Hat, tezhip, minyatür, oyma ve kakma gibi klasik ve geleneksel bir Türk sanatı olan "Ebru"yu kısaca su üzerinde resim yapma olarak tanımlayabiliriz.
Ebru, eskiden kitap ciltlerinde, yazı pervazlarının süslemesinde, açık renkle yapılan hafif ebrular ise özellikle hat sanatında yardımcı unsur olarak kullanılmıştır. Halen bunu sürdürenler bulunmaktadır.
Çağımızda Ebru, yardımcı unsur olmaktan çıkmış ve başlı başına bir sanat olarak algılanmakta, ebru tablolar resim gibi duvarlara asılmaktadır. Mustafa Düzgünman, Necmettin Okyay, Niyazi Sayın gibi bir evvelki neslin ebru ustaları ebruyu tek başına çerçevelenir hale getirerek genç nesle bu yolu açmışlardır.
Ebrunun doğuş yeri tam olarak bilinmemekte, Çinlilerin kâğıdın imalini keşfinden sonra, 8.yüzyılda Türklerin kâğıt imal ederken ebruyu da buldukları düşünülmektedir.
Topkapı Sarayında bulunan tarihi tespit edilmiş en eski ebru 1447 yılına aittir. Orta Asya dillerinden Çağatayca’da “hare gibi, dalgalı”anlamına gelen EBRE kelimesi bu sanatın bilinen ilk adıdır. İpek yolu ile İran’a gelen sanat, burada EBRİ (bulutumsu, bulut gibi) veya ABRU (su yüzü) olarak isimlendirildi. Türklerle birlikte Anadolu’ya gelen sanat, “EBRU” olarak anılmaktadır.
Japonların da 700 yıl önce başlayıp bugün hala sürdürdükleri “Suminagashi”adlı, su üzerinde kâğıt boyama sanatları vardır. Teknik ve alınan sonuç bakımından farklı özellikleri olan bu sanat, suda yüzdürülen hint mürekkebinin kâğıda alınmasıyla icra edilir.
TÜRK EBRUSUNUN YAPILIŞI:
Kitre denilen bir çeşit zamk ile yoğunluğu arttırılmış bir su hazırlanır. Üzerine sulandırılarak ezilip sığır ödü katılmış toprak ve kök boyalar at kılı ve gül dalından yapılmış fırçalarla serpilir. İnce uçlar, iğne ve taraklar yardımıyla çeşitli biçimler verilir. Su üzerine yaratılan bu form üzerine kapatılan kâğıda alınır. Havanın ısı ve rutubeti de uyumlu ise ebru başarılı olur.
Ebru çeşitlerini, Battal Ebru, Gel-git Ebrusu, Şal Ebrusu, Taraklı Ebru, Kumlu-Kılçıklı Ebru, Hafif Ebru, Somaki Ebrusu, Bülbül Yuvası, Hatip Ebrusu, Çiçekli Ebrular, Akkase Ebru ve Yazılı Ebru sıralayabiliriz.
Ebru yapımında kullanılan malzemeler:
Kâğıt: Emici özelliği fazla ve mat olanları tercih edilir. En çok 60 veya 80 gr. 1.hamur kâğıtlar kullanılır. Ayrıca 2. ve 3. hamur kâğıtlar da kullanılmaktadır.
Tekne: Ebru yapımında alüminyum veya galvanizden yapılan tekne tabir ettiğimiz kaplar kullanılır. Genel olarak 35x50 cm. olan tekneler tercih edilir.
Fırça: Yapımında gül dalı tercih edilmektedir. Fırçalara sarılacak kıllar atkuyruğundan olmalıdır.
Sığır Ödü: Boyaların kitreli suyun üzerinde durmasını sağlar ve birbirlerine karışmasını önler. Boyaların içine ilave edilerek kullanılır.
Kitre: Geven türü dikenli bitkilerden elde edilen yapışma özelliği az olan bir zamk çeşididir. Suyun yoğunluğunu arttırmak için kullanılır.
Su: İdeal olanın arı su olmasına rağmen, sertliği düşük, kloru ve kireci az, iyi kalite içme suları da kullanılabilir.
Boyalar: Oksit boyalar ve topraktan elde edilen boyalar kullanılır. Pigment boyalarda çiçekli ebru yapımında kullanılmaktadır.
Ebru çeşitleri: Battal ebru, Gelgit ebrusu, Şal ebrusu, Taraklı ebru, Kumlu-kılçıklı ebru, Hafif ebru, Bülbülyuvası, Akkase ebru, Yazılı ebru, Hatip ebrusu, Çiçekli ebrular (lale, karanfil, gelincik, papatya, menekşe) olarak sayılır.
Ebrunun yapılışı: Kitre ile yoğunluğu arttırılmış bir su hazırlanır, tekne olarak adlandırılan kap içine konulur. Üzerine sulandırılarak ezilip sığır ödü katılmış toprak ve kök boyalar, at kılı ve gül dalından yapılmış fırçalarla serpilir. İnce uçlar, iğne ve taraklar yardımıyla da çeşitli biçimler verilir. Su yüzünde yaratılan bu form, üzerine kapatılan kâğıda alınır.
Avrupa ülkelerinin Ebru sanatını öğrenmesi 17.yüzyılda gerçekleşmiştir. Bunu uzun süre Türk kâğıdı diye isimlendirmişlerdir. Sonraları Fransızlar, Somaki Ebrusu üzerindeki mermeri andıran damarlar yüzünden bu sanata “Papier marbre”, İngilizler ise “Marbled paper” adını vermişler, Araplar da damarlı kağıt anlamına gelen “Varakü’l-mücezza” sözcüğünü kullanmışlardır.
Çağımızda Avrupa’da ve özellikle Amerika’da klasik teknik ve malzemelerin yerine yeni malzemeler kullanılarak modern teknikle yapılmaya başlanmış, genel olarak “ Marbling” adı altında birçok kitap yazılmıştır.
Son zamanlarda unutulmaya yüz tutmuş bu geleneksel sanatımıza bir grup genç sanatçı sahip çıkmış, kullanım alanlarını genişletip bu güzel sanatı eşarplar, kravatlar, cam eşyalar üzerinde de icra etmeye başlamışlardır.
Sanat faaliyetlerine 1993 yılında Turing’e bağlı El Sanatları Çarşısında İznik Porselenleri (fırında) çalışarak ve ipek üzerine eski Türk motifleri ve turaları boyayarak başladı. Daha sonra çalışmalarını Moda’da özel bir atölyede EBRU üzerine devam ettirdi. EBRU sanatını hem kâğıt hem de ipek üzerine uygulamaktadır. Kâğıt üzerine yaptığı çalışmalar sanatçının klasik ve özgün çalışmalarını içermektedir.
Sanatçı 1998 yılında açtığı sergilerde bir ilke imza atarak, ebru üzerine çini motifleri boyayarak oluşturduğu eserlerini ilk defa izleyenlerin beğenisine sundu. 2004 yılında ilk defa Nasreddin Hoca’lı Ebru yapan sanatçı unvanını da almıştır.
EBRU sanatı ile ilgili çeşitli kongrelere katılmıştır. Değişik dergilerde yazıları yayınlanmış, sanat ile ilgili çeşitli televizyon ve radyo programlarına konuk olarak katılmıştır. Konferans ve seminerler vermektedir. Gesam üyesidir. Çeşitli karma sergilere de katılan sanatçının kişisel sergileri aşağıdaki listede yer almaktadır.
İstanbul Divan Oteli Ekim- 1994
Selçuk Efes Müzesi Eylül- 1995
İstanbul The Marmara Oteli Ekim- 1995
Beyoğlu Belediyesi Sanat Galerisi Şubat- 1997
Eyüp Belediyesi Mayıs- 1997
Caddebostan Kültür ve Sanat Merkezi Mayıs- 1998
Melbourne Chapel Galeri- Avustralya Temmuz-1998
Sydney Yeşim Galeri- Avustralya Ağustos-1998
Melbourne Metro Craft Centre-Avustralya Eylül- 1998
Bakraç Sanat Galerisi, İstanbul Aralık- 1999
İstanbul The Marmara Oteli Ocak- 2001
Kufa Galeri, Londra- İngiltere Şubat- 2003
Zeytinburnu Belediyesi, Merkez Efendi
Etkinlikleri Mayıs- 2003
Eyüp Belediyesi Mayıs- 2004
Dünya Aktüel Sanat Galerisi, Istanbul Haziran- 2004
Akşehir Nasreddin Hoca Festivali Temmuz- 2004