Şirketlerin ticari kurumlar olarak başlayan yaşamları insan yaşamına benzer. Kurulur, çocukluk ve ergenlik dönemini tamamlar sonra yetişkin kimliğiyle, güçlü ve kişilikli olarak yoluna devam etmek ister. İnsan yaşamında olduğu gibi ticari kurumlarda da hayatı mutlu ve başarılı bir şekilde tamamlamak hiç kolay değildir. Bu nedenle şirketlerin büyük çoğunluğu kuruluşunun ilk yıllarında kapanmak zorunda kalır.
Şirketlerin hayatta kalması, insanlık yaşamının ilk yıllarında karşılaşılan yaşam mücadelesi gibidir. Ortam sağlıklı büyümeye ve uzun yaşamaya pek müsait değildir. Doğanın ve kapitalizmin temel kuralı aynıdır: Sadece ve ancak güçlüler ve değişime hızlı uyum sağlayanlar yoluna devam eder.
Kurucularla başlayan serüven, üretilen ürün ve hizmetlerin kalitesi, çalışanların şirketi sahiplenmesi, yöneticilerin başarısı ve etik davranışları ile güçlü kurum kişilikleri oluşur. Kurucuların şirketlerini kurarken attıkları tohumun gelinen anda ne kadar büyüyüp yeşerdiği ise kurum kültürü olarak adlandırılır ve bu kültür tehlikeleri önceden fark eden, gerekli önlemleri alan, karşı stratejileri hızlıca hayata geçiren, sonuçları birlikte sahiplenen ve birlikte kutlayan ekipler yaratır.
Kurucularla başlayıp binlerce çalışana ulaşan işletmeler artık toplumun önemli bir katmanıdır. Yüzlerce farklı insanın iş yaşamında sergilediği bireysel davranışlar, iletişim ve iş yapış şekilleriyle oluşan düzen o firmanın rekabetçi yapısını şekillendirmiştir. Bireysel başarıların kutlandığı, bir ailenin mutlu yaşaması, toplumların birlikte sevinci veya hüznü gibi duyguları birlikte yaşar ve çalışanlar da bunu hisseder.
Yoğun rekabetin yıkıcı etkisiyle uğraşan şirketler, kanun koyucuların uyguladığı yetersiz makro ekonomik politikalardan da genelde olumsuz etkilenir. İnsanlık tarihinde en büyük yıkımlarını yapan salgın hastalıklar da içinde bulunduğumuz modern zamana rağmen toplum ve iş yaşamını hasar verecek şekilde olumsuz etkilemiştir. Bu nedenle güçlü kurumsal yapılara ve sağlıklı kurum kültürüne her zamankinden daha fazla gereksinme vardır.
Şirketlerin başarılı, sağlıklı ve uzun yaşamalarını sağlayacak kurum kültürünün sürekliliğindeki kilit görev, çalışanlardadır. Yaratılan çalışma ortamına tüm çalışanlar katkıda bulunarak oluşan kültürün geliştiricisi olmalıdır. Bütün çalışanlar sorumluluk alanlarındaki işi en verimli şekilde yaparken daha iyi neler yapabileceğinin heyecanını hissetmeliler. Bireysel hedef olarak ‘söyleneni yaparım’ değil, ‘söylenmeden beklenenin üzerinde üretirim’ sorumluluğunu hissetmelidir. Çalışanlar, sorumlu olduğu süreçleri sahiplenmeli, aksayan yönleri görmeli ve daha iyi neler yapabileceği arayışında olmalıdır.
Ticari kurumun çalışan sayısı ne olursa olsun oluşturduğu kültür ona bir karakter kazandırır. Yönetici ve çalışanların günlük hayattaki davranışları, iletişimi ve iş yapış yöntemleri kurum kültürünü anlamamızı sağlar. Üretilen ürün ve hizmetlerden faydalanan insanların memnuniyeti ise kurum kültürünün dışa yansımasıdır.
Sağlıklı kurum kültürüne sahip ticari kurumlar, daha rekabetçi, değişimlere hızlı cevap veren ve ulaşacağı hedefleri sürekli güncelleyen firmalar haline gelir.