Eylül ayı içinde, eczacı odaları seçimsiz mali genel kurulları, coşkusuz, umutsuz, neşesiz yapıldı. %3-5 katılım oldu. Çözdükçe dolanan, çoğalan sorunlara acil çözümler arandı.
Yeni yasamızın fırına verildiği sıralarda yazdığım yazının (Cumhuriyet 14.05.2012) son satırı, “Eczacılar, ‘Yeni Yasa’ ararken umarım ‘Yeni Tasa’lara kapılmazlar, yeni tuzaklara takılmazlar” idi. Dualarım tutmadı; kahrolan, bunalan, batan, boğulan çoğaldı.
TEB’in dağıttığı “Koruyucu Sağlık Rehberi” kitabının başında, nehir kenarında yürüyen tıp öğrencisi ile hocasının bir öyküsü var. Öğrenci nehirde boğulmakta olan birisini kurtarır ve gururlanır. Bir de bakar ki bir kişi daha boğulmaktadır; onu da kurtarır. Biraz ilerlediklerinde başka boğulanları da görürler; bir iki tane daha kurtarır ve bitkin düşer. “Kendimi insanlara yardım etmeye adamıştım, ama bunu daha fazla sürdüremeyeceğim” diyen öğrenciye, hocası sakince, “Neden gidip bu talihsiz insanları köprüden atan kişiyi durdurmuyorsun?” der.
Bizi Nehre Atanlar
Eczacının zor bulunduğu, çoğu ilacın eczanede hazırlandığı yıllarda (1954) çıkan yasamız ile her eczacılık diplomasına bir eczane yolu açıldı. İlaçların sanayide üretildiği, eczacının kültür mantarı gibi, gece, gündüz vardiyaları ile çoğaltıldığı 1970’lerde bu yasanın özürleri belirginleşti. Eczanenin konumu, eczacının işlevi güncellenmedi. “İlaç satılan dükkan, ilaç satan kimse” şekline indirgendi. İlaç satma, reçete kapışma, itişip kakışma, en büyük eczane levhası asma gibi ilkel durumlar sıradanlaştı.
Her TEB, her hükümet hazırlıksız, ciddiyetsiz, inandırıcılıktan uzak, yasayı değiştireceğiz beyanatları verdi. Kök sorunu görmezden gelen, derdini deşmekten, kendisi ile yüzleşmekten korkan, çoğu tuzu kuru eczacılardan oluşan oda ve TEB yöneticileri, yeni oluşumlar kurgulayarak, yerelden evrensele, güncelden geleceğe uzanan bir tasarı peşine düşmedi.
Dört duvar arasına sıkışmış, sırtı küfeli eczacılar, günlük, üç beş kuruş hesaplık toplantılardan, kar oranı düşünce kepenk kapatma eylemlerinden başka konulara ilgi göstermedi. Bu aymazlıkta, iktidar, muhalefet ve etkililerden hiçbir ciddi eleştiri almayan, gecekondulaşmış eczanelere, eczacılığını unutmuş eczacılara ufuk açmayan yeni yasa düzenlemesi ve son umut yönetmelik, nehre düşen, atılan eczacılara ilaç olamadı.
Bilinenler
-Her diplomaya bir eczane, akıl alır bir iş değildir; eczacılık bu değildir.
-Ülkemizde ilaç üretimi ve dağıtımı, uluslararası standart ve kalitede kurumsal kuruluşlar tarafından yapılmaktadır. İlaç teslim ve uygulama yeri eczaneler, en bilimsel, en ekonomik, en ciddi, en kurumsal, en hassas, en bakımlı, en düzenli, en sakin, en denetimli olması gerekirken, kendinden emin altın musluk olması gerekirken, sermayesi erimiş, çaresizleşmiş, yalnızlaşmış, yılgınlaşmış eczacıların dandik muslukları haline gelmiştir; duvardaki diploma ile ilaç ticareti yapılan yere dönüşmüştür. Eczacı görev ve sorumluluğu güncellenip, eczacının, olmazsa olmazlığı vurgulanmamış, görevini yapmayanı, kötüye kullananı oyundan atma kuralı sağlanmamıştır; “olmasa da olur” algısı, pratiği oluşmuştur.
-Odalar ve TEB plansız, hesapsız, gecekondumsu kurulmuş bu eczaneleri, hükümetten destek alarak ayakta tutmaya çalışmış, fırtına öncesi sessizlikte küçük küçük yardımlar almıştır. (Hiç bir gecekondulaşma küçük küçük yardımlarla normalleşemez.)
-Sağlık harcamaları, ilaç tüketimi arttıkça eczacı zorlanıyorsa, işin içinde bir terslik var, perde arkasında büyük bir oyun var demektir. Silah ve petrolden sonra en iyi kar sağlayan meta dır ilaç. Ortalıkta büyük kar dolaşıyor, paylaşımda büyüklerin payı büyüdükçe, eczacıya düşen pay küçülüyor, eczacı sistemden dışlanıyor. Yakın süreçte kopacak fırtına “yeni eczane ve sahibi” üzerine çıkacak.
-Bazı aklı başına gelmiş eczacılar oyundan çekilirken, bazı gözü karalar da ilaç dışı ürünlerle, çok pahalı makyajlarla, yeni maceralara, yeni nehirlere atlamaktalar. Gene belirsiz, plansız, projesiz, güvencesiz yatırımlar yapmakta, kuralsız, hakemsiz koşulara katılmaktalar.
Olması Gerekenler
Ayrıntı ile ana konuyu dağıtmadan, gerekli zemine inerek sağlam bir temel atılmalı.
1-Beden, akıl, ruh sağlığını koruma, tedavi etme, geliştirme sürecinde eczacının görev ve sorumluluğu, olmazsa olmazlığı netleştirilir, pratikte uygulanır, denetlenir hale getirilir…
2-İlaç, sadece eczaneden temin edilir; kullanıcıya eczacı tarafından sunulur. Eczacı sekiz saat çalışır, bu süreçte sunabileceği reçete sayısı sınırlanır. Eczacı, görevini yaptığı, bilimsel bilgi kattığı reçeteden, çalışma bölgesi, reçete içeriği, nöbet, tatil, bayram durumlarına göre eczacı hakkı alır… (Dr, veteriner, noter, avukat vb gibi).
3-Eczane, eczacı veya eczacılar tarafından kurumsal olarak açılır. Eczane açılacak yerleri ve eczacı sayısına göre oluşacak eczane m2’sini, eczane donanım ve kalitesini, nüfus, reçete cirosu, reçete kazancı, reçete sayısı yıllık ortalama baz alınarak konmuş kurallarla TEB belirler. Eczane açacak kuruluş yetkilileri, TEB’in bilimsel ve işletmecilik kurulundan eczane açma, işletme yeterlilik belgesi alır...
Kuralları silinmeyecek, delinmeyecek şekilde yasaya yerleştirilmeli.
Acil Çözüm
İşe yaramazlığa, bataklığa, kargaşaya giden yolun son çıkışı olan yönetmelik acile gönderilmeli. Yasanın istediği ikinci eczacılık, ikinci diploma (pratikte ona dönüşecek) şeklinde değil, yasanın öncelikle istediği reçete sayısına göre, mantığa göre, yeni ve gerçek görev ve sorumluluklarla donanmış “ikinci sorumlu eczacı” şeklinde yenilenmeli.
-Karmaşık kurnazlık yerine, bütünü düşünen duru akıllara, farklı fikirlere gereksinim var. İnsanlığın en yüce değeri, yaşam mücadelesini bilgi ile vermekmiş.
-Einstein: Eğer bu dünyada yaşayacaksak her şeye yeniden başlamamız gerekecek.
-Montaigne: Her insanda insanlığın bütün halleri vardır. (Artık akıllı, dürüst, adaletli, cesur hallerimizi harekete geçirsek!)
-Kime Güveneceğiz?
-Bilgisini, düşüncesini kamu yararına, öğrencilere esirgemeyen bilge hocalarımıza…
-Aklı şimdiki eczaneler kalıbına takılmamış cevher öğrencilere….
-Henüz tuzu kurumamış, “Bu iş böyle olmaz” demeye başlamış genç eczacılara…
-Eczacının geleceği için, eczane sahipliğini yitirmemek için, eczacının kalitesi ve keyfi için, 25 ve 75 kuruşa muhtaç olmamak için çıkış yolu arayan eczacı odalarına…
-Yurttaşları ile, ulusu ile, yurdu ile övünen, bilim ile umut ve güç üreten partilere...
-“Kahramanlara gerek duyulan bir yerde, herkes bir şeyleri savsaklıyor demektir;
kahramanlara gerek duymadan yaşamasını öğrenmeliyiz”, diyen cesur, yiğit, Cumhuriyet Şehidi Uğur Mumcuya.