Farklı modellerle uygulanıyor olsa da tüm ülkelerde hâkim sistem kapitalizmdir ve sistemin temeli, başta büyük ölçekli olmak üzere işletmelerin yarattığı ekonomik değerlerdir. Bu nedenle günümüz şirketlerinin toplum yaşamına yön veren ve toplumu oluşturan önemli bir katman olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca şirketlerin çalışanlarına sunduğu ekonomik koşullar ve çalışma ortamları, sosyal yaşamı da önemli ölçüde şekillendirir.
Devletleri incelediğimizde yönetenler, elitler ve yönetilenler olarak sınıflayacağımız üç katman, şirketlerde patron, yöneticiler ve çalışanlar olarak yine üç ana katman olarak karşımıza çıkıyor. Bu yazının konusu şirketlerin yönetim kurullarında yer alan, CEO, Genel Müdür ve Genel Müdür yardımcılıkları dahil, karar süreçlerinde söz sahibi olan üst düzey yöneticilerin temel sorumluluklarını incelemek olacak. Karar süreçlerinde söz sahibi olan yöneticilerin aldığı ve çalışanların yaşam standartlarını etkileyen kararlar, diğer şirket çalışanlarını dolayısıyla toplum yaşamını etkileyen ve değişimi başlatan uygulamalardır.
Binlerce çalışanı, milyarlarca USD cirolarıyla kendi alanlarındaki pazarları şekillendiren global ve büyük ölçekli ulusal şirketlerin uyguladığı sistemler, doğal olarak diğer orta ve küçük ölçekli şirketler tarafından örnek alınmakta. Rekabetin getirdiği en kaliteli ürünü en iyi fiyatla üretme uğraşı, çalışanlar açısından da iyi çalışma koşulları, iyi ücretler, gelişim ve kariyer fırsatları olarak karşımıza çıkıyor.
Hiç şüphesiz bu konuda en fazla deneyimin yaşandığı dönem pandemi oldu. Büyük ölçekli şirketlerin hızlıca uygulamaya aldığı evden çalışma, esnek çalışma saatleri, ilave ücretler, önce çalışan sağlığı ve buna uygun alınan Covid önlemleri diğer firmalar tarafından da hızla hayata geçirildi. Pandemi döneminde bu değişime ayak uyduramayan şirketlerde işten ayrılma oranları normal dönemlerin çok üzerine çıkarken; çalışanların, şirketlerin sahip olduğu ürünler veya ürettiği hizmetlerden daha değerli olduğu bu dönemde daha net anlaşıldı.
Şirketleri, en büyükten en küçük ölçeklisine kadar incelediğimizde sistem aynıdır. Çalışanların şirketteki varlığı karar vericilere aittir. Karar verici de şirketin ölçeğine göre patron veya yöneticilerdir. Devlet asgari ücreti belirleyerek yüksek ücretleri piyasa koşullarına bırakır. Doğal olarak küçük işletmeler asgari ücreti uygulamak zorundadır. Devletin ücretlere yaptığı bu müdahale, asgari ücretli çalışanların minimum yaşam koşullarını sağlamak amacı taşıması nedeniyle tartışmaya açıktır. Asgari ücret dışındaki ücretler için ise serbest piyasa koşulları devreye girer.
Bulunduğu sektörün ciro, karlılık, çalışan sayısı, piyasa değeri gibi temel göstergelerdeki en büyük şirketleri, çalışanlarına küçük ölçekli rakiplerinden daha iyi koşullar sunar. Şirketler daha yetenekli, iyi iş sonuçları üreten ve uzun süreli başarı elde edebilen çalışanları bünyesinde tutmak için bu politikayı izler. Çalışanlara esnek çalışma saatleri, uzaktan çalışma imkanları, uzun süreli ek doğum izinleri, azaltılmış çalışma süreleri ve hiyerarşik yönetim yapılarının değişmesi gibi maddi olanaklardan farklı koşulların sunulması tercihi ve bağlılığı artırmıştır.
İşgücü pazarında oluşan rekabet kuşkusuz çalışanlar açısından olduğu kadar toplum yaşamına da olumlu değişimler sunan başlangıçları yaratır. İşyerindeki mutlu birey, aile ve toplum yaşamında da mutlu birey olur. Batı toplumlarının geldiği refah seviyesi ve toplum yaşamı incelendiğinde özellikle büyük işletmelerin uyguladığı politikaların katkıları çok açıktır. Benzer bir durum Cumhuriyet döneminde Anadolu’da kurulan büyük ölçekli üretim tesislerinin o bölgenin ekonomik ve sosyal yaşamına getirileri için de söylenebilir.
Elbette kamu yönetiminin işgücü pazarını düzenleyen kanunları, yönetmelikleri ve müdahaleleri her zaman vardı. Ancak rekabetin günümüzde geldiği nokta, değişime hızlı uyum sağlama gerekliliği, şirketlere kamu politikalarından daha hızlı ve çalışanları memnun edecek kararlar alma zorunluluğu getirdi. Çalışanların çalışma koşulları, genel anlamda insan kaynakları politikaları ve karşılığında sunulan maddi olanaklar günümüz şirket stratejilerinin en önemli konusu oldu. “Önce Çalışan”, “Önce Müşteri” sloganının yerini almaya başladı.
Yaşamın temel kuramıyla kapitalizmin temel kuralları aynı, paylaşımın nasıl olması gerektiği ise toplumların oluşumundan günümüze dek çözülemeyen, çözümü de beklenmemesi gereken bir konu. Çözüm paylaşan tarafların memnuniyetinde aranmalıdır.
Günümüz modern toplumlarında ekonomik ve sosyal hayatı belirleyen üst düzey yöneticiler ve şirket sahipleri, yaşamın temel kuralı paylaşımın nasıl olması gerektiğine karar vericilerdir ve bu nedenle paylaşım yasalarını yapan kamu yöneticileri kadar sorumludurlar. Konfüçyüs’ün, “devleti yönetenler erdemli olmalıdır”, sözünü günümüzde, “şirketleri yönetenler de erdemli olmalıdır”, olarak güncelleyebiliriz.