Ecz. Özcan Kekeç
Ülkenin en büyük mega kentinin Eczacı Odası mesleğin “Amiral Gemisi” diye adlandırılır.
Adına yaraşır şekliyle ülkenin meslek politikalarının hamurunun yoğrulduğu mutfağıdır ve diğer bölge odalarıyla birlikte eşgüdüm anlayışı içinde üst yapı olan çatı örgütü TEB ne de proje ve öneriler üreten bir yapı olması beklenir.
Olması gereken, mesleki taban ile üst yönetim arasındaki bağı kuvvetli tutan bir anlayış ve iradenin sahibi olması kaçınılmazdır.
Her sabah günü kurtarma mesailerinin yılgın, yorgun ve umutsuz emekçileri beyaz önlüklerini üzerine giydiklerinde bu uyanışı, en azından karanlık bir tünelin ucundaki cılız ışığı görmeyi düşlemiyorlar mı sanırsınız?
Veya gelecek adına o ışığı görebileceklerine dair inançlarını koruyabiliyorlar mı...
diye sormadan edemiyor insan.
Son üç dönemin mevcut “HAREKETE DEVAM” yönetimi denendi bunu tek kelimeyle BECEREMEDİ malesef..
Özellikle yaşamakta olduğumuz pandemi günleri mesleğin daha çok ekonomik çöküş ve itibar kaybettiği dönemdir kuşkusuz.
Bu dönemde:
Bedelsiz 5 maskeyi “biz dağıtalım” ucuz önerisi adeta bir diyet borcu öder nitelikteydi,
Oysa İstanbul Eczacı Odasının yaklaşımı TEB ile ortaklaşa sağlıklı ve güvenilir maske üretmeliydi,
Sağlıklı ve güvenilir dezenfektan üretmeliydi,
Eczacıyı peşin parasıyla merdiven altı üretimlerin kucağına mahkum etmemeliydi...
Bir nalbur bir kebapçı bir pazar esnafı maske üretti de bir eczacı üretemedi.
Oysa ekipman mı?
Yüzlerce yeni mezun eczacı,
TEB’ nin elinde tesisler,
Eczacıyı üretimle buluşturmak mı?
Kooperatiflerimiz,
Ecza Depoları...
Evet bedava ipleri kopuk maskeler dağıttık. Oysa bu mesleğin ana unsuru ilaç ve danışmanlık hizmetinin kusursuz ve kesintisiz icrasıydı.
Bu hizmetin en sıkıntılı ve en “korumasız” dönemlerinin başında, ortasında ve şimdi ve onlarca “meslek şehidinin” ne zaman, nerede yanında oldunuz?
Geride kalan eş ve çocuklarının yanında hiç oldunuz mu?
Eğitimleriyle ilgilendiniz mi?
Geride bekleyen Depo ödemelerine karşı bir yaptırımınız oldu mu?
Mesleğin ekonomik yönünü kemiren bir başka unsur önüne geçilemeyen internet satışları maalesef...
Bu sorun ülkenin genel sorunu evet. Ancak hacmiyle sermayesiyle istihdamıyla “ensesinde boza pişirilen” İstanbul eczacısıdır.
O zaman çözümü yolundaki çabalarda öncelik lokomotif görevi İstanbul’u yönetenlerin olmalıydı.
Önüne geçilemedi maalesef...
Bir başka konu;
Sayıları 60’ a yaklaşan önü alınmayan hızla artan fakülte, yürürlükteki yardımcı eczacılık ve istihdam konusunda İstanbul Eczacı Odasını öne çıkaran somut bir adım yok malesef...
Oysa mesleğin geleceğini ve idealini hedef alan bu yakıcı soruna bir başlık atmanızı beklerdi sizlerden...
Sorunlar çok dağ gibi hepsi yerli yerinde...
Yeni bir seçim sürecine girildiğinde HAREKETE DEVAM!
Diyenler üç dönem denendiler.
Kendi içlerindeki tek değişim Genel Sekreter hanımın başkanlık koltuğuna talip olması gerisi aynı kadro aynı anlayış...
Sosyal medya aracılığıyla “yaptıklarımız” dedikleri kocaman bir YOK...
Yeni genç bir kadro yeni bir enerji bu mesleğin son umududur...
Kibirli, mağrur, ötekileştiren anlayışlardan bu ülke insanı da çok çekti, İstanbul eczacısı da...
Mesleğin siyasetinin bu değişime evrilmesi elzemdir.
Gelin önce bu güzide ve tarihsel donanımlarından güç alan mesleği ve de her geçen gün büyüyen taban gücünü salt “Raftan aldığı kutuyu üzerine okunaksız bir el yazısıyla sabah akşam tok karına yazıp...” diye tanımlanan bir mesleğin mensubu olmaktan ve de itibar suikastının merkezinde olmaktan kurtaracak yeni kadroların önünü açalım...
Saygılarımla...