ÇAĞDAŞLIK VE ÇAĞDAŞLAŞMAK

 

Merak edip ağır ablalara ve ağır ağabeylere sordum. “Çağdaş Eczacılar Grubu” nasıl ortaya çıktı, nasıl oluyor da her seçimde karşılarına ilaç sermayesi ve siyasi iktidar tarafından desteklenen ve yönlendirilen meslektaşlardan oluşan gruplar çıkmasına karşın 1978’lerden bu yana (12 Eylül 1980 darbesi neticesi oluşan 1984–1987 yılları hariç) yapılan seçimleri meslektaşlarının büyük çoğunluğunun desteği ile kazanıyorlar? Kendilerini siyasi yelpazenin solunda tanımlamalarına karşın, küçük burjuvazi eczacılar niçin “Çağdaş Eczacılar Grubu”na destek veriyor?

Onları bir arada tutan bağın sırrı ne?

 

Ağır ablalar ve ağır ağabeyler ağırlıklarına uygun bir şekilde önce hafiften dikildiler, sonra arkalarına yaslandılar. Gözleri, geçmişin derinliklerinden aradıklarını bulmaya çalışırcasına baktı ve ağır ağır anlatmaya başladılar.

 

“İlaç firmalarının ve özel depoların eczane eczacılarına karşı çok ağır koşullar uyguladığı, kamuda ve sanayide çalışan eczacıların düşük ücretlerle çalışmaya zorlandığı bir dönemdi. Bazı Ecza Depolarında ‘eczacı giremez’ tabelaları asılı idi. Eczanelere düzenli servis olmadığı gibi, istediğimiz ilaçları da istediğimiz miktarlarda alamıyor, bazı ilaçları alabilmek için ihtiyacımız olmayan, sürümü az ilaçları da almak zorunda bırakılıyorduk.

 

Bu şartlarda 1978 yılında Beyazıt’ta Yumni Düğün salonunda yapılan seçimleri kazandık. Ama seçimlerin öncesinde Eczane Sahipleri Derneği’nde ve Kamu Eczacıları Derneği’nde örgütlendik. O zaman Kamu Eczacıları Derneği’nin 300’den fazla üyesi var. Tabii, bizlerin içinde de devrimci ruh. Seçimler yapılırken kendilerini ‘ülkücü’ diye tanıtan sağ görüşlü kişilerin seçimi basması tedirginliği de var. İyi bir mücadele ve iyi bir örgütlülükle biz seçimi aldık.

 

 Akabinde ilk Ecza Kooperatiflerinden ETÜT KOOP.’ini kurduk. Hepimiz özveri ile çalışıyoruz. Hatta arabası olan arkadaşlarımız kendi arabaları ile servis yapıyorlar. Ama bu işler özveri ile yürümüyor. Birileri özveride bulunurken birileri kendine yontuyor. Yaklaşık üç dönem sonra ETÜT KOOP. kapanmak zorunda kaldı. Ama burada edinilen pratik tecrübe ve bilgi birikimi 10 yıl sonra kurduğumuz İSTANBUL ECZA KOOP.’ta çok işimize yaradı.

 

1980 darbesinin de etkisi var. Demokrasinin askıya alınması, demokratik toplumların olmazsa olmazlarından olan meslek örgütlerini de etkiledi. 12 Eylül 1980’de yapılan darbe sonucu Anayasa askıya alındı, özgürlükler rafa kalktı, insanlar gece vakti evlerinden alınıp bilinmeyen yerlerde işkencelere uğradılar, öldürüldüler. Bizlerden de bazılarımız bundan nasibini aldı. Darbe sonrası Odanın yayın organlarında yazılan yazılar ve sonrasında hazırlanan yeni anayasa’ya muhalefetimiz neticesi Yönetim Kurulunda görev yapanlarımız yargılanarak hapse mahkûm edildik, yazıları yazan bazı arkadaşlarımız da bu durumu sessizce izledi.

 

 1984 senesinde yapılan seçimlerde, seçime katılan gruplardan karma bir Yönetim Kurulu oluştu. Çünkü seçimlerde her aday tek tek el ile yazılıyordu, şimdi olduğu gibi blok liste sandığa atılmıyordu.

 

1986 yılında yapılan seçimi kaybettik. Bu dönem bize eksikliklerimizi görme fırsatı verdi.

 

1987 seçimlerini kazandık. O tarihten bu yana her seçim süreci zorlu, sıkıntılı ve mücadele ile geçti. Sanayinin desteklediği, siyasi iktidarın desteklediği meslektaşlarımızın oluşturduğu gruplarla seçim yarışına girdik. Ama her seçimde, aynı dünya görüşünü paylaşmasak ta, siyasi yelpazenin aynı tarafında yer almasak ta eczacıların çoğunluğu bize destek verdi.

 

Bu eczacılar neden bizi destekledi?

 

Bunun birçok sebebi var. Kapitalizme karşı mücadele etmemiz, ilaç sanayinin patronlarının ilaç üzerinden rant elde etmesinin perde arkasını ortaya çıkarmamız, siyasi iktidarın uygulamalarına karşı çıkmamız ve en önemlisi küçük ve orta sermayeli eczacının haklarını korumakta gösterdiğimiz kararlı tutumumuz.

 

Küçük ve orta sermayeli eczacının haklarını korurken, aynı zamanda halkın çıkarlarının da, kamunun çıkarlarının da korunmasında yardımcı olduk. 1980’li yılların sonunda ortaya atılan OTC, ilaçta reklâm uygulamalarını meslektaşlarımızın desteği ile verdiğimiz siyasi mücadele ve mahkemelerde verdiğimiz hukuk mücadelesi ile iptal ettirdik. Savunduğumuz eşdeğer ilaç uygulamasını sonunda kabul eden S.S.K. çok büyük tasarruf etti.

 

Ecza Kooperatifleri sayesinde özel depoların eczacıya karşı uygulamaya çalıştığı mal fazlası, artı ıskonto vermeme, kısa vadeli satış uygulamalarından vazgeçmelerini sağladık. Hala daha Ecza Kooperatifleri eczane eczacılarının özel depolara karşı güvencesi olmaya devam ediyor, Ecza kooperatifi üyesi olmayan eczacılar dahi bu sayede özel depolardan iyi şartlarda ilaç alabiliyorlar.

 

Hiçbir zaman koltuk ve maddi menfaat talebimiz olmadı. Odanın gelirlerini en tasarruflu şekilde kullanmaya çalıştık. Öyle ki, kongrelere, toplantılara bedeli en düşük ulaşım aracı ile ya da arabası olan arkadaşlarımızın arabasına doluşarak ve sadece benzin parası karşılığını ödeyerek giderdik. Arabası olan arkadaşlarımızın hiç biri de ‘arabamın yıpranma payı ne olacak’ diye aklından geçirmezdi.

 

Meslek onurumuzun savunulması ve eczacının mağdur edilmemesi birincil kaygımızdı. Bu nedenle kişisel olarak zarara uğramak gözümüzü korkutmazdı. Eylemlerimiz, söylemlerimiz ve yazdıklarımız nedeni ile maddi, manevi birçok zararlara uğradık, uğramaya da devam ediyoruz, ama hiçbir zaman hayıflanmadık, hayıflanmayacağız.

 

Seçim listelerinde aday olarak göstereceğimiz meslektaşlarımızı da titizlikle seçerdik. Örneğin; her hangi bir yanlı ve yanlış söyleme neden olmasın diye hastane karşısı ve çevresinde eczanesi bulunan meslektaşlarımızı listemizde aday göstermezdik, bu nedenle kırılan, gücenen ve aramızdan ayrılan meslektaşlarımız da oldu.

 

Bu arkadaşlarımızın haricinde de zaman içinde eczacılığa bakış açısını, yaşam felsefesini değiştiren, geleceğini başka alanlarda aramayı seçen meslektaşlarımız da aramızdan ayrıldı. Kimileri ile seçimlerde farklı listelerde yer aldık. Bu arkadaşlarımızla da dostluklarımız baki kaldı, ancak eczacılık ve ilaca bakış açımız nedeni ile kesin kez birlikte hareket etmedik. Yaşantımız boyunca küçük ve orta sermayeli eczanelerin varlıklarını sürdürmesi ve halkımızın ilaca her ne olursa olsun ulaşması gerekliliğine olan inancımızı kaybetmedik. Bizim gibi düşünen meslektaşlarımızla birlikte olduk ve bundan sonra da birlikte olacağız.”

 

Anlatılanları gözüm kapalı, sanki o dönemleri yaşıyormuş gibi dinliyordum. Sessizlik olunca gözlerimi açtım. Kimseler yoktu.

 

Yaşadıklarım gerçek miydi, yoksa web sitelerinin sayfalarına bakarken bilgisayar karşısında uyuya mı kalmıştım?

 

Belleğimde hala daha duyumsadığım anlatımlarla, son yaşanan SGK reçete teslimi olaylarını anlatan sayfaları tekrar tekrar okudum. İstanbul’un trafiğinde saatlerce zaman kaybederek İstanbul'un hatta tüm Trakya bölgesinin tek reçete teslim yerine ulaşan, ancak mesainin bitmesine saatler olmasına karşın ellerinde kolilerle “bu günkü kota doldu” denilerek kapıdan geri çevrilen meslektaşlarımızın feryatları, Oda Yönetiminin düştüğü bu durum karşısında zevahiri kurtarmak adına SGK’na hitaben yazdığı yazı ile yüklendiği işi beceremeyen SGK’nın hem eczacılara yazdığı mesleği ve meslektaşları aşağılayan yazısı, hem de Oda Yönetimini azarlayan yazısı.

 

Siyasi iktidarın güdümündeki üst örgütümüz Türk Eczacıları Birliği’nin ve son iki yıldır SGK’nın bürosu gibi çalışan, üretmeyen, meslektaşları ile paylaşmayan bir Eczacı Odası’nın,  mesleğin konumunu ve onurunu ne hallere düşürdüğü durum hiçbir örtünün örtemeyeceği kadar açıktadır.

 

Türk Eczacıları Birliği ve Eczacı Odası yöneticileri ellerinin altındaki büyük ekonomik gücün verdiği rehavet ve teslimiyet içinde olmakla, dayalı döşeli makam odalarında ve son model lüks makam arabaları ile küçük ve orta ölçekli eczane sahibi meslektaşlarımın sorunlarının çözümü için önerecekleri ve yapıyor göründükleri ile ne kadar inandırıcı olacaklar?

 

Türk Dil Kurumu’nun sözlüğüne baktım.

 

Çağdaş = Bulunulan çağın anlayışına, şartlarına uygun olan, çağcıl, modern, asri:

Aynı çağda yaşayan, çağcıl, asri, muasır:

 

Çağdaşlaşmak = Çağdaşlaşmak işi, çağcıllaşma, modernleşme, modernizasyon, asrileşme, muasırlaşma. Çağın tutumuna, anlayışına, gereklerine uymak, çağdaş duruma gelmek, çağcıllaşmak, modernleşmek, asrileşmek, muasırlaşmak.

 

Belki de onları birleştiren sadece aynı çağda yaşamak ya da onlar siyasi iktidarın da desteği ile (!) daha da çağdaşlaşırken bizler çağın gerisinde mi kaldık?

 

Beynimin içinde uçuşan sorular devamlı çoğalıyor. Ancak, uzun bir döneme damgasını vuran “Çağdaş Eczacılar Grubu”nun yaşadıklarını, ilkelerini, mücadelelerini, gizli kalan yanlarını bu ortamı yaşayan insanların anlatması gerektiğini düşünüyorum. Nereden nerelere geldik, hala başladığımız yerde miyiz, yoksa kulvar mı değiştirdik? Ya da birileri öz be öz bizim olan, emeğimizle şekillendirdiğimiz “çağdaş eczacılar” isminin mirası ile mi geçiniyorlar?

 

İsimlerini hatırladığım ve hatırlayamadığım, geçmişte katkı vermiş nice eczacı emekçinin geldiğimiz durumu değerlendirmesini ve bu soruların yanıtını vermesi gerektiğini düşünüyorum.

 

Bu, kendine “ben çağdaş eczacıyım”, ya da “çağdaş eczacıları destekliyorum” diyen her eczacının tarihsel sorumluluğudur.

 

Ecz. Ertan ÇİFTÇİ

e.ciftci@eczacininsesi.com



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat