Ecz. Süleyman ARSLANTÜRK
Rahmetli Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirel, çok partili düzene geçme doğum sancıları çekilen 1949’da inşaat mühendisi, genç DP’nin zorlanmaya başladığı 1955’te DSİ Genel Müdürü olmuş. (31 yaşında)
29 Kasım 1964’de, A.P. Kongresinde rakiplerini övdükten sonra kendi yapacaklarını anlatan Demirel, 1697 delegeden 1072 oy alarak, “delegeler tarafından seçilen ilk genel başkan” olmuş, gönlündeki memleket sevdası ile uzun politik ve pratik yaşam yolculuğuna çıkmış.
1965 Sonbaharında sessiz Anadolu’dan (Denizli) göçmen kuşları gibi kaçıp, kopup üniversite öğrenciliği için gürültülü, hareketli, homurtulu İstanbul kalabalığına karıştım.
Bir kulağım yeni durulmaya başlayan politikada, bir kulağım da 10 bin nüfuslu Türkiye’nin en büyük üniversitesi İstanbul Üniversitesini kazananlarda.
Demirel, 10 Ekim 1965 seçimlerinde Isparta Milletvekili olarak TBMM’ne girdi.
Kocaman gövdesi, babacan, cana yakın hali, güleç, karikatürlük, sevecen yüzü, fötr şapkası ile 24 Ekim 1965’te de başbakanlık koltuğuna oturdu; çalışmaya koyuldu.
Bana uğurlu geldi; 16 Kasım da İ.Ü. Eczacılık Fakültesi öğrencisi oldum.
Yakın tarihimizin en ünlü politikacısı Demirel, ODTÜ inşaatını yapan Morrison Firmasının temsilcisi imiş. ODTÜ’de ders verirken öğrenciler “Morrison Süleyman” derlermiş.
Üniversiteli olarak Demirel’i beğenmedik; tutmadık; burs, kredi, yurt, yemek vs eksik, yetersiz idi. Demirel gitse, iktidar değişse, düzen bozukluğu bitecek, ülke düzelecek zannı ile karşı durduk sürekli.
Öğrencileri hiç aşağılamadı; hoş gördü, korkutmadı, öfkelenmedi, tehdit etmedi.
Protesto yürüyüşü yapan gençlere, “Yürüsünler; yürümekle yollar aşınmaz.” Dedi.
O sıralarda, “üniversiteye yeni başladı” diye, genç bir iş adamına tanıştırıldığımda, adam açtı ağzını:
“Bu üniversiteliler hiçbir şey bilmeden ne çok şey bildiklerini zannediyorlar. Demirel çok zengin, zenginlerin temsilcisi, diyorsunuz; zengin ne demek biliyor musunuz siz? Kaç parası var, nesi var Demirel’in? Bilmiyorsunuz; okumuyorsunuz; öğrenmiyorsunuz; sormuyorsunuz; siz ne biçim üniversitelisiniz, ben Demirel’den zenginim be.”
Diye beni bir güzel fırçalamıştı.
Evet, o zamandan beri ülkemizde en çok konuşulan, alkışlanan, anlatılan, dinlenen, gülünen, kızılan, sayılan, sevilen, tartışılan, sataşılan politikacıdır Demirel.
Ankara Güniz Sokaktaki evinde, ibadet eder gibi, aralıksız, haksızlığa uğradığı devletine küsmeden, sürekli karikatürlerini çizenlere gücenmeden; sakin, sessiz tempo ile son nefesine kadar eli, gönlü, kapısı, kitabı, sofrası, yüreği her partiden herkese açık huzur içinde çalışarak yaşadı.
Eşi Nazmiye Demirel, alzheimerden hastanede yatarken her gün ziyaret edermiş. Eşinin durumu ağırlaşınca doktorlar “Sayın Cumhurbaşkanımız, artık gelmeseniz de olur, sizi tanımıyor” dediklerinde hafif bozulmuş: “Ben onu tanıyorum ya” demiş.
İnsanları adıyla, sanıyla saydı, sevdi, tanıdı; unutmadı.
Dedikoduya girmedi, insanları değiştirmeye kalkmadan olduğu gibi kabul etti; kimseden yakınmadı.
Ailesini, toplumu, ülkeyi çocukları gibi sevdi; toplu kalkınmaya öncelik önem verdi.
Her isteyenle fotoğraf çektirdi.
Cumhurbaşkanlığı sırasında, genç politikacı iken önemli hatalar yaptığını kabul etti.
Cumhuriyet, Demokrasi, ülke kalkınması ekseninde yürürken dengesini bozmadı.
Türk-İslam ahlakı, inancı, vicdanı doğrultusundan sapmadı; sempati, sevgi topladı.
Babadan, babalardan, devletten, güçlülerden, padişahtan, üniversiteden değil toplumdan,
“BABA BERATI” aldı.
Demirel topluma, toplum Demirel’e samimi, sempatik, sıcak yaklaştı.
Toplum da ona “Kurtar Bizi Baba” dedi ve bağrına bastı.
Beratını son nefesine kadar asaletiyle, hakkıyla, şerefiyle taşıdı.
Fötr şapkasını hiç elinden bırakmadı; kaptırmadı; kimseye vermedi.
Bilime gönendi; güvendi; inandı; uyguladı.
Mühendisliğini, delikanlılığımızda, gençliğimizde zannettiğimiz gibi Morrison Firması için değil Türk Toplumu için kullandı.
Atatürk’ü, bilimi, mühendisliği bilerek; severek; sessiz, sürekli, son nefesine kadar çalıştı.
Toplumdan hiç kaçmadı; uzaklaşmadı; hep sabırlı, samimi, saygılı, sevgili yaklaştı.
Ağırlığı ile kimseye çökmedi; kimseyi ezmedi.
17 Haziran 2015’de, baba ocağına, baba toprağına, eşi Nazmiye yanına, Türk Dünyasının duaları ile huzur içinde yattı.
Sayın Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel evrenden ve heykellerinden, elinde şapkası ile, sessizliği ile toplumu sürekli selamlamaktadır; toplum da onu saygı, sevgi ile anmaktadır…
Nurlarda… Rahmetlerde… Ola…
XXX
“Bugünden geriye, bir yarına gidenler kalır.
Bir de yarınlar için direnenler”. (Mikis Theodorakis)
Ecz. Süleyman ARSLANTÜRK
02 Ekim 2021
KUŞADASI