İstanbul Eczacı Odası seçimlerinin arifesindeyiz.
1978 tarihinden bu yana (1984 – 1987 dönemi hariç) Çağdaş Eczacılar, İstanbul Eczacı Odası yönetimine tek liste olarak damgasını vurdu.
Bizlerin de ilk yıllarından beri içersinde olduğumuz bu grubun mücadele azmi, mesleğin ve meslektaşlarının haklarını kararlılıkla savunması, aynı zamanda halkın ve kamunun çıkarlarının korunmasında gösterdiği hassasiyet, kapitalizmle mücadele etmesi, siyasi iktidarların eczacılık mesleğini zora sokacak uygulamalarına karşı durması siyasi olarak aynı düşünceleri paylaşmayan meslektaşlarımızın da Oda seçimlerinde Çağdaş Eczacılar Grubunu desteklemesinin en büyük etkenlerinden olmuştur.
Yeni Ecza Kooperatiflerinin kurulması, var olanların desteklenerek güçlendirilmesi ile özel depoların eczacıya karşı uygulamaya çalıştığı mal fazlası vermeme, vadeleri erkene alma girişimlerinin önüne geçildi. Bu güvence hala devam etmektedir.
Gelinen süreci irdelediğimizde yerli ilaç sermayesinin uluslar arası sermayeye dönüşerek daha güçlendiğini, siyasi iktidarın uygulamalarının TBMM’nde çoğunluğu oluşturan tek parti olmasının getirdiği konumun avantajı ile gitgide baskı rejimine dönüştüğü ve bu baskıcı anlayışla “sağlıkta dönüşüm” olarak lanse ettiği programı artık vahşete dönüşmüş, eczacıyı yok edecek bir anlayışla uygulamaya koyduğunu, bu bağlamda kamunun ilacın nerede ise tek alıcısı konumuna geldiğini görmekteyiz.
Son aşamada görünen odur ki, iktidarın uygulamaya çalıştığı “sağlıkta dönüşüm programı” çökmüştür. Bu enkazın en altında da eczacılar kalmıştır. AKP, büyük çoğunlukla iktidar olmasını sağlayan bu programın yıkıntılarının yükünü önce eczacının, sonra da vatandaşın üzerine atmaya çalışmaktadır.
Mesleğimiz ile ilgili tabloya genel olarak baktığımızda meslek örgütü yöneticilerinin uluslararası sermayenin Türkiye üzerinde planladıkları uygulamaları öngöremediklerini, uygulamaların yürürlüğe girmesi ile göstermelik “karşı duruş” söylemlerinin arkasına sığındıklarını, mevcut konumlarını korumaktan gayrı bir eylemlerinin olmadığını görmekteyiz.
18 Eylül 2009 tarihli İlaç Fiyat Kararnamesi bunun en son örneğidir. Nerede ise iki ay öncesinden beri dillendirdiğimiz bu konu hakkında yapılan uyarıları yok sayanlar bu gün eczane raflarında oluşacak % 20’nin üzerindeki zararın en büyük sorumlusudurlar.
Yine uygulama aşamasının son çeyreğine gelen adı “İlaç Takip Sistemi” olan, ama özünde “Eczacıyı Takip Sistemi” olacak uygulama hakkında örgüt yöneticilerimizin bir fikirlerinin dahi olmadığı çok açık görülmektedir.
Geçmiş son iki dönemi irdelediğinizde bu ve buna benzer örnekleri onlarca çoğaltabilirsiniz.
Kendini “çağdaş eczacıyım” ya da “çağdaş eczacıları destekliyorum” diye nitelendiren meslektaşlarım.
Eczacılık mesleğinin geleceği sizlerin vereceği karara kalmış bulunmaktadır.
Çağdaş eczacılık; ilkesi ile, ruhu ile, mücadelesi ile, olması gerekenleri cesaretle söylemesi ile, söylenenleri yaşama geçirme kararlılığı ile ECZACININ SESİ’nde ete kemiğe bürünmüştür.
İstanbul Eczacı Odası seçimlerinde yapacağınız tercih ile ya Çağdaş Eczacılık mücadelesinin bayrağının yeniden açılmasını sağlayacaksınız ya da Çağdaş Eczacılığın mirası ile geçinen edilgin bir yapı içersinde batan meslektaşlarımızı izleyip sıranın kendinize gelmesini bekleyeceksiniz.
Bu seçimin tekrarı olmayacak.