Uluslar arası ilişkilerin ilk temel kuralıdır.
“Devletlerin dostu olmaz, çıkarları olur”.
Bu temel kuralı bizlere uyarlarsak;
“Kurumlar arasında dostluklar olmaz, hak savunmaları ve hak arayışları olur”.
Oysaki TEB ve Eczacı Odaları tarafından bakıldığındaki görüntü, gelişen süreç içersinde bu temel kuralın tersine işlediğidir.
Hafızalarımızı tazeleyelim.
— 2007 yılında dönemin TEB Başkanı, iktidardaki AKP Hükümeti tarafından dayatılan “sağlıkta dönüşüm projesinin bu alanda devrim olduğunu, kendinin de bu projede katkısının olduğunu ve bu nedenle gurur duyduğunu” belirtip AKP’ne kaydını yaptırarak rozetini taktı ve nihayetinde iktidar partisinden milletvekili oldu.
— İki kez Kadıköy’de, bir kez Ankara’da eczacı mitingleri, Tünel-Taksim arasında birçok kez yürüyüşler yapıldı. Ancak, sonrası ile ilgili planlar ve eylem değerlendirmeleri yapılmadığı, yaptırılmadığı için bu miting ve yürüyüşler sadece yapıldığı ile kaldı.
— Bir televizyon programında dönemin SGK bürokratı Sami Türkoğlu, programa katılan TEB yöneticilerini işaret edip “bunlar bizim arkadaşlarımız, aramızda hallederiz” diyerek TEB ile SGK arasındaki ilişkilerin kurumsal görüşmelerle değil, masa başı muhabbetleri ile yürütüldüğünü ima etti.
— TEB Merkez Heyeti 2. Başkanı iktidardaki AKP’nden belediye başkan adayı oldu.
— Bu süreçte yüzlerce kez yapılan fiyat düşümlerine karşın, bir tanesine bile hukuksal girişim başlatılmadı.
— Bağıra bağıra gelen adı İlaç Takip Sistemi ama özü Eczane Takip Sistemine karşı çıkılmadı, hatta Sağlık Bakanlığı ile protokol imzalanarak eşgüdüm içinde çalışıldı. Bugün itibarı ile İTS’nde tüm sorumluluk eczacının üzerine kalmış durumda.
Her birimiz bunlara benzer onlarca örnek verebiliriz.
Oysaki karşımızda yer alan SGK ve AKP iktidarının tutumları gayet açık ve net.
Başbakan durduk yerde “ilaçları marketlerde sattırırız” lafını etmedi. İstanbul’da yeni açılan bir Alışveriş Merkezinin açılışında söylediği “Küçük esnafın şikâyetini biliyorum. Fakat Türkiye değişiyor. Artık bu gerçeği görecekler. Bakkallar kendi aralarında birleşecekler. Eskiden sokak aralarında bakkal dükkânları vardı. Bugün hayatın gerçeği alışveriş merkezleri. Türkiye değişiyor, gerçekler ortada” sözü de niyetin çok açık ifadesidir.
İktidarın eczanelerimiz için de yakın gelecekteki niyeti ilaç harcamalarını azaltmak adına OTC ilaçlarını kurum ödemelerinden çıkartarak marketlerde sattırmak, eczaneleri de alışveriş merkezlerinin ya da zincir mağazaların bir parçası haline getirmek. Bunun için de önce ekonomik olarak güçsüzleştiriyorlar.
Eczacı Odaları ve TEB Merkez Heyeti seçimleri yeni yapıldı. Demokrasinin gereği olarak meslektaşlarımız tercihlerini kullandı ve örgüt yönetimleri oluştu. Ancak genelde görünen meslektaşlarımızın tercihlerinin hak arayandan ve hak savunandan yana değil, kendilerine daha şirin(!) görünmeye çalışanlardan yana olduğudur.
Hal böyle olunca da “o ona yazarak bildiriyor, bu buna yazarak hani anlaşmıştık çok ayıp ettiniz diyor, şu şuna yazarak konunun takipçisiyiz diyor” şeklinde kısa alanda zevahiri kurtarma paslaşmaları devam ediyor.
Artık görülmelidir ki gelecekteki süreç çok zor geçecekten ziyade yıkımlarla dolu olacaktır.
TEKEL işçilerinin gösterdiği kararlılık hepimize örnek olmalıdır. Çok yakın bir gelecekte aynı kararlı direnişi göstermeye de hepimiz bugünden hazır olmalıyız.