Ecz. Sabih Tekin ÇAĞLAR
Trabzon Eczacı Odası Delegesi
İlaç fiyat indirimleri nedeni ile eczane stoklarında oluşan zararın telafisi ile ilgili bir bilgilendirme ile başlamak istiyorum.
Bu konuda bir yığın karmaşa yaşandı. Stok beyanı yöntemi denendi. Eczanelerin depodan mal alışlarının belli bir vadeye göre telafi yöntemi denendi. En nihayet İTS yönteminde karar kılındı. Çeşitli çekincelere rağmen yasal düzenleme de yapılınca hep beraber İTS ye bildirdik.
Sonuç hepimizin malumu . İlaç firmaları dağıtım kanallarının da desteği ile ödeme yapmaya yanaşmadılar ve hukuki süreç başlattı. Bizler baştan beri dağıtım kanallarının bu işte ilaç firmaları ile ortak hareket ettiklerini ve eczacıya sırt çevirdiklerini söyledik. Sorumluluklarından kaçtıklarını söyledik. Çünkü onlar kendi stok zararlarını kuruşu kuruşuna aldıkları için kötü olmak istemiyorlardı.
Bu gelişmeler üzerine Trabzon Eczacı Odası üç yöneticisi üzerinden tüm eczacılara emsal olmak üzere kendi hukuk bürosu aracılığı ile bölgede faaliyet gösteren üç dağıtım kanalına üç ayrı dava açmaya karar verdi. Ve mahkeme sonuçlandı.Şimdi itiraz ettiler. Dosya temyiz aşamasında. Buyurun hep beraber müdahil olalım bu davaya. Bu yarayı hep beraber kapatalım.
Davayı kimin açtığına değil sonuçları ile ilgilenelim. Bari bu sefer birlikte hareket edelim. Çünkü; Eczacılar bizden haber bekliyorlar. Her Başkanlar Danışma Kurulundan, Her Bölgelerarası toplantıdan hele hele de her Büyük Kongreden bir umut ışığı bekliyorlar.
Eczacılar; Güçlü olmamızı, Ortak karar almamızı,
Bu toplantılardan mesleğimizin önünü açacak kararları bir bütün olarak almamızı istiyorlar.
Daha vaktimiz var. Bugün daha bitmedi. Seçimleri arka plana atarak karar alma mekanizmamızı önceleyelim. Elbette seçimler de çok önemli. Alınan kararları hayata geçirecek yapıları da oluşturmalıyız. Çok zordur Türk Eczacıları Birliğinde yönetici olmak. Ateşten gömlektir bu görev. Zaman ister, emek ister, özveri ister. Sizi işinizden, evinizden, ailenizden, dostlarınızdan uzaklaştırır. Bu nedenle bugüne kadar görev yapan herkese teşekkür ediyor aday olmak cesaertini gösterenleri kutluyor seçilecek olanlara da başarılar diliyorum
Şu salonda olup da eczanesinde mutlu olan bir tek kişi olduğunu düşünmüyorum. Biz mutsuz isek tüm eczacılar mutsuz demektir. Gelin bu yöne ağırlık verelim. Ve en büyük sorunumuzun eczane ekonomilerindeki erime olduğuna hepimiz hem fikir isek bu yönde çaba harcayalım.
Herkesi çözüm odaklı olmaya davet ediyorum. Herkesi Büyük Kongre Kararlarının alınacağı salonu doldurup ortak karar almaya çağırıyorum. Tahmin ediyorum yüzden fazla önerge var komisyonlarda. Mersin Eczacı Başta olmak üzere tüm önerge sahiplerine teşekkür ediyorum.
Gelin bu önergeleri ince eleyip sık dokuyarak yarınlar için umut ışığı saçalım üyelerimize.
Ve hep beraber suskunluğumuzdan sıyrılalım.
Bir suskunluk hakim yöneticilerimizde. Bürokrasiye, rutin evrak kalabalığına boğulmuş gidiyorlar. Oysa biz konuşsunlar istiyoruz. Biz onlardan biraz da ülkemiz hakkında bir kaç şey duymak istiyoruz. Ama Zonguldak ta söylediğim gibi sadece bizim kapalı toplantılarımızın açılış ve kapanış konuşmalarında değil, kamuoyu önünde müdahil olmalı eczacılar birliği,
Aile hekimlerine performans zorunluluğu geliyor, sistem allak bullak olacak bizden ses yok.
Evlerin mahremiyetine saldırı var bizden ses yok.
Sınırımıza duvar örülüp aileler birbirinden ayrılıyor bizden ses yok.
Rojovada El Kaide bizim ülkemizden lojistik destek alıp katliam yapıyor bizden ses yok.
Devletin valisi vatandaşa küfrediyor bizden ses yok.
10 Kasımlarda Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk e hakaret eden gazete ilanları veriliyor bizden yine ses yok.
Türk Eczacıları Birliği konuşmalı, direnmeli ve gerekirse savaşmalıdır. Siz savaşın, size nasıl sahip çıkacağımızı o zaman görürsünüz.
Siz susuyorsunuz, bu yetmezmiş gibi bizden de susmamızı istiyorsunuz.
Bize iki seçenek sunuyorsunuz, ya biteviye bir sessizlik ya da çıkacak kaosun sorumluluğu. Yani ya susun aykırı ses çıkarmayın, ya da bozguncu olmayı peşinen kabul edin diyorsunuz.
Zonguldak’ta çok değerli bir yöneticimiz bizzat benim ismimi vererek bir uyarıda bulundu.
Torununa benzetti beni, gel diyoruz gelmiyor, git diyoruz gitmiyor dedi. Asla küsmedim ve darılmadım ama görüşlerine katılmadım. Öncelikle beni ailesinden biri ile özdeşleştirdiği için yakın bulduğu için teşekkür ediyorum
Ama ben torundan yanayım. Sırf büyükler istediği için doğru bildiğinden şaşmayan torundan yanayım.. Biz torun olmaya devam edeceğiz. Gel deyince gelen git deyince giden yöneticiler olmayacağız. Bizler bu örgütün kara koyunu olmaya devam edeceğiz.
Bir yönetmelik hikayesidir aldı başını gidiyor. Yönetmeliği istedik vermediler. Afyon da slaytlarda izledik açık söyleyeyim anlayamadım. Ankara da bir toplantıda istedik, isterseniz sözlü bilgi veririz ama yazılı olmaz dediler. Zonguldak’ta tekrar sanki hafife alır gibi tüm taleplerimize rağmen slayttan anlatmaya devam ettiler biz de salondan çıktık. Neden mi çıktık, örgüt içinde bu bilgileri dışarı sızdırılır gerekçesi ile güven bunalımı yaşandığı için çıktık. Çağırırsınız oda başkanlarını, buyrun yönetmelik ama örgüt dışına çıkmayacak dersiniz. Eğer o metin dışarı çıkarsa sizden önce bizler mahkum ederiz bu davranışı.
İşte biz sizin bu güvensiz ve buyurgan üslubunuza karşı çıkıyoruz. Ben merkezci, tek taraflı karar alan dayatmacı yönetim anlayışına karşı çıkıyoruz.
Siz itaat istiyorsunuz, biz ise direnme hakkımızı kullanmaya kararlıyız.
Hatırlatmak istiyoruz;
Demokrasi çoğunluğu elinde bulunduranlara istediği her şeyi yapma hakkını vermez.
Hatırlatmak istiyoruz;
Oy ve delege sayısı anlamında ne kadar büyük bir desteğe sahip olursanız olun, eğer icraatlarınız tabandaki üyelerizz tarafından içselleştirilmiyorsa er ya da geç bir dirençle karşılaşacaksınzı.
Değerli meslektaşlarım,
Sivil toplum tartışma, müzakere, ikna, açıklık, ve empati gibi insani değerlere dayanır. Bu nedenle bütün kabahati Merkez Heyeti’ne yükleyip, kendimiz aradan sıyrılmak amacında değiliz.
İğneyi de çuvaldızı da hepimize batırararak bu uykudan uyandırmak istiyorum;
İsa mabede girince, yazıcılar ve Ferisiler kendisine günahkar bir kadın getirdiler. Aralarında dediler: «Eğer onu kurtarırsa, bu Musa’nın kanununa aykırıdır ve böylece onu suçlarız; eğer mahkûm ederse, bu kendi akidesine aykırıdır, çünkü o merhameti tebliğ etmektedir. Bu şekilde Isa’ya varıp, dediler: «Muallim, bu günahkar kadın hakkında hükmün nedir? Musa, böylesinin recm edilmesini emretmişti; buna sen ne dersin?»
Bunun üzerine îsa eğilip, parmağıyla yerde bir ayna yaptı ve içinde herkes kendi kötülüklerini gördü. Cevap için sıkıştırırlarken, İsa doğrulup parmağıyla aynayı gösterdi ve dedi: «Aranızda günahsız olan ona ilk taşı atsın.» Ve, yeniden eğilip,aynayı çizdi. Bunu gören insanlar, en yaşlısından başlayarak bir bir çıktılar.