Toplanan verilerden elde edilen sonuçlar, hekimlerin doz hataları, ilaç etkileşmeleri, ilaç advers etkileri,ilaç seçimi, dozaj ve ilaç izlemi konularında daha fazla desteğe gereksinim duyduklarını ortaya koymuştur. Bu süreçte hastaların kullandıkları reçetesiz (OTC) ilaçların seçimi ve kullanımında da benzer sorunların yaşandığı saptanmıştır.Edinilen bu bilgi ve deneyimler ışığındaeczacının klinik görevleri tanımlanmış ve öncelikle hastanelerde uygulanmasına başlanmıştır.
Federal hükümet, 1970’lerde sağlık işgücü açığını karşılamak için sağlık meslekleri alanında eğitim veren okullara daha fazla fon sağlayacak mevzuatı hazırlarken, eczacılık yüksek okulları ve fakültelerinde klinik eczacılık derslerinin başlatılmasını ve öğretim üyelerinin bu konuyu işlemelerini zorunlu hale getirmiştir.Bu uygulama, öncelikle beş yıllık Eczacılık Lisans Eğitimi’nin (Bachelor of Pharmacy Degree, B.S.) tamamlanmasının ardından iki yıllık bir derece olan Eczacılık Meslek Doktorası Programı’nın(Doctor of Pharmacy, Pharm.D.)başlatılmasını sağlamıştır.ABD’de eczacılık meslek doktoru derecesini ilk alan mezunlar eczacılık fakültelerininilk klinisyenleri olmuşlardır.
Ülkemizde klinik, klinisyenveeczacı terimlerinin yan yana kullanılması bazı çevrelerce ya anlaşılamamakta ya da kabul edilememektedir. Bilgi eksikliğinden kaynaklanan bu durum ile ilgili olarak yanlış anlamaların önüne geçmek için öncelikle“Klinisyen”terimininne anlama geldiğini açıklamak gerekir. Daha açık bir ifade ile “Klinisyen (Clinician)” ile “Hekim (Physician)” arasındaki fark nedir? Klinisyen terimi, hekim, diş hekimi, eczacı, psikolog, hemşire, ebe, paramedik veya fizyoterapist gibi klinikte çalışan herhangi bir sağlık hizmet çalışanını ifade eder. Klinisyenler hastalara, hastanelerde, kliniklerde veya ev ortamlarında ve genellikle birinci basamak sağlık hizmeti sunan sağlık çalışanlarıdır. Hekim ya da Tıp Doktoruise tıp eğitimini tamamlamış, doktorluk ve/veya cerrahlık yapmak için gereken lisansa sahip bir sağlık meslek çalışanını tanımlar. Bir hekim aynı zamanda bir klinisyendir, fakat bütün klinisyenler hekim (tıp doktoru) değildir. Bu bağlamda, Klinik Eczacıbir klinik eczacılık eğitim programında yeterlilik kazanmış klinik eczacılık hizmetleri sunan bir klinisyendir.
Eczacılıkta Meslek Doktorası
Eczacılık doktorası (Pharm.D.) bir meslek doktorasıdır.Meslek Doktorası(Professional Doctorate),belirli bir meslekte uzmanlık niteliklerinin kazandırılmasını amaçlar.ABD’dekiüniversitelerde meslek doktorasının tarihi geleneksel Bilim Doktorası’na (Doctor of Philosophy, Ph.D.)göre çok daha eskidir ve her yıl eczacılık dahil farklı alanlarda meslek doktoru ünvanını alanların sayısı yüzbinin üzerindedir. Birleşik Krallık’ta meslek doktorası programlarının ilk ortaya çıkışı ise yenidir ve 1990’lı yılların başlarına kadar uzanır. O tarihten bugüne, başta sosyal bilimler ve mühendislik olmak üzere açılan meslek doktorası programları sayı ve çeşitlilik olarak büyük artış göstermiştir.
Meslek doktorası programları genelde akademik ve mesleki bilgilerin entegrasyonunu amaçlar. Meslek doktoru ünvanını alan öğrencilerin kendi alanlarında teori ve uygulamaya, özellikle (mesleksel) bilgi birikimine katkıda bulunarak o mesleğin uygulamasını geliştirmeleri beklenir.Tüm meslek doktorası programlarında ortak nokta, geleneksel bilim doktorası (Ph.D.) programlarına benzer şekilde, orijinal bir araştırmanıntamamlanarak bir uzmanın danışmanlığında tez olarak sunulmasıdır. Meslek doktorasında araştırma projesi konularını çoğu zaman o mesleğin uygulamasına ilişkin “gerçek yaşam”dan konular oluşturur. Gerek meslek doktorası, gerekse geleneksel bilim doktorası (Ph.D.) yapan başarılı adaylara aynı Doktor (Dr.)ünvanı verilmesine rağmen, bu iki nitelik format ve işlev bakımından birbirinden farklıdır. Meslek doktoraları, hukuk, tıp ya da psikoloji gibi bilimsel araştırma ile yakından ilişkili belirli alanlardaki mesleklerde verilir. Örnekleri, ABD ve Kanada’da Tıp Doktoru derecesi (Doctor of Medicine, M.D.), Göz Doktoru derecesi (Doctor of Optometry, O.D.), Eczacılık Doktoru derecesi (Doctor of Pharmacy, Pharm. D), Diş Doktoru derecesi (Doctor of Dental Medicine, D.M.D.) ve Diş Cerrahisi Doktoru derecesi (Doctor of Dental Surgery, D.D.S.) sayılabilir.Geleneksel bilim doktorası (Ph.D.) programları araştırma temellidir ve çoğu zaman akademik nitelik taşırlar. Meslek doktorası programları ise mesleki kariyer yapmak, akredite olmak veya akademik kariyer yapmak yerine mesleğini en üst düzeyde icra etmek isteyenler için daha uygun bir seçenek oluşturur.
ABD’de yirmi yılı aşkın süre boyunca, Eczacılık Meslek Doktorası (Pharm.D.) verenprogramların sayısı artmıştır. Bu durum, gerek eğitim camiasında gerekse eczacılık mesleğini icra eden kesimde eczacılarınmesleğe hazırlanmaları ve tescilleri için tek düzey bir eğitimin gerekliliği konusunu gündeme getirmiştir. Eczacının klinik rolünü savunanlar Eczacılık Meslek Doktorası’nın(Pharm.D.)eczacılık mesleğini yapabilmek için giriş derecesi olması gerektiğini ileri sürerken, diğerleri hem lisans (B.S.) hem de Pharm.D. derecelerinin devamını savunmuşlardır. O tarihte ABD’de çoğu kimse için hastane ortamında çalışmayan bir eczacının Pharm.D. eğitimi ile kazandığı ileri klinik becerileri ne şekilde kullanabileceğini anlaması çok güç olmuştur ve ciddi tartışmalara yol açmıştır.
Buna rağmen 1992 yılında Amerikan Eczacılık Fakülteleri Birliği’ne (American Association of Colleges of Pharmacy, AACP) üye okulların delegeleri Pharm.D. derecesini eczacılık mesleğini yapabilmek için tek derece olarak kabul eden bir kararı oylayarak kabul etmişlerdir.Bu gelişme üzerine 1990’lı yıllarda giderek artan sayıda eczacılık fakültesi eğitim programlarını Pharm.D’ye dönüştürmek üzere gerekenuyarlamaları yapmıştır. Bu süreçte eczacılık eğitim programlarının akreditasyonuna yönelik standartlar ve kılavuzlar hazırlanmışve 2000 yılından geçerli olmak üzere ABD’deki tüm eczacılık fakülterinin Eczacılık Meslek Doktorası (Pharm.D.)programına geçmeleri zorunlu hale getirilmiştir. ABD’de eczacılıkta son lisans diploması (Bachelor of Pharmacy Degree, B.S.) 2004 yılında verilmiştir.
ABD’de Eczacı İşgücü Gereksinimine Göre Öğrenci Alınması
Meslek kendi içinde gelecekteki mezunların tümünün ağırlıklı olarak klinik odaklı meslek doktorası eğitimi alıp almamaları konusunu ciddi olarak tartışmıştır. Bu tartışmaların bir bölümü, yüksek düzeyde klinik bilgisi olan mezunların bu bilgilerini hasta bakımında uygulayıp uygulamayacaklarına ilişkin temel nitelikteki sorulardan kaynaklanmıştır. Mezunların gerek o tarihte gerekse bugün eczacılık mesleğini en fazla icra ettikleri yer, geleneksel reçete hazırlama hizmetinin verildiği serbest eczane zincirleridir.ABD’de mesleğin bu sektördeki ileri gelenleri (eczane zincirlerinin yöneticileri)Eczacılık Meslek Doktorası’nın (Pharm.D.)eczacılık mesleğine başlama derecesi olarak kabul edilmesine en yüksek sesle karşı çıkan grubu oluşturmuştur (çünkü eğitim düzeyiyükselen eczacıyaödenmesi gereken ücret daha fazla olacaktır!).
Sonunda eczacılık uygulama ve eğitiminde önde gelen liderler, eczacılık mesleğinin icra edildiği her alanda eczacıların yeni rollerine ilişkin ortak bir vizyon belirlemiştir.1989’da, Amerikan Eczacılık Fakülteleri Birliği (AACP), eczacılıkta meslek uygulamasına dayalı eğitim konusunda yeni bir vizyon ve misyon tanımlamakveeczacılık eğitimindeki değişimi yaşama geçirmeküzere birkomisyonoluşturmuştur.Akademik liderler ve eczacılık mesleğini icra eden önderler, kendilerini, sağlık hizmetlerinde hastanın ilaç tedavisine ilişkin problemlerinietkin bir şekilde önlemek, tanımlamak ve çözümlenmesine ilişkinyetersizlikleribelirlemek üzere,eczacılık mesleğinin uygulandığı bütün ortamlar için (ör., hastaneler gibi kurumsal yapılar ve serbest eczaneler) klinik eczacılar mezun etme amacına adamışlardır.
Şekil 1: ABD’de on yılda eczacılık okullarından mezun olanların sayısındaki hızlı artış eğilimi (Chow, M., Maine, L., Sagraves, R. Pharmacy education experience in the U.S.A. implications for Asia. JAASP 2012;1(2):68-77)
Akreditasyon standartlarındaki değişikliği izleyen 10 yıl ABD’de eczacılık okullarının ve mesleğe katılanların sayısındaki dramatik artışın görüldüğü yıllar olmuştur(Şekil 1).On yılı aşkın sürede eczacı işgücüne eczacılık meslek doktoru (Pharm.D.)derecesiyle katılan eczacı sayısı 100.000’den fazladır ve günümüzde ABD’deki lisanslı eczacıların %50’sinden fazlasının eczacılık meslek doktoru (Pharm.D.)derecesine sahip olduğu tahmin edilmektedir. Bu,eczacıların meslek uygulaması olarak,ilaç tedavisi yönetimi gibi,hasta odaklı klinik hizmetleri verebilecek yeterlilikleri kazanmaları yönündeki dönüşümü kolaylaştırmıştır ve günümüzde de kolaylaştırmaya devam etmektedir.BugünABD’de eczacılar, çok sayıda mezunun çalıştığı serbest eczane zincirleri dahil eczacılık mesleğinin uygulandığı her ortamda, hasta bakımına ilişkin önemli görevler yapmaktadır.Serbest eczanelerde çalışan eczacıların klinik sonuçların iyileştirilmesine yönelik görev alanlarını genişletme çabaları halen sürmektedir. Sonuç olarak, ABD’de klinik eczacılık ve farmasötik bakım eczacılık meslek uygulamasını derindenetkilemiştir.
Doktor Eczacı (Doctor of Pharmacy, Pharm.D.), ABD’de eczacı olarak tescil olmak (Registered Pharmacist, RPh), diğer bir ifade ile eczacılık yapabilmek için edinilmesi yasal olarak zorunlu bir derecedir. Eczacılık meslek doktorası (Pharm.D.) derecesi yüksek öğrenim kurumlarında öğretim ve/veya araştırma fırsatları da sunar. Gerekli koşulları sağladıktan veya lisans derecesini (Bachelor’s Degree, B.S.) aldıktan sonra, eczacılık okulu en az bir yılı meslek stajında geçmek üzere dört yıldır. Eczacılık okullarının çoğuna girebilmek için öğrencilerin önce bir giriş sınavında (Pharmacy College Admission Test, PCAT) başarılı olmaları ve eczacılık meslek doktorası (Pharm.D.) programına girmeden önce de fen bilimleri, matematik, kompozisyon ve beşeri bilimlerde 90 kredilik üniversite dersini tamamlamaları gerekir. Alanın rekabete son derece açık olmasından ötürü, birçok öğrenci, eczacılık okuluna girmeden önce bir lisans derecesini bitirmek durumundadır. Örneğin, Ohio Eyalet Üniversitesi gibi saygın eczacılık programlarında 4 yıllık eczacılık doktorası programına (Pharm.D.) kayıtlanabilmek için önce 4 yıllık bir lisans derecesini tamamlamış olma koşulu vardır.
Eczacılık meslek doktorası (Pharm.D.) programının toplam süresi 6-10 yıldır. Bu sürenin 2-4 yılı lisans (Bachelor’s degree, B.S.), 4 yılı lisans üstü meslek doktorası (Pharm.D.) ve 1-2 yılı da tam lisans hakkını almak için geçen süredir.Ayrıca, tipik olarak 1-2 yıl süren lisansüstü uzmanlık seçeneği de mevcuttur. Az sayıda bazı eczacılık okulunda halâ6 yıllık hızlandırılmış eczacılık meslek doktorası (Pharm.D.) programları olmasına rağmen, her iki tip uygulamada da 8 yıldan kısa sürede meslek doktorası verilmesi tartışma konusudur. Uzmanlık (residency),eczacılık yapma hakkını kazanmış eczacılara, görece kısa bir süre içinde, uzun yıllara karşılık gelen klinik deneyim ve araştırma projesi tecrübesi kazandırır. Günümüzde ABD’de eczacılık mesleğinin doğrudan hasta bakımına yönelik klinik hizmet sunmak isteyen uzman eczacılara yöneldiği görülmektedir. Uzmanlık eğitiminitamamlamış eczacılar bir yan dalda (fellowship) uzmanlaşabilirler. Yan dal uzmanlığın süresiilgili programa bağlı olarak 1-3 yıl arasında değişir.
Günümüzde ABD’de uygulanmakta olan eczacılık meslek doktorası (Pharm.D.) eğitim programı, daha önce uygulanmakta olan lisans derecesi (Bachelor’s Degree, B.S.) programından önemli ölçüde farklıdır. Eczacılık meslek doktorası (Pharm.D.) programındaöğretime dayalıkapsamlı klinik hazırlık,değişik sağlık hizmet kuruluşlarında en az bir yıl süreli meslek uygulama stajıvetedavi bilgisini (farmakoterapi) optimize etmeyi hedefleyen klinik eczacılık uygulamasınaağırlık verilir.
ABD’de, eczacılık yapabilmek için yasal gereklilikler şunlardır: i. Akredite olmuş bir eczacılık fakültesinden bir meslek doktorası olan Eczacılık Doktoru (Doctor of Pharmacy, Pharm.D.) derecesini almış olmak; ii. Lisanslı bir eczacının gözetiminde yeterli süre staj yapmış olmak; iii. Kuzey Amerika Eczacılık Lisans Sınavı (North American Pharmacist Licensure Exam – NAPLEX) ve eczacılık mevzuatı sınavında (Multistate Pharmacy Jurisprudence Exam - MPJE) başarılı olmak.
Bir meslek doktorası olan Eczacılık Doktoru (Pharm.D.)ünvanı bazen hatalı bir şekilde, bu alanda soyut bir bilim derecesi olan Bilim Doktorası (Doctor of Philosophy, Ph.D.) ünvanı (ör. Farmakoloji veya Farmasötik Teknoloji alanında Ph.D. yanibilim doktorluğu) ile karıştırılır. Yukarıda daha önce açıklandığı gibi, “Pharm.D.” bir eczacılık doktorasıdır (a doctorate in pharmacy) yani eczacılıkta hasta bakımı alanında yapılan bir doktoradır (a doctorate in pharmaceutical patient care) ve farklı bir eğitim programı vardır. Günümüz toplumunda sağlık hizmetindeki değişimler, ilaç danışmanlığı ve ilaç tedavisinin sürdürülmesi konusundaki yeni gereksinimler nedeniyle, eczacılar klinisyenolarak daha kapsamlı görevler üstlenmişlerdir.
ABD Çalışma Bakanlığı İş İstatistikleri Bürosu’na göre 2010 - 2020 yılları arasında eczacı istihdamının %25 oranında artması beklenmektedir. Büroya göre 2010 yılı eczacı istihdamı 274.900’dür ve bu sayının 2020 yılında 69.700 artışla 344.600 olması beklenmektedir. İstihdamda beklenen bu artış oranı tüm meslekler ortalamasının üzerindedir. Bilimsel gelişmeler sayesinde yeni ilaçların bulunması, daha fazla insanın ilaç bedellerinin sigorta tarafından karşılanması veartan yaşlı nüfusun genç insanlardan daha fazla reçeteli ilaç kullanmasıeczacı istihdamındaki artışa katkıda bulunacak başlıca faktörler olarak görülmektedir. Ayrıca, sağlık hizmetlerinin karmaşıklığındaki artma sürdükçe ve birden fazla ilaç kullananların sayısı arttıkça, ilaçlarını güvenli bir şekilde kullanabilmeleri içinhastaların daha fazla danışmanlık hizmetine ihtiyaç duyacağı öngörülmektedir.Bu nedenle, ABD’de, doktor muayenehaneleri, ayakta tedavi merkezleri ve bakım evlerinde eczacı iş gücüne olan talebin artması beklenmektedir.
ABD’de Temmuz 2013 itibarıyla akredite olmuş (tam veya aday statüsünde) 129 eczacılık yüksek okulu ve eczacılık fakültesi vardır. Bir okul da adaylık öncesi statüsündedir. Bu eczacılık okullarından 66 tanesi özel üniversitelerde ve 64 tanesi ise devlet destekli üniversitelerin bünyesinde bulunmaktadır. Eczacılık mesleğine başlayabilmek için zorunlu olan eczacılık doktoru (Pharm.D.) derecesini veren 130 eczacılık okulu mevcuttur. 2013 yılında, aynı eczacılık doktoru (Pharm.D.) derecesini lisans eğitimi (Bachelor’s Degree, B.S.) sonrasıveren 11 eczacılık okulu bulunmaktadır. 2013 yılında bu eczacılık okullarından 71 tanesinde eczacılık bilimleri alanında lisansüstü düzeyde (Master of Science, M.S. ve/veya Doctor of Philosophy, Ph.D. düzeyi) programlar açılacaktır. ABD’de 2012 yılında 126 eczacılık okulunda 6.040 tam zamanlı ve 466 kısmi zamanlı öğretim üyesi görev yapmıştır.
ABD’de 2012 yılı güz döneminde eczacılık okullarının birinci sınıfına kayıt yaptıran toplam öğrenci sayısı 61.275’tir. Eczacılık okullarına kayıt yaptıran öğrencilerin %61’i kadındır. Eczacılık okullarına kayıt yaptıran öğrencilerin sayısı son 12 yılda sürekli artış göstermiştir. Yıllık artış oranı 2001 yılında %4.1, 2002 yılında %8.4, 2003 yılında %10.7, 2004 yılında %5.1, 2005 yılında %6.0, 2006 yılında %4.4, 2007 yılında %4.3, 2008 yılında %3.9, 2009 yılında %3.8, 2010 yılında %3.9, 2011 yılında %3.6 ve 2012 yılında %4.5’tur. Geçmiş beş yılda eczacılık okullarının mesleğe giriş programlarına kayıt yaptırmasına rağmen başarısızlık ve diğer nedenlerle ayrılanların oranı %10.7’dir. 2012 yılında lisansüstü programlara başvuran toplam öğrenci sayısı 4.266’dır (Ph.D. programlarına 3.266 öğrenci ve M.S. programlarına 1.000 öğrenci). 2011-2012 Öğretim yılında eczacılık mesleğine giriş için gereken eczacılık doktoru derecesini başararak mezun olan toplam öğrenci sayısı 12.719’dur. Bu mezunların %61.2’si kadın ve %38.8 erkektir. Buna ilaveten, lisans (B.S.) sonrası Pharm.D. derecesi veren programlardan mezun olan öğrenci sayısı 444’tür.
Sonuç olarak, ABD’de hastaların ve tüketicilerin sağlık bilgisine erişim ihtiyaçlarının artması eczacılık alanında büyük aşamaların kaydedilmesini sağlamıştır. Bunun ilk sonucu, eczacılık fakültelerindeki eğitim programlarının düzenlenme şeklinin değişmesi ve eczacıyı hastanın sağlık tedavi rejimi içinde güvenilir bir müttefik konumuna yükselten ilk eczacılık meslek doktorası (Pharm.D.) programının ortaya çıkmasıdır. Günümüzde eczacılar ABD’nin en güvenilen meslekler sıralamasında ilk sıralarda yer almaktadır.
DÜNYADA ECZACILIK EĞİTİMİ
Küreselleşme ve sağlık ilişkileri son derece önemlidir. Son yıllarda Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası (DB) önerilerine uygun olarak, özellikle gelişmekte olan ülke ekonomilerinde izlenen liberalleşme politikaları sonucunda, uluslararası ticaret konusundaki engeller azalmış, sermayenin sınırlar ötesi hareketliliği hız kazanmıştır. Özelleştirme, devletin küçülmesine, devletin sağlık hizmetlerindeki rolünün azalmasına, koruyucu hizmetlerin sahipsiz kalmasına ve özel sektöre bırakılan tedavi edici hizmetlerin bedelinin artması sonucuna yol açmakta, bundan da en çok toplumun yoksul kesimleri zarar görmektedir. Küreselleşmenin sağlık alanında neden olduğu yeni riskler ve olumsuz etkilerine karşı dünyada toplumun eczacılık mesleğinden beklentileri de değişmekte ve bu genel değişime paralel olarak ülkeler eczacılık eğitimlerinde yeni düzenlemelere gitmektedir. Bu düzenleme ve değişiklikler her ülkenin kendi toplumsal ihtiyaçlarına ve eczacılık eğitimindeki geçmiş deneyimlerine göre şekillenmektedir. Ancak tüm ülkelerde ortak olan tek özellik eczacılık eğitim programı ve uygulamasındaki değişim ve dönüşümün hasta odaklı veya klinik eczacılık yönünde ilerlemesidir.
Eczacılık eğitimi Afrika’dan Asya’ya, Avrupa’dan Orta Doğu’ya, Kuzey Amerika’dan Avustralya’ya küresel olarak hasta odaklı veya kliniğe yönelik bir dönüşüm izlemektedir. Son yıllarda klinik ağırlıklıeczacılık meslek doktorası (Pharm.D.) eğitim programlarının aşama aşama yaşama geçirildiği ya da geçirilmeye çalışıldığı ülkeler şunlardır: Kuzey Amerika’da ABD’nin yanı sıra Kanada; Afrika’da Gana, Kenya, Nijerya, Güney Afrika, Mısır, Tunus ve Cezayir; Asya’da Hindistan, Nepal, Filipinler, Tayland,Güney Kore, Bengaldeş ve Pakistan; Avrupa’da İngiltere, İrlanda, Fransa, Hollanda, Portekiz, Danimarka, İspanya, İtalya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Yunanistan; Orta Doğu’da İran, Ürdün, Lübnan, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar ve Suudi Arabistan; Avustralya kıtasındaAvustralya ve Yeni Zelanda. Bu ülkelerden bazılarında Pharm.D. eczacılığa giriş derecesidir ve eczacılık mesleğini yapabilmek için zorunludur.Sayılan ülkeler içinde eczacılık meslek doktorası (Pharm.D.) programı ile klinik eczacılık eğitimini ilk başlatan, bu alanda en fazla deneyimi olan ve bugün eczacılık mesleğini yapabilmek (mesleğe giriş) için zorunlu derece olarak kabul eden ülke ABD’dir.
Önümüzdeki 10-20 senede, eczacıların sağlık sistemininçok daha bütünleşik bir parçası haline gelmeleri beklenmektedir. Eczacılar kazançlarını sadece ilaç dağıtımından değil, giderek artan bir şekilde hasta bakım (klinik) becerileriylesağlayacaklardır. Bugün, ABD’de eczacıların hastalarına sundukları İlaç Tedavi Yönetimi (Medication Therapy Management, MTM) klinik hizmetleri kapsamaktadır. Bu hizmetler arasında hastanın kullanmakta olduğu tüm ilaçların (reçeteli, reçetesiz ve bitkisel ilaçlar) derinlemesine incelenmesi ön plandadır. Sonuç, hastaya uygulanan ilaç tedavisi ve eğitimle, hastanın sağlık sonuçlarında iyileşme sağlanması ve tedavinin sağlık sistemine maliyetinin azaltılmasıdır.Eczacılık eğitimini yeniden yapılandıran tüm ülkelerdeeczacılık eğitim programlarının ve meslek uygulamasının bu yönde düzenlendiği görülmektedir. Avustralya’da devlet eczacılara hastalarına evlerinde verdikleri kapsamlı İlaç Kullanım İncelemeleri (Home Medicines Reviews, HMR) için ücret ödemektedir. Kanada’da, eczacılar belirli eyaletlerde (Alberta ve British Columbia gibi) sınırlı reçete yazma hakkına sahiptirler veya sunduklarıİlaç Tedavisi İncelemeleri (Medications Reviews) hizmetinin karşılığıeyalet yönetimitarafından karşılanır (Ontario’da MedsCheck). Birleşik Krallık’ta, eczacılar belirlenmiş ek eğitimi almak koşuluyla reçete yazma hakkı kazanırlar. Ayrıca, sunduklarıİlaç Kullanımı İncelemesi (Medicine Use Reviews, MUR) hizmetinin karşılığı hükümet tarafından ödenir. İskoçya’da hasta doktora görünemediği zaman (ör. hasta evinden uzaktaysa veya bir doktoraerişmek mümkün değilse) eczacı sağlık sistemine kayıtlı hastalara düzenli kullandıkları ilaçları için (kontrole tabi olanlar hariç) reçete yazabilir.
TÜRKİYE’DE ECZACILIK EĞİTİMİ
Eczacılık Fakülteleri
Ülkemizde eczacılık öğretimi 14 Mayıs 1839 tarihinde Sultan II.Mahmut tarafından Galatasaray’da tesis edilen Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane (Askeri Tıp Mektebi) bünyesinde açılan “Eczacı Sınıfı” ile başlamıştır. 1908 yılında İstanbul Darülfünunu kurulduktan sonra “Eczacı Sınıfı” Eczacı Mekteb-i Alisi”ne dönüştürülmüş ve aynı yıl kurulan Dişçi Mekteb-i Alisi ile birleştirilerek “Darülfünun-i Osmani Eczacı ve Dişçi Mekteb-i Alisi” adı verilmiştir. 1933 Üniversite Reformu’ndan sonra Eczacı Mektebinin öğretim programının tıptan çok fen bilimlerine yakın olması gerekçesiyle, Mektep, Tıp Fakültesinden ayrılarak Fen Fakültesine bağlanmıştır. 1938 yılında öğretim süresi 3 yıldan 4 yıla çıkartılmıştır. 1944 yılında ise mektep yeniden Tıp Fakültesine bağlanmış ve adı “Eczacı Okulu” olmuştur.
Eczacılık öğretiminin daha iyi seviyede yapılabilmesi ve mesleğin başarılı olabilmesi için öğretimin bağımsız bir hale getirilmesi, yani Tıp Fakültesi’nden ayrılması gerektiğine inanan Eczacı Mektebi öğretim üyeleri ve öğrencilerinin Eczacılık Fakültesi kurulması için 1923 yılında başlatmış oldukları girişimler ancak 1961 yılında sonuçlanabilmiştir. Tıp Fakültesi Profesörler Kurulunun 4 Şubat 1961 tarihli toplantısında Eczacı Okulunun Fakülte haline getirilmesi oybirliğiyle kabul edilmiştir. Karar, 16 Kasım 1961 tarihinde İstanbul Üniversitesi Senatosu’ndan geçmiş ve 15 Ocak 1962 tarihinde Milli Eğitim Bakanının onayı ile İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi resmen kurulmuş ve 4 Kasım 1963’te yapılan tören ile İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi öğretime başlamıştır.
1933 Üniversite Reformu’nda, İstanbul Üniversitesi içinde Fen Fakültesi’ne bağlı bir Eczacı Mektebi’nin kurulmasıyla, eczacılık öğretimi idari bakımdan bir düzene kavuşmuş olmakla beraber, öğretim üyesi eksikliği karşısında bu eksikliğin yabancı hocalar tarafından karşılanması zorunluğu hasıl olmuş ve 1933’ten itibaren Avrupa’dan bilim adamları davet edilerek, öğretimin yüksek bir düzeyde tutulması yoluna gidilmiştir. 1933’ten sonra, eczacı öğrencilerine eczacılık meslek bölümü derslerini vermek, enstitü kurmak veya yönetmek amaciyle dış ülkelerden gelmiş yabancı bilim adamlarının adları, sorumlu oldukları dersler, İstanbul’da kaldıkları süreler, İstanbul’a geliş tarihi sırasına göre şu şekildedir: Prof.Dr. Alfred Heilbronn, Farmakobotanik (bugün Farmasötik Botanik), Farmakognozi, Bitki Biyolojisi, 1933-1960; Prof.Dr. Kurt Bodendorf, Farmasötik Kimya, Analitik Kimya, Gıda Kimyası, Toksikoloji, 1935-1939; Prof.Dr. Pierre Duquénois, Farmasötik Kimya, Analitik Kimya, Gıda Kimyası, Toksikoloji, 1940-1945; Prof.Dr. Leopold Rosenthaler, Galenik Farmasi (bugün Farmasötik Teknoloji), 1940-1950; Prof.Dr. Carl Heinz Brieskorn, Galenik Farmasi (bugün Farmasötik Teknoloji), 1952-1955. Yirmi beş yıla yakın bir süre devam eden bu yabancı hocalar döneminde, bu bilim adamları görevlerinden ayrıldıkça yerlerini, onların yanında yetişmiş olan Türk öğretim üyeleri almıştır. Prof. Bodendorf’un bir öğrenci yıllığında yazdığı "Eczacının Yetiştirilmesi" başlıklı bir makalesinde, eczacılık öğretiminin geniş tutulmasını, teorik derslerin stajdan evvel okutulmasını, hekim ve eczacı arasında anlayışlı müşterek bir çalışmanın kurulmasını önermekte, eczacının haklı olarak kazandığı saygınlığını, ancak görevini ve sorumluluğunu bildiği ve ona göre hareket ettiği takdirde koruyabileceğini açıklamaktadır.
İşte Türkiye’de mevcut eczacılık eğitimimizin temel yapısını 1950-60’larda, bu birbirinden değerli yabancı hocaların temellerini attığı“ilaç odaklı eczacılık eğitimi” oluşturmaktadır. Bu gerçek değişik eczacılık fakültelerimizin eğitim programlarına objektif olarak bakıldığında hemen görülebilir. Fakültelerimizdeki eczacılık lisans programlarında yer alan dersler, bu derslerin konuları, işleniş şekilleri,öğrencilere uygulama olarak yaptırılan laboratuvarlar ve bunların eğitim programı içindeki ağırlık ve süreleri ilaç odaklı eğitim programını açıkça ortaya koymaktadır.Temeli usta-çırak ilişkisi olan eczacılık meslek stajları “… mış gibi yapmak” ve “saldım çayıra mevlam kayıra” anlayışının tipik bir örneği olarak son derece yetersiz, amaçsız, plansız, yapılandırmadan uzak ve ne yazık ki kontrol dışıdır.Eczacılık fakültelerinde eğitimin beş yıla çıkarılması eczacılık fakültelerinin kendi inisiyatifi sonucu olmamış,tepeden inme bir talimatla gerçekleşmiştir. Avrupa Birliği’ne (AB) uyum çalışmaları sırasında Dışişleri Bakanlığının Türkiye’deki eczacılık eğitim süresinin AB ülkelerine göre bir yıl daha kısa olduğunu saptaması ve gereğinin yapılması için YÖK’ü uyarması üzerine tüm eczacılık fakültelerinde lisans eğitiminin süresi YÖK tarafından 5 yıla çıkarılmıştır. Eczacılık fakültelerinde tepeden inme gelen beşinci öğretim yılı için gerçek manada hiçbir hazırlığınolmaması, eczacılık hizmetlerinde küresel ölçekteki değişimin gözardı edilmesive fakültelerin toplumun eczacılık mesleğinden beklentilerine duyarsız kalması, Türkiye’de eczacılık eğitimi konusunu daha karmaşık, daha ümitsiz ve içinden çıkılamaz bir sorun haline getirmiştir. Günümüz Türkiye’sinde eczacılık eğitimi çok ciddi bir sorunlar yumağıdır ve her düzeydeki sağlık hizmetlerini doğrudan etkilediğinden aslında Türkiye’nin sorunudur. Ancak bu sorunda tek taraf ve tek sorumluluk sadece eczacılık fakültelerimizin değildir.Fakültelerimiz başta olmak üzere,Sağlık Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), Türk Eczacıları Birliği (TEB), Bölge Eczacı Odaları, Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK), İlaç Endüstrisi, tek tek eczacılarımız, eczacılık fakültelerinde okumakta olan öğrenciler ve sivil toplum örgütleri dahil ilgili tüm kişi, kurum ve kuruluşların değişen derecelerde sorumlulukları vardır.
Umut verici önemli bir gelişme Eczacılık Fakültesi Dekanları Konseyi’nin (ECZDEK) ulusal eczacılık eğitiminde kalite güvencesi sağlamak ve sürekli kalite gelişimini motive etmek üzere, bağımsız Ulusal Eczacılık Eğitimi Akreditasyon sisteminin kurulması için 2012 yılında harekete geçmesidir. ECZDEK bu çerçevede bağımsız ve katılımcı bir kurumsal yapılanma sürecinin başlangıcı olarak Ulusal Eczacılık Eğitimi Akreditasyon Kurulu’nu (ECZAK) oluşturmuştur. ECZAK, yedi eczacılık fakültemizin (Anadolu, İstanbul, Hacettepe, Marmara, Ankara, Gazi ve Ege Üniversiteleri Eczacılık Fakülteleri) fakülte kurullarında belirlenen yedi öğretim üyesi, Sağlık Bakanlığı İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü tarafından belirlenen kurum bünyesinden bir eczacı, TEB tarafından belirlenen bir serbest eczacı, Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenen bir hastane eczacısı, ECZDEK tarafından belirlenen bir öğretim üyesi, bir öğrenci temsilcisi ve bir toplum temsilcisinden oluşmaktadır. Bağımsız bir yapı olarak tasarlanan ECZAK, tüm paydaşlarla (eczacılık fakülteleri, TEB, Sağlık Bakanlığı, SGK, İlaç Endüstrisi gibi) işbirliği yaparak Türkiye Ulusal Eczacılık Lisans Eğitimi Programı Akreditasyon Standartları ve Kılavuzları ile Ulusal Eczacılık Yeterlilik ve Uygulama Standartları’nı hazırlayacaktır.Fakültelerimizin inisiyatifiyle başlatılan bu gelişmeninhem eczacılık eğitiminehem de topluma sunulan eczacılık hizmetlerinin kalitesine önemlikatkılar yapması beklenmektedir.
Sağlık Bakanlığı (SB)
Eğitim ve sağlık neoliberal sosyal politikaların uygulama alanlarıdır. Sağlık politikalarının ve hizmetlerinin küreselleşmesi gibi neoliberal politikalara paralel olarak devletin sağlık hizmetleri sunumundaki rolü giderek azalmaktadır. Devlet, hizmet sunumu ve finansmanından çok düzenleyici rolü ile ön plana çıkmaktadır. Sağlık alanında kamu-özel sektör işbirliği hızla gelişmekte, pek çok sağlık hizmeti tamamen özel sektöre ve piyasa dinamiklerine bırakılmaktadır. Halk sağlığı alanında uluslararası düzenlemeler yapılırken artık Dünya Bankası, IMF ve Dünya Ticaret Örgütü’nün, Dünya Sağlık Örgütü’nden daha belirleyici olduğu dikkati çekmektedir. Aralık 2003’te duyurulan Sağlıkta Dönüşüm Programı da bir Dünya Bankası projesidir. Bu proje uyarınca Sağlık Bakanlığı sağlık hizmetlerinde planlayıcı ve denetleyici konumuna çekilmektedir. Önlem alınmaması durumunda, devletin sağlık hizmetlerinden elini çekmeye başlaması ile sağlık hizmetlerinden yararlanma konusunda zaten sıkıntısı olan yoksul kesimlerin, özelleştirilen sağlık hizmetlerinden daha az yararlanması, işsizlik ve yoksulluğun artışına paralel olarak yaşam koşullarının bozulması ve tüm bunların sonucu olarak çeşitli sağlık sorunlarında artış olması kaçınılmazdır.Bu politikalar, eczacılar dahil sağlık işgücünü de olumsuz yönde etkilemektedir.
Sağlık Bakanlığı son on yılda Sağlıkta Dönüşüm programı gibi son derece iddalı bir düzenlemeyi yaşama geçirirken, bu dönüşümde en büyük bedeli ödeyen ve en ağır yükü çeken eczacılık mesleğini ve eczacılık hizmetlerini yok saymıştır.Bakanlıkbugüne kadar olan uygulamaları ile eczacılık hizmetlerinisağlık hizmeti olarak değil, serbest eczaneler üzerinden topluma ilaç tedarikçiliği olarak gördüğünü kanıtlamıştır. Sağlıkta Dönüşüm Programının temel ayaklarından biri olan Aile Hekimliği Sistemi içinde eczacıya ve eczacılık hizmetlerine klinik hizmetler çerçevesinde hiç yer verilmemesine rağmen, serbest eczaneler Sağlıkta Dönüşüm Sisteminin veznedarı ya da tahsilatçısı yapılmıştır.Oysaki Sağlık Bakanlığı’nın Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü eliyle yerine getirmesi gereken kendi tanımladığı bazı görevlerişunlardır:
· Sağlık hizmetlerinde kalite ve akreditasyon kurallarını belirlemek ve uygulanmasınısağlamak,
· Sağlık insan gücü planlaması yapmak, sayı ve nitelik olarak ihtiyaca uygun insan gücü yetiştirilmesi için ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapmak,
· Mevcut sağlık insan gücünü, kamu ve özel kurum ve kuruluşlar düzeyinde planlamak ve istihdamın bu plan çerçevesinde yürütülmesini denetlemek,
· İlgili kuruluşlarla işbirliği yaparak sağlık mesleklerinin standartlarını belirlemek, eğitim müfredatlarının kanıta dayalı olarak güncellenmesini ve geliştirilmesini sağlamak, sağlık meslek mensuplarının sertifikasyonu ile ilgili işleri yapmak veya yaptırmak.
Bakanlığın bu görev ve sorumlulukları çerçevesinde bugüne kadar eczacı işgücü planlaması yapmak, sayı ve nitelik olarak toplumun ihtiyacına uygun eczacı işgücü yetiştirmek, toplumun gereksinimlerine ve meslekte yaşanan evrensel ilerlemelere paralel olarak eczacılık meslek standartlarını belirlemek konularında kamuoyuna yansımış herhangi bir çalışması bilinmemektedir.Dahası, Bakanlığın yine kendi görevi olarak tanımladığı “sağlık mesleklerinin eğitim müfredatlarının kanıta dayalı olarak güncellenmesini ve geliştirilmesini sağlamak” konusunda da kamuoyuna açıklanmış bir çalışması bilinmemektedir.Sağlık insan gücü planlaması ilke iken açılan tıp ve eczacılık fakültelerinin sayısındaki kümülatif artışlar,akla ister istemez ucuz sağlık iş gücü mü yaratılmak isteniyor düşüncesini getirmektedir.
Özellikle serbest eczanelerde (halk eczaneleri) hizmet veren halk eczacılarının, klinik eczacılık hizmetleri yoluyla, küreselleşmenin sağlık hizmetlerinden yararlanma konusunda sıkıntıya soktuğu yoksul kesimlere sağlayacağı destek çok önemlidir ve bir devlet politikası haline getirilmelidir.
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK)
Herkesi tek çatı altında toplayan Genel Sağlık Sigortası (GSS) kapsamında sağlık sisteminde her basamakta sağlık hizmet sunucularından hizmet satın alan bu önemli kurum, özellikle birinci basamak sağlık hizmet sunucusu olan serbest eczanelerde verilen sağlık hizmetleri bakımından çok önemli bir konumdadır. Buna rağmen, “2012 Faaliyet Raporu” incelendiğinde, eczacılık hizmetlerinintopluma sağlık hizmetini en üst kalitede sunmak durumunda olan SGK’nın eczacılık hizmetlerini “İlaç Teminine İlişkin Yürütülen Faaliyetler”e indirgendiği görülmektedir.
Tıpkı Sağlık Bakanlığı gibi, SGK için de eczacılık hizmeti “İlaç Satınalma Sözleşmeleri” kapsamında görülen bir ilaç tedarik hizmetidir.Kurum bir yandan “Akılcı İlaç Kullanımını Teşvik Politikası” uygulamaya çalışırken, diğer yandan bunun yaşama geçmesini sağlayabilecek en yüksek potansiyele sahip serbest eczanelerde verilmesi gereken “Klinik Eczacılık/Farmasötik Bakım”gibi çağdaş eczacılık hizmetlerini görmezden gelmektedir. Eczacılık için İlaç ve Eczacılık Daire Başkanlığı gibi özel bir yapılanması olan ve ülkemizin sağlık harcamalarını en akılcı şekilde yapmakla yükümlü bu çok önemli kurumun eczacılık hizmetlerine olan duyarsızlığı,sonuçta topluma verilen sağlık hizmet kalitesini düşürdüğü gibi, eczacılık eğitiminde dinamik bir dönüşüm sürecinin doğmasını da engellemektedir. Bu yaklaşım, eczacının da bir piyasa aktörü haline getirilerek ucuz iş gücü teminiyle alt basamak tedarik hizmet görevlisi kılınması anlamına gelmektedir.
Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK)
Yüksek Öğretim Kurulu, tüm yüksek öğretimi düzenleyen ve yükseköğretim kurumlarının faaliyetlerine yön veren, kanunla kendisine verilen görev ve yetkiler çerçevesinde özerkliğe ve kamu tüzel kişiliğine sahip bir kuruluştur. YÖK, yüksek öğretimi düzenleyen ve yükseköğretim kurumlarının faaliyetlerine yön veren merkezi düzenleyici bir yapı olarak, eczacılık fakültelerini eczacılık mesleğinin dünyada geçirmekte olduğu evrime koşut olarak, toplumun eczacılık mesleğinden beklentileri çerçevesinde faaliyet göstermeleri yönünde teşvik eden bir politika izlememiştir. Bunun yerine, hangi ölçütlere göre açıldıkları belli olmayan, öğretim üyesi sayısı ve fiziki alt yapı bakımıdan sorunlu onlarca yeni eczacılık fakültesinin açılmasına izin vererek Türkiye’de eczacılık mesleğinin yaşadığı sorunlara yenilerini eklemiştir. Ayrıca, üniversitelerin çağdaş düzeye yükselmesi için öğretim üyelerini araştırmaya teşvikte izlediği politikalardaki hatalar sonucu, lisans eğitiminde ciddi kalite sorunlarının doğmasına yol açmıştır. Üniversite öğretim üyeliğine yükseltilmede neredeyse tek geçerli ölçüt bilimsel dergilerde çok sayıda yayın yapmaya endekslenmiş ve öğretim üyelerinin lisans eğitimine verdikleri emek, zaman ve çaba yükseltilmelerinde gerçek manada değerlendirilmez olmuştur. Bunun sonucunda lisans eğitiminde son derece önem taşıyan kalite ve dinamik ruh kaybedilmiştir. Eczacılık fakülteleri bunun en dramatik örneklerinin yaşandığı fakültelerdir. Bunun nedeni eczacılık mesleğinin diğer mesleklerden farklı olarak, son elli yılda büyük ölçüde üretim sektöründen (havanda ilaç hazırlamaktan) hizmet sektörüne (klinik eczacılık/farmasötik bakım temelli) kaymış olmasıdır. Meslek uygulamasındaki bu dramatik değişime rağmen, lisans eğitiminde yukarıda açıklanmaya çalışılan dinamik ruhun kaybedilmesi eczacılık eğitim programında gereken düzenlemelerin yapılmasını engellemiştir.