İlaç ve Eczacılık Müdürü Mahmut Tokaç, Eczacıların “Hak Arama Mitingi”ni küçümseyerek “eczacıların söylemine kargalar bile güler” demiş.

Devamında “Sağlıkta dönüşüm programı ile SSK ve Yeşil Kart sahibi hastaların ilaçlarını eczanelerden alabilmelerini sağladıklarını, böylelikle eczacıların sattıkları ilacın yüzde yüzden fazla arttığını, bu durumda kapanma tehlikesi altında olduklarını iddia etmelerini anlamakta zorluk çektiğini, üstelik muayene ücretlerini tahsil etmekle kasalarına sıcak para girdiğini, bu düzenlemeleri de zamanın TEB başkanı Mehmet Domaç yönetimi ile birlikte uyum içinde gerçekleştirdiklerini, hatta yeni ilaç fiyat kararnamesi ile 6197 sayılı Eczaneler Hakkında Kanun değişikliği taslağını beraber TEB’in önerileri doğrultusunda hazırladıklarını”  belirtmiş.

“Şimdiki TEB başkanı Erdoğan Çolak’la da şimdiye kadar güzel bir diyalog içinde çalıştıklarını, ancak 6197 sayılı yasa değişikliğinin Bakanlığın gündeminde olmamasına karşın bazı eczacı milletvekillerinin yeni bir taslak hazırlayarak eczacı-eczacı ortaklığını gündeme getirdiklerini, eczacıların da bu bahane ile Sağlık Bakanlığı’nı hedef gösterdiklerini, bunun da sayın bakanı incittiğini” ifade etmiş.

Sayın Sağlık Bakanı da 22 Aralık günlü TBMM Genel Kurulunda, Sağlık Bakanlığı Bütçe Tasarısı görüşmeleri esnasında “eczacı-eczacı ortaklığı şeklinde Bakanlığın bir yasa tasarısı veya hazırlığı olmadığını, birilerinin kendinden menkul bir takım düşüncelerle harekete geçtiklerini ve tamamen politik bir biçimde maalesef bu meseleyi speküle ettiklerini” söylemiş.

Bu söylemler içinde gerçekler yok mu? Elbette var.

Eksikler yok mu? Tonlarca.

Sayın Mahmut Tokaç’ın sözlerinin arkasında şu ifadeler de görülüyor.

“Evet, Sağlıkta Dönüşüm Programı ile SSK ve Yeşil Kartlıların ilaçlarını eczanelerden almalarının önünü açtık. Sanayi ile anlaşarak ilaç fiyatlarını düşürttük ama ilaç tüketiminin artmasını da sağladık. Eczacıların karlılığını da düşürerek tüm ilaç finansmanını eczacıların üzerine yıktık. Eskiden kurumlardan nerede ise bir seneyi aşkın sürede paralarını alamayan ilaç sanayicileri artık paralarını eczacılardan şıkır şıkır alıyorlar. Biz eczacılara paralarını ödemeyi geciktirsek bile, eczacılar nasıl olsa kredi bularak borçlarını ödüyorlar.

Sayın eski TEB başkanı ile iyi çalıştık. O bizim uygulatmak istediklerimizi eczacıları ikna ederek yerine getirdi, biz de onu milletvekili yaptık.

İlaçların eczanelerden alınması sayesinde seçimleri kazanarak iktidar olduk.

Şimdi de ilaç pazarını küçük eczacılardan alarak büyük sermaye sahiplerine aktarmamız gerekiyor. Bunu da eczacı-eczacı ortaklığı kisvesi altında sunarak, meclisten sermaye ortaklığı olarak geçirecektik. Bunu da bize kendi mesleklerine ve meslektaşlarına ihanet edecek bazı eczacı milletvekilleri önerdi, hatta sağ olsunlar taslağı bile hazırlamışlar.

Şimdiki TEB başkanı ile de şimdiye kadar uyum içinde çalıştık.

Her nasılsa 2008 ilaç alım protokolü esnasında bazı bakanlarımız gaflete düşerek eczacı lehine kararlar içeren görüşme tutanaklarının altına imzalar atmışlardı. Bu da hükümetimizi sanayiciler karşısında zor duruma düşürdü. TEB başkanı kısa süreli bir ilaç alım sözleşmesini imzalayarak bizi büyük bir dertten kurtardı.

Bu sözleşme ile eczacılara verdiğimiz fazladan iskontoları nasıl olsa Ocak 2009 ayında yeni bir sözleşme dayatarak geri alacaktık.

Ama şu küçük eczacılar bir türlü batıp gitmiyor ki, büyük sermayeye yer açılsın. Ocak ayından itibaren paralarının %75’ni ödeyelim kalanını sallayalım. Sanayiciler parasını alsın ama eczacıya bir şey kalmasın ki, batışları hızlansın.

İşler tam tıkır tıkır yürüyecekti ki, özellikle kendilerine eczacının sesi diyen birileri eczacıları ve yöneticileri gaza getirdi. Kalktılar tam da yerel seçimler öncesi miting yaptılar. Gerçi genel seçimler öncesi de miting yapmışlardı. Lakin o zamanki TEB başkanı, şimdiki milletvekili arkadaşımız eczacıların çoğunu mitinge katılmaktan vazgeçirmişti. Mitingi yapan yöneticileri de biz ikna ettik, miting sonrası mitingin adını bile anmamışlardı. Hata bu durumlarını eleştiren meslektaşlarını da bölücü diye suçlamışlardı.

Yalnız bu kez işimiz biraz zor.”

 

Gerek İlaç ve Eczacılık Müdürü, gerekse bakanın açıklamaları eczacıların gösterdiği güç birliği karşısında nasıl sallandıklarının, topu hemen başka yerlere atmaya çalıştıklarının bir göstergesidir.

Uygulamaya çalıştıkları Sağlıkta Dönüşüm Programı ayaklarına dolaşmaya başladı. İşin içinden çıkmaya çalıştıkça batıyorlar. Kendileri batarken bizlerin de dahil olduğu sağlık emekçilerini de batırmaya çalışıyorlar.

Haydi arkadaşlar, hak arama mücadelemiz devam ediyor. Mitinge katılamayan meslektaşlarımızı da arayalım. Safları sık ve hazırda tutmak gerek.

 

Eczacının Sesi Meclisi üyesi



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat