İnsanların içselleştirdiği kimlik çerçeveleri vardır.Kendi adıma soyadımı aldığım Okuyucu soy kimliğim,kent yaşamına katılmaya çalıştığım İzmir li kimliğim,eğitimini aldığım ve pratik yaşamda en önemli, belirleyici olan Eczacı meslek kimliğim, aidiyeti varsayılan, doğuştan gelen inançsal  ve etnik kimliklerim, paylaşımcı yaşama bakışımı oluşturan kooperatifçi kimliğim(kavram olarak değil gerçek anlamda) ve  daha bir çok özel kimliklerim…

Bugün (özelde sonlandırılmak zorunda kalınan Edak kooperatifçi kimliğim), kooperatifler,Eczacı Odaları ,TEB ve ilaç eczacılık üzerine yazmak ihtiyacı duydum.Bu günlerde yazabilmemin iki önemli açıklamasını yapmak durumundayım.

        I. Geçmişte İzmir Eczacı Odası Yönetim kimliğimin olması nedeniyle burada koop için yazı yazmak, taraf olduğumuz gerekçesiyle uygun görülmeyecekti.( Maalesef öyle bir anlayış ve gelenek oluşturulmuş.)Şimdi daha rahatım.

        II. Edak Ana Sözleşme Madde 20; ‘’Kooperatiften ilişkisi kesilen ortağın sorumluluğu, ayrıldığı tarihten itibaren iki yıl sürer.’’ diyor ve bu madde bana yazabilme hakkını tanıyor. (Dayanak 1163 sayılı KOOP yasası Madde 17 Tüm kooplar için)

        Gelinen noktada herkesin kabul edeceği gibi kronikleşmiş ve bekleyen birçok sorunla karşı karşıyayız.Şu anda sorunların yapısal özellikleri gündeme getirilmeden sorunun etrafında dolaşan düzenlemeler ile aslında mevcut işleyişin devam etmesine hizmet etmekten başka bir işe yaramayan çalışmalar yapılmakta. Genel hoşnutsuzluk bu kadar yaygınken sorunların çözümünde ciddi bir arayış ve atak yaratmayıp sorunlarla yaşamak eğilimi oluştu.Bu durum ise üyeler ,ortaklarda mevcut sorunlu işleyişten kendisine avantajlar sağlayacak yollar bulma (=girişimci eczacılık) ve tüm çabalarını bu doğrultuda harcama eğilimleri oluşturdu. Bu yüzden sorunlar kronikleşti.

       Bu sorunlarla karşı mücadelenin nitelikli bir örgütlülükle yapılacağı ortak ve rasyonel aklın gereği.Burada mesleğimizin ekonomik ve sosyal örgütlenmesinden bahsedilirken bu durumun Türkiye’deki politik egemenlik alanı(=Devlet) dışındaki tüm örgütlenmeler için geçerli olduğu tespitini yapabiliriz. Tabi Türkiye’nin içinde bulunduğu bu durumun  sadece kendi iç dinamikleriyle gelişen bir durumu olmadığı, uluslar arası siyasi dengeler ve küresel eğilimlere EDİLGEN bir şekilde eklemlenmesinin daha belirleyici olduğu gerçeğini atlamadan.. 

           Eczacılığın Ekonomik( KOOP’lar) ve Sosyal (Yasal=Zorunlu) örgütleri, sorunları ve örgütlenmeler üzerine  tespitlerle beyin fırtınası  yapmaya çalışacağım..     

           Tespit 1. Bütün örgütlerin başlangıç kuruluş ilkeleri ne kadar ideal olsa da belli bir eşikten sonra varlık nedenine yabancılaşıyor, bürokratlaşıyor, yozlaşıyor.

        ‘’‘Şu anda kooperatiflerin en temel gücü ne sermayeleridir, ne mal varlıklarıdır. Kooperatiflerin en büyük iki temel gücünden birincisi üyelerinin bilinç düzeyidir, ikincisi çalışanlarıdır’  ...demiş ve yazmıştı rahmetli Işık Bey…Bu söze kimsenin itirazı olacağını sanmıyorum..Gelinen nokta ne diyor

       Ortakların bilinç düzeyi…???

       Çalışanlar ve bilinç düzeyleri….??

      33. yılında gelinen nokta,…?

       Yada diğer kooplarda durum farklı mı…?

       Örgütlenmelerde başlangıçtan bugüne demokratikleşme anlamında ne yapıldı?

      Sendikalı çalışma şartlarından hangi noktaya gelindi…?

       Hiç çalışanların kooperatif ortağı yapılması ve ortak ruhu oluşturmanın maddi temelleri atılması düşünüldü mü?( Araştırılırsa örneklerine rastlanacaktır.)

        Ortakların ne kadarında kooperatiflerin oluşum ve gelişim süreçleri, kooperatifçi yaşama bakış çalışması yapıldı.Yada böyle bir ruhun oluşması niyeti oluştu mu? Şimdi bıçağın kemiğe dayanma safhasında ortakları nasıl harekete geçireceksiniz??.

         Son beş yıldır ortaklar arasında eşitlik ilkesini bozarak, ortak ruhu baltalayarak uygulanmaya konan , sınıflandırma (Segmentasyon),  özel sözleşmeler(Aidiyet) ile, başladığı günden bugüne, kooperatifleri nereye getirildi? ne kaybettir di ??

          Bırakın bunları gelinen nokta varlık yokluk sınırına dayanmışsa ne çalışmalar yapıldı? Ne önlemler alındı?

          Bu yazının sahibinin son beş yıldaki çığlıkları onlarca önerisinin hangisi yankı uyandırdı?

           En basitinden yılda bir ortaklarla paylaşılan çalışma raporunu Ana sözleşme ve Yasada belirtilen zorunlu sürede paylaşma ruhu oluşabildi mi?  Genel kurula giriş anında ele tutuşturulan ve içerde satır satır okunurken takip edilmesi istenen çalışma raporunun bu sunumunun ortaklara  ve kooperatife yakıştığına inanıyor musunuz? Bu kurumsal kimlik ve bu ortaklık bunu mu hak ediyor?  ( İsterseniz insanlar hak ettiği muameleye tabidir diyebilirsiniz, Haksızda olmazsınız))

       ……………………………………….sıralanamayacak dilekler,talepler…….

          Rahmetli Işık Beyin Kooperatif bilinci ve kooperatif yaşama şartlarının olgunlaşması niyetiyle olsa gerek (tartışılabilir bir bakış) başlangıçta hiyerarşik yapılanmayla sürdürdüğü kooperatif, bu işleyişi gelenekselleştirip bugünlere geldi.Diğer kooperatiflerde farklı bir durum olduğunu sanmıyorum.

          Kooperatifleri geçelim aynı durum diğer örgütlenmelerimiz içinde geçerlidir.

          Bunu aşmanın yolu dikey örgütlenmeyi reddeden, hiyerarşiyi reddeden örgütsel işleyiş oluşturmaktan geçer.Zaten toplumları da yukarıdan aşağıya doğru dönüştürme eylemi demokratik işleyişten önce bürokrasi  oluşturmuş ve burada kararlar küçük bir azınlık tarafından alınır hale gelmiştir.Demokrasi adına ucube bir işleyiş oluşturulmuştur. Aynı yapı diğer meslek örgütlerinde de gelenekselleşmiştir.

        ‘’ Herhangi bir sorunu onu yaratan düşünce sistemine dayanarak çözemezsiniz. ’’ özdeyişini kulağımıza küpe yapalım.

          Tespit 2.  Belli bir ekip dışında yönetimler(=temsiller) kimseyi ilgilendirmemektedir.

           Tüm kararlar bu organlarda( Yönetimler) alınır ve katılımların yetersizliği ve yokluğundan yakınıldığı halde katılımların artmasına yönelik bilimsel hiçbir şey yapılmaz. Çünkü mevcut işleyişler bu katılımsızlıklarla sürdürülebilir.

             Hiyerarşik bir yapılanma ve çalışma tarzının olmazsa olmaz sonucu bu olacaktır.

 

            Tespit 3 Mevcut İşleyiş üye veya ortağı kendi yapılanmasına yabancılaştırmıştır.

Bünyeyi oluşturan  parçaların yapıya yabacılaşması ise tüm sorunlara karşı duyarsızlık, sonuçta da Kararlara ,Genel Kurullara katılım üyeler ve ortaklarca yük olarak görme sonucunu doğurdu. Katılımların olmadığı tabanından kopuk bu yönetimler(=temsilciler) ise sorunları palyatif çözümlerle öteleyip, kronikleşmesinden başka hiçbir şey yapamaz, yapmaya da gücü yetmez hale geldi.

         

           Burada yapılacak ilk şey genel katılımı sağlayacak çalışmalar yapmak. Mademki temsili demokrasi var (gönlüm doğrudan demokraside olmakla beraber) çarşaf liste blok liste rezaletine son verip çoğunluğun tercihi yerine azınlıkta olsa tüm fikirlerin temsiline olanak tanıyacak seçim ve yapılanmayla, üye ve ortaklarıyla barışan , buluşan yapılar oluşturmak. Bunu demokrasiye inanmış ve içselleştirmiş ,sivil toplumun gücüne inananlar  başarabilir Ön koşul; mevcut işleyişteki azınlıktan ( ? ……………) kurtulmaktır.Ancak bu azınlığında demokratik temsil haklarının olduğu farkında lığıyla.

 

          Tespit 4. Meslek örgütlerinin en büyük zaaflarından biri herkesin refahı kendileri için istemesidir

         Böylece bireyselleşme ve bencilleşme başladı. Kendi işleyişinde böyle soysuzlaşmalara karşı güvenceler oluşturamayan yapılanmalar, ayrımcılık ve sınıflandırmayla bireyciliği ön plana çıkaran yanlış politikaları izleyerek,ortakların zaaflarını tetikleyip bugünlere gelinmesinde katkıda bulundular.

         Genel paylaşım süreçlerinde bir meslek grubuna ayrılan payın artırılması mücadelesi verilmeden  bireysel hırs ve iştahların artırılmasının bir faydası olmayacaktır.Nitelikli örgütlülük karar alma süreçlerine müdahil olup yasalaştırılması için çalışırken ,bir yandan ortaklarına, üyelerine hak arama mücadelesi aşılamalıdır.

 

            Tespit 5. Kapitalizmin azami kar yasası dürtüsü sermayenin küçük perakendecilere bıraktığı artı değer payını asgariye indirmeye bakar

           Bu süreci çevremizde oluşan zincir yapılanmalarda AVM lerde görüyoruz.Bizimle ilgili sermayenin tasarılarının uygulanacağı an,  ekonomik iklimin uygun olduğu an olacaktır.,Eczanelerin yavaş yavaş bir yangın yerine dönmesi ,ağır aksak işleyen eczacı kooplarının içine düştüğü durumlar geleceğin habercileri..Bu arada yasal mevzuat sermayenin deyişiyle ‘’yapısal uyum reformları’’ yavaş yavaş yaşama geçirilmektedir.Yeni TT kanunu 6102 Şahıs şirketlerine dikkat !!

           Böyle sonumuzu bekleyecekmiyiz?

          Ancak nitelikli bir örgütlülük bu bilincin oluşmasında ve ortak hareket etme noktasında etkili olabilir.Genel Kurullarda yetkiler alınarak,yasal sınırlar zorlanarak üyeler veya ortakların katılımı eğitim ve eğilimleri belirleme çalışmaları yapılmalı.

         Tespit 6 Kaynakların veya oluşturulan değerin meslek mensupları tarafından paylaşımında yaşam koşullarını iyileştirici işlevi azalmaya başladığında (=gelirler azalmaya başladığında) ilişkiler ‘’İnsan insanın kurdudur’’ noktasına gelir.

          Oysa ortak ruhta yaratılmaya çalışılan ‘’İnsan  insanın koludur’’tezindeki gibi ortak değer üretimi ve paylaşımını hedef almalıdır. Nitelikli örgütlülüğü beceremeyen topluluklara dayatılan ise ya ‘’ İnsan insanın kulu’’ yada ‘’İnsan tanrının kulu’’noktasıdır.

           Eğer sizin hakkınızdaki alınan kararlarda edilgen durumdaysanız (her zaman böyle olmuştur) sizin varacağınız nokta ya ‘’insan insanın kulu’’ yada ‘’insan tanrının kulu’’ noktası olacaktır.Bunu da isterseniz insanın  emeğini satan meta sürecine dönüştürülmesi (bağımsız özerk işletmelerin tasfiyesi) yada cemaat ve tarikatların bir parçası olma süreci olarak görebilirsiniz

 

           Tespit 7    Rakamlarla ,istatistiklere istediğinizi söyletebilirsiniz. Kelimeler, kavramlar , istatistik ve rakamlar maniplasyona açıktır.

           Genel kurullarda veya çalışma raporlarında ki veriler mevcut işleyişi aklar nitelikte hazırlanır.Buna rağmen bas bas bağıran rasyolar dikkate alınmaz.Bunu ortakların çokta anlaması istenmez.Böyle talepler temsilcilerce (=yönetimler) ilgi görmez. Çünkü ortaklar ve temsilcilerin çoğu doğrusu işin farkında değıldir.Böyle olması da uygun görülmüştür.

          ‘’Yönetmek = Egemen olmak için, gizlemek esastır’’ özdeyişi ni  göz ardı etmeden ancak katılımla, doğrudan demokrasiyi sağlayarak sorunu aşabileceğinizi unutulmamalısınız..

 

            Yazılanların uzaması ve okuyanların düşünsel bütünlüğünü zorlaması endişesiyle burada  ara verip, İlaç Eczacılığın diğer sorunlarına aynı perspektiften bakışla devam etmeye çalışacağım. Tespitlerin en geneliyle sözlerimi noktalıyorum.

             KAPİTALİZM SAĞLIĞA ZARARLIDIR !!!          

Saygılarımla..

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat