Ecz. Hasan Buminhan YAVUZ
34. Bölge Aksaray Eczacı Odası Başkanı
|
Sayın TEB merkez heyeti başkanı ve merkez heyeti üyeleri, denetleme kurulu başkanı ve üyeleri, eczacı odalarının saygıdeğer başkan ve yöneticileri , kooperatiflerimizin kıymetli başkan ve yöneticileri , kıymetli katılımcılar ,özgür basınımızın emekçi temsilcileri sizleri şahsım ve Aksaray Eczacı Odası adına saygıyla selamlıyor; Zonguldak Eczacı Odası Sayın Başkan ve yöneticilerine emeğin başkentinde bizleri ağırladıkları için teşekkür ediyorum.
Bir çoğunuz benden alışmadığınız şekilde uzun başladığım bu protokol selamlama faslına şaşırmış olabilirsiniz. 6 ay önce seferberlik çağrılarının yapıldığı Afyon bölgelerarası toplantısının kapanış konuşmasında da Sayın Başkan açılışta verdiği seferberlik mesajlarıyla hiç ilgisi olmayan bir şekilde kimin ne hatasını bulsam da söylesem anlayışı ile bir cevap konuşması hazırlamıştı. Bu gayet normal zira eski alışkanlıklar kolay kolay değişmiyor. Ancak bunu yaparken bazı gerçekleri de atlayarak hazırlanmış olacaklar ki haksız eleştiriler de yaptılar. Neydi o konulardan biri. Protokol konuşmasını dahi bilmeden kürsüden konuşacaksınız diye eleştiri getirdiler. Sanırım eleştirecek başka bir açık nokta bulamamış olsalar ki bazı Başkanların protokol konuşma biçimini bilmemesi üzerinden eleştiri getirdiler. O başkanlardan biri de bendim. Konuşmama da her zaman olduğu gibi sayın başkan ve kıymetli meslektaşlarım diye başladım . Bu TEB in bize 07/10/2010 Tarih ve 3190 sayılı yazısı ile gönderdiği protokol kurallarında da belirtilen yöntemlerden biriydi aslında. Ne diyordu o yazıda: Hitap ve selamlama kuralları madde 2 aynen şöyle: Törende bulunan tüm konukları üst’ten asta doğru ünvanlarına göre tam ve doğru olarak sıralamak genellikle mümkün değildir. Salonda ünvanı anılmayan önemli kişiler olabilir ve bundan alınabilirler. Bu nedenle, bu gibi durumlarda en uygun yöntem, yalnızca onur konuğu ve tüm katılımcıları varsa basın mensuplarını zikretmektir. Hatta örnek dahi verilmiş "Sayın Başkan , değerli katılımcılar ve Basının değerli temsilcileri" şeklinde. Ama Sayın Başkan bu kısmı okumamış olacak ki buraya takılmış. Ama aynı konuşması içerisinde sayın Başkan’ın ismiyle Hüseyin diye seslendiği kişi Mersin Eczacı Odasının Sayın Başkanı , Harun diye seslendiği kişi de TEB’nin Sayın Genel Sekreteriydi. Başkanın bu tarzı protokol konuşmasına ne kadar uyuyor bilemiyorum. Velhasılkelam aslında sayın Başkan’ın da protokol konuşmasında dikkat etmesi gereken kurallar var anlaşılan. Gelelim sorunlarımıza : 1- Bir kere uzun süredir katılımcılık ve paylaşımcılık adına harika işler yapıyor birliğimiz. 1 yıla yaklaştı neredeyse 6197 sayılı yasanın yönetmeliği ile ilgili çalışmalar ne durumda bilmiyoruz. Ne gelişmelerden ne de ortalıkta uçuşan taslaklardan haberimiz olmuyor ( hızlıca geçiştirilen ve bizlere vermekten sakınılan taslaklardan bahsediyorum ). Dünde Sayın Genel Sekreter %99 oranında bittiğini söyleyip bitmeyenleri paylaştı ama ne hikmetse biten kısmı ile ilgili yine ser verdi sır vermedi .Gamsız olanlar bu durumu umursamayabilir. Ancak Eczacı Odası yöneticisi olmuş kişilerin belirli sorumlulukları alma gerekliliğini kendilerinde gördüğünü düşünürsek çokta gamsız olduklarını söyleyemeyiz. 2- SGK sözleşmesi yenilemesi geldi ertelendikçe ertelendi, sözleşme de olası değişiklikler ne durumda çoğumuz bilgi sahibi değiliz. Neden bu kadar gecikiyor, görüşmeler ne aşamada paylaşmıyorsunuz. 3- SUT ta yapılan ve sizlerin de sesini çıkarmadığı ancak Başkanlar Danışma Kurulu toplantısında bunun yanlış bir uygulama olduğunu ifade ettiğimiz devam reçetesi uygulaması yeni sorunları beraberinde getirdi. Hastalara bilgisi dışında ilaçlar hazırlanıyor ancak hastalara ulaştırılmıyor ve hastalar ilaçsız kalıyor. 4- Eczacıların reçetesiz ilaç satmaması ile ilgili çıkan yaygara var birde. Bu konuda da kısa ve rutin bir açıklama dışında bir şey yaptık mı? Hayır. Aslında bunun altında yatan sebepleri tartışmamız gerekmiyor muydu? Mesela ben bu tartışmanın bakanlıkça bilerek çıkarıldığını ve bakanlığın dilinin altındaki baklanın OTC yasası olduğunu düşünüyorum. Bu sayede de bizlere her zaman ki taktik olan ölümü gösterip sıtmaya razı etmeyi planlıyorlar. Sizlerin bilgi paylaşmayı gerek görmediği bir çok konu gibi burada da sorunun neden kaynaklandığını bilmeyen bizler yerel basının bizi adam yerine koyup sorduğu sorulara dilimizin döndüğünde cevap vermeye çalıştık. Ne bilsin adamlar koskoca TEB in oda başkanlarının konu hakkında eksik veya yanlış bilgiye sahip olduğunu. Eczacılık Fakültesi sayısı her geçen gün artıyor, bunlardan mezun olanların sayısında da inanılmaz artışlar olacak ama bu konuda ortak bir duruş sergilemiyoruz. Sözlerime Başbakanımızın da sık sık kullandığı bir cümleyle devam etmek istiyorum: Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır der sık sık Sayın Başbakan. İbnKayyim El-Cevzi ’ın söylediği o sözün aslı ise şöyledir. "Batıl / yanlış şeyleri söyleyerek insanlara nasihat eden, konuşan şeytandır. Hakkı söylemekten sakınan ise dilsiz şeytandır." 5- İthal ilaçlarda yaşanan yokluk sorunu hepimizin malumu ve çok ciddi bir sorun halinde duruyor. Edirne’de Dilek isminde üniversite öğrencisi kızımızın çığlığıyla basınımızın da gündemine taşınmış harika bir konuydu bu. Futbol terimiyle anlatayım. Al da at dercesine güzel bir pastı aslında sorunumuzu anlatmak adına. Ancak ne dedi sayın yöneticilerimiz: Sorun yok ilaç temininde sıkıntı yok. Duyduklarıma inanamadım. Hatta Dilek kızımızın psikolojisinin bozuk olduğu dahi ima edildi. Allah kimseyi Dileğin hastalığına düşürmesin. Kimseyi o kızımızın ruh halinde kalmak zorunda bırakmasın. Bunu bile anlamaktan yoksun haldeyiz. Bakanlığı savunacağız derken insani bakışımızı kaybetmişiz. Başkanımız açılış konuşmasında eczacılarımıza yeni alanlar yaratmamız gektiğinden bahsetti . Kesinlikle sonuna kadar katılıyor altına da imzamı atıyorum. Ancak yeni alanlar yaratırken de Eczacılarımızın var olan paylarını korumaya da çalışmamız gerekmektedir. İthal ilaç birimimiz eskiden piyasada ruhsatı bulunmayan ilaçları getirirdi. Sonzamanlarda ise ilaç fiyat kararnamesi sebebiyle ruhsatlı olan ancak yoka giren ilaçları da getirmeye başladı. Firmaların devletle kavgasının çözümünü biz üretmeye çalışır olduk.Tabi ki halkın ilaca erişimine yardımcı olmak bizlerin de görevi ama bunu yaparken de meslektaşlarımızın hakkını savunmayı da ihmal etmemeliyiz. 2008 yılının ilk on (10) ayında İthal İlaç Birimi 57000000( elliyedimilyon )TL , 2012 yılının ilk on ayında 345000000 (üçyüzkırkbeşmilyon ) TL 2013 yılının ilk dört ayında ise 222000000 ( ikiyüzyirmiikimilyon) TL ciro yapmış . İlaç fiyat kararnamesine bağlı yaşanan yokluk sorununu biz gidermeye çalışırken 2008 de eczane başına ortalama aylık 240 TL ciro yapan ithal ilaç birimi 2012 de 1500 TL eczane başına aylık ciroya ulaşmış. Tam 6 katına çıkmış. Bu sene ilk dört aylık veri bize dağıtılan kitapçıkta var bu sene ilk dört aylık veriye göre eczane başına aylık 2300 TL yani yaklaşık 5 yılda 10 kat büyümüş İthal İlaç Birimimiz Bu arada ilaç pazarı 10 kat büyüdü mü sizce ? Tarih sizi belki Türk Eczacıları Birliği İktisadi işletmesine en çok gelir getiren Merkez Heyeti olarak anacaktır, ancak aynı zamanda siyasal erke yaranmak adına Eczacının cirosundan ayda ortalama 2300 TL yi alıp iktisadi işletmeye kazandıran Merkez Heyeti olarakta anacaktır. Ekonomik olarak bu kadar zorlanırken Eczacıların satması gereken ilacın yanlış fiyat politikası sebebiyle ithal edilmemesinin sebepleri için mücadele edip bu alanı Eczacılarımıza kazandırmak için çalışmak varken her ay Eczacıların cirosundan 2300 TL pay almak sizi ne kadar mutlu ediyor? Biliyorsunuz ama yine de hatırlatmak isterim. 6643 sayılı Türk Eczacıları Birliği kanununun 1. Maddesinin bir kısmında şöyle der: eczacıların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, eczacılığın genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak; eczacıların birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere, meslek disiplini ve ahlakını korumak maksadıyla tüzelkişiliğe sahip kamu kurumu niteliğinde Türk Eczacıları Birliği kurulmuştur. Eczacıların halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak ben buraya takıldım. Evet Edirne’de ki kızımız Dilek olayında bizler de dedik ki haklı olarak İ.F.K. nedeniyle bu ilaçlar yoka giriyor ve temininde zorluklar çıkıyor ki öyleydi. 2 gün sonra Sayın T.E.B. Genel Sekreteri çıktı ve dedi ki sorun yok ,hastalar Eczanelere başvursun. Yani diyor ki aslında bu ilaçlar var sorun yok size bulmayan Eczacılar ve Eczacı odalarında sorun var ve sizi kandırıyor. Bu kadar vicdansız bu kadar kendi meslektaşına düşman ne zaman oldunuz siz? Taşrada o ilacı bulamadığı için hastalarının vicdani sorumluluğunu taşıyan ve yalancı durumuna düşürdüğünüz o Eczacı var ya; kapat dediniz eczanesini kapattı, firmaları boykot et dediniz boykot etti, karda kışta Ankara’ya mitinge gel dediniz 1000 km den geldi, iki defa böbrek nakli olup da mitinge gelen Eczacımızı biliyorum ben. Şimdi siz ne yapıyorsunuz Sağlık Bakanlığının politikalarını savunmak, SGK ile ters düşmemek adına tabanınızı yalancı durumuna düşürüyorsunuz. Silkinin ve kendinize gelin. Geçen toplantıda dillendirilen ve karşılık ver-miş gibi yaptığınız Seferberlik çağrılarına kulak tıkamayın. Bu sefer tüm önyargılarınızdan kurtularak(iktidarı- muhalefeti herkesedir bu çağrım) hayata geçiriniz. Yoksa maazallah genç Eczacılar tıpkı Gezi Parkı eylemini ortaya koyan bu ülkenin dinamik gençleri gibi bizlere karşı da ayaklanır karşılarında duramayız. Üstelik onlara karşı kullanacak biber gazı ve TOMA’larınız da yok. Hoş TOMA( Toplumsal Olaylara Müdahale Aracı ) Beşiktaş’lı taraftar grubu Çarşı tarafından internette satışa çıktı oradan alırsınız, biber gazını da İthal İlaç Birimine ithal ettirirsiniz olur biter. Güzel bir geleceğe hep birlikte yol almak umuduyla? Aksaray Eczacı Odası adına hepinizi saygılarımla selamlıyorum. |