Son yıllarda sağlıkta  dönüşüm ve değişim adı altında sağlık sektöründe  siyasi otorite tarafından yürürlüğe sokulan değişikler ve küresel sermayenin mesleğimiz üzerindeki ince hesapları sonucunda eczacılık gitgide şamaroğlana çevrilmek istenmektedir. Belki de bu sayede mesleğimizde bir yılgınlık  hali oluşturulmak istenmekte ve küresel sermayeye alan açılmaya ve eczacılar işçileştirilmeye çalışılmaktadır. Ne söylendiği değil de kimin söylediği üzerine odaklanan meslek örgütümüz ise bu duruma neredeyse tamamen seyirci kalmakta ve edilgen tavrını sürdürmektedir.

Mesleğimizle ilgili 6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler Kanunda 31/05/2012  tarihinde  ve ekli Eczacılar Eczaneler Hakkında Yönetmelikte 12/04/2014 tarihinde  yapılan değişiklik sonucunda mesleğimiz keyfi müdahale ve uygulamalara iyice açık hale getirilmiştir. Bu durumu maddeler halinde incelemek gerekirse:

1) BUZDOLABI VE ECZANE İÇİ SICAKLIK VE NEM TAKİBİ:

Yeni yönetmeliğin 20/7 maddesi uyarınca dijital ortamdasıcaklık ve nem takibi ile geçmişe dönük olarak bu bilgilerin saklanması gerekmektedir. Yönetmelik değişikliğinden önce açılan eczaneler için Geçici Madde :1 hükmü gereği bu konuda 24 aylık süre verilmiş olmasına rağmen Sağlık Müdürlükleri tarafından bu yükümlülüğün en kısa zamanda yerine getirilmesi istenmektedir. Bu yasadışı dayatmadan faydalanmak isteyen firmalar isenormalde  150-200 TL’den fazla etmeyecek cihazlar için 650 TL gibi uçuk rakamlar talep etmektedir.

 

2) İKİNCİ ECZACI İSTİHDAMI DAYATMASI:                                                                               

6197 sayılı Kanunun 5. maddesinde 6308 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle reçete adedi ve/veya ciro kriterlerine göre ikinci eczacı çalıştırma zorunluluğu getirilmiştir.Şu an için alt limit 3 milyon TL olmakla beraber , önümüzdeki yıl örneğin  5 milyon TL’na çıkarılabileceği gibi, 500 bin TL’na indirilmesi de mümkündür. Yani, bugün başkalarının başına gelenlerin yarın kimin başına geleceği belli değildir.

İkinci eczacı çalıştırma zorunluluğunu yerine getirmeyen eczanelerin ruhsatları Yönetmeliğin 16. Maddesi uyarınca 30 gün süre ile askıya alınacaktır. Ruhsat askıya alınması cezai bir işlem olup, hukuk devletlerinde cezai işlemlerin yönetmeliklere değil,  kanuna dayalı olarak yapılması gerekir. 6197 sayılı Kanunda böyle bir ruhsat askıya alma yaptırımı yoktur. 6197 sayılı Kanunun 44. Maddesinde yasak ve mecburiyetlere aykırı hareket edenlere 200 TL idari para cezası öngörülmüştür, hepsi o kadar.  Ruhsat askıya alma ( =kapatma) cezası yönetmelikle icat edilmiştir, dayanaksız  ve hukuksuzdur. Ayrıca , kanun ve yönetmelikte serbest pazarlık ve sözleşme hakkı yok sayılmış,  ikinci eczacıya ödenecek tutar  peşinen ve zorla dayatılmış ve böylece Anayasanın sözleşme hürriyetine ilişkin 48. Maddesi ihlal edilmiştir. Üstelik yine Yönetmeliğin Geçici 1.maddesi uyarınca 24 aylık süre verilmiş olmasına rağmen , Sağlık Müdürlükleri bu durumdaki  eczanelere  ikinci eczacıları hemen istihdam etmeleri için tebligatlar yapmıştır. Görüldüğü gibi , bu konuda külliyen hukuksuz bir uygulama mevcuttur.

 

3) REÇETESİZ İLAÇ SATIŞI DENETİMLERİ:

Son zamanlarda Sağlık Müdürlükleri yeni kanunu ve yönetmeliği gerekçe göstererek eczanelerde ticari programdan alış-satış kayıtlarından reçete sorgulaması yapmaktadır. Halbuki gerek 6197 sayılı kanunda ve gerekse ekli yönetmelikte 1953 yılından beri süregelen reçeteli ilaç  konusunda köklü  bir değişiklik olmamıştır. Bunun tek istisnası kontrole tabi ilaçlar ile yeşil ve kırmızı reçetelerdir. Kısaca özetlemek gerekirse, normal reçeteli ilaçlar   için stok kontrolü yaparak reçetesiz veya toptan ilaç satışına ilişkin işlem yapılamaz. İşlem yapılabilmesi için her satış başına alıcısıyla beraber tespit tutanağı gerekir.

 

4) PSİKOTROP VE UYUŞTURUCU İLAÇ DEFTERLERİ:

Yeni yönetmeliğin 45. Maddesiyle Psikotrop ve Uyuşturucu ilaç defterlerini tutma zorunluluğu kaldırılmıştır. Buna rağmen Sağlık Müdürlüğü denetimlerinde yürürlükten kalkan bu defterler sorulmakta ve sayımlar bu kayıtlar üzerinden yapılmaktadır. Sağlık Müdürlüğüne bu konu sorulduğunda ise ‘ bakanlık böyle istiyor ‘ cevabı verilmektedir.

5) TABELA BİLMECESİ:

13/10/1992 tarihinde yayınlanan eski Yönetmeliğin 17. maddesindeki "Bunun dışında , cadde,sokak ve kaldırımlara seyyar veya sabit levha konulamaz."  cümlesi 09/12/2004 tarihinde kaldırılmıştır. Yeni yönetmeliğin 25. maddesinde bu yasak tekrar konulmuştur. Bu durumda şöyle bir sorun ortaya çıkıyor: 09/12/2004 ile 12/04/2014 tarihleri arasında uygunsuz tabela yaptırmış olanların durumu ne olacak? 24 aylık geçiş süreci bunlar için de uygulanacak mı?

Sözkonusu tabelaların o tarih aralığında yaptırıldığı fatura ile ispatı Sağlık Müdürlüğünce kabul edilecek mi?

 

6) NÜFUS KRİTERİNE GÖRE ECZANE SINIRLAMASININ HUKUKİ DURUMU:

Türk Eczacıları Birliği’nce büyük başarı gibi gösterilen fakat  sadece İskandinav ülkelerine uygun olabilecek bu sistem gençleri eczane açamaz, diğer eczacıları ise kapattıktan sonra tekrar açamaz hale getirecektir. Eczacılar bulundukları ilçeye adeta hapsedilmiş, büyükşehirlerde caddenin karşısına bile nakledemez hale gelmiştir. Buna sebep olan Kanunun 5.maddesinin Anayasa Mahkemesince ve Yönetmeliğin de  8. maddesinin  Danıştayca Anayasanın yerleşme ve çalışma hürriyetlerini düzenleyen 23. Ve 48. maddelerine aykırılıktan iptalleri kuvvetle muhtemeldir.

 

7) DOKTORLARIN TEK BAŞINA ECZANE DENETLEMESİ:

Eski Yönetmeliğin 32. maddesine göre eczaneleri eczacı + doktor birlikte denetlerken , yeni Yönetmeliğin 23/08/2014 tarihinde tekrar değiştirilen 46. maddesine göre eczaneleri eczacı veya doktor tek başına denetleyecek. Üstelik eczacı odasının temsilcisi de yok.  Tek başına yapılan denetimin sağlığı ve hukukiliği tartışmaya açık bir konu olsa gerekir.

 

8) YÜKSEK LİSANS VE DOKTORA YAPANLARA MESUL MÜDÜR  ATAMA ZORUNLULUĞU:

Kanunun 17. maddesi ve Yönetmeliğin 15. maddesi ile  mesai saatleri içerisinde yüksek lisans ve doktora eğitimi alanlara mesul müdür atama zorunluluğu getirilmiştir. Fakat daha yoğun bir eğitim olan 2. üniversiteye devam eden eczacılara herhangi bir zorunluluk getirilmemesi oldukça enteresandır. Herhalde devlet de bu mesleğin gelecek vaad etmediğini görmüş olmalı ki, eczacılara kurtuluş yolu olarak yeni bir üniversiteyi ve yeni bir mesleği gösteriyor  diye düşünüyorum.

 

9) SUT  UYGULAMALARINDAKİ HUKUKSUZLUK :

SUT’un1.1 maddesine göre amacı sağlık hizmetlerindeki ödemeleri düzenlemek iken, fiiliyatta hastanın ilaca ve sağlık hizmetlerine ulaşmasını zorlaştırmak ve hatta engellemeye dönüştüğünü söyleyebiliriz. SUT’un ilaçla ilgili  maddelerinin hemen hemen tamamı eczacılık mesleğinin görev,hak ve yetkilerine açık bir tecavüzdür. Eczacı 6197 sayılı Kanunun 25. maddesi uyarınca reçetedeki ilaçları hastaya doğru bir şekilde vererek görevini tamamlamış olur. Ayrıca Gerek 6197 sayılı Kanunun 1. maddesinde ve gerekse ekli Yönetmeliğin 6. ve 7. maddelerinde eczacının görev yetkileri tanımlanmıştır. Bu görevler arasında reçete karşılanması sırasında reçeteyi SUT süzgecinden geçirme görevi yoktur. Reçete ve rapordaki hatalardan eczacının ödeme bağlamında hukuken hiçbir sorumluluğu yoktur. Reçetelerde kalem ve kutu sınırlamasını Danıştay’a götürüp iptal ettiren Türk Tabipler Birliği  kendi mesleğine nasıl sahip çıkıyorsa Türk Eczacıları Birliği de eczacılık mesleğine sahip çıkmalı ve hak ihlallerinin önüne geçmelidir. En azından protokole ‘Sisteme aynen girişi yapılan reçetede kesinti yapılamaz ‘ cümlesini koydurmalıdır.

 

Ecz. Adnan Rıfat KURUN

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat