Fırsat buldukça boğazda kahvaltı etmeyi seviyorum.
Geçen sabah da kendime bir fırsat yaratarak boğazda kahvaltıdaydım. Hava soğuk, rüzgârlı ve tipimsi şekilde kar yağıyordu. Sıcacık bir ortamda zevkle dışarıyı, boğazdan geçen gemileri seyrediyordum ki, gözüm boğaz kıyısındaki martılara takıldı.
Hepsi ikişerli, üçerli sıralarla ama bir arada yüzlerini rüzgâra ve rüzgârla esen kar tanelerine karşı çevirmiş, beyaz tüyleri içinde bir aradaydılar.
İlerlemiyorlardı ama bir adım da geri gitmiyorlar, üzerlerine karşı güçlü bir şekilde gelen rüzgâra ve kar tanelerine karşı üstlerindeki beyaz tüylerine güvenerek karşı duruyorlardı.
Aklıma 21 Aralık Pazar günü Ankara’da yaptığımız ve beyaz üstlüklerimizle katıldığımız Hak Arama Mitingi düştü.
Şu sıralar iktidarı, kamu kurumları, yerlisi ve yabancısı ile ilaç sanayicileri, ülkemizde zincir eczane veya büyük mağazalar kurmak heveslisi uluslar arası sermaye sahipleri ile hep birlikte rüzgâr ve kar taneleri misali üzerimize geliyorlar. Gelirken de her defasında bizlere zarar veriyorlar, her defasında bir parça koparıyorlar.
Ankara’daki mitingde aynı martılar gibiydik. Yüzümüz rüzgâra ve rüzgârla gelen kar tanelerine dönük, hep birlikte, birbirimize destek veren bir şekilde.
Ancak görünen o ki, rüzgâr esmeye devam edecek. Hem de var gücüyle.
Mitingden sonra iktidar ve SGK bekleme moduna geçti. 26 Aralıkta TBMM’nden geçen ve konsolide bütçeye bağlı kurum mensuplarından her bir sağlık kuruluşuna başvurularında katılım payı (muayene ücreti) kesilmesinin ve bu ücretlerin eczaneler aracılığı ile tahsil edilmesinin yasa maddesi olması, senenin son günü yani beş gün sonra Cumhurbaşkanı tarafından -Anayasamıza aykırı olmasına karşın- onandı.
Bu günden sonra martıların beyaz tüylerine ve birbirlerine güvendikleri gibi, beyaz önlüklerimize ve birbirimize güvenmek, bu güveni sağlamak zorundayız.
Gemi su almaya başlarsa sonunda kaptan da sulara gömülür.