KAMU KURUM İSKONTOSUNUN ECZACILARA VERDİĞİ ZARARIN KALICILAŞTIRILMASINA
HAYIR !
Değerli Üyelerimiz ve TEİS'i takip eden Meslektaşlarımız,
Mesleğimize yönelik olarak başlatılan ekonomik, sosyal ve hukuki saldırıların hedeflerinden olan ekonomik anlamdaki batırılış sürecimize son nokta konulmak istenmektedir.
Bugüne nasıl gelindi?
Bu süreç nasıl işletildi?
...
Bilindiği gibi 14 Şubat 2004'te eczacı kar oranları yeniden düzenlendi ve eczacıların yıllardır kazanılmış hak konumundaki %20 kar oranı kademeli olarak %20'nin altına düşürüldü.
Bu yeni kar oranlarının eczacı aleyhine değil, tam tersine eczacı lehine olduğu, bu yeni düzenlemeye karşı çıkması gerekenlerce eczacı kamuoyuna dikte edildi.
14 Aralık 2004 tarihinde kamu kurum iskontosuyla ilgili protokol imzalanarak ilaç firmalarının yapması gereken iskontoların eczacıların üzerinden ve karlılığından yapılması yönündeki düzenleme uygulamaya taraf olmayan eczacıların imzasıyla yürürlüğe girdi.
“İlaç firmalarının imzaları nerede?” diye soranlara yine aynı kişilerce “onlar imzalayamaz, zaten söz verdiler, yetmez mi?” şeklinde cevap verildi.
Kamu kurum iskontosu yüzünden eczacıların zarar etmeyeceği hazırlanan tablolarla ispatlanmaya çalışıldı.
9 Şubat 2005 tarihli protokol ile başlayan SSK açılımı sürecinde , eşdeğer ilaç uygulamasının yaygınlaşmasına paralel olarak hiçbir yerde yazılı olmayan nihai kurum iskontosu adı altındaki indirimlere de yine aynı şekilde karşı çıkılmadı.
Yasa ile eczacının hak ve menfaatini korumakla görevli kişilerin siyasi gelecek beklentisi içinde olduğunu göremeyen, tahmin edemeyen eczacı tabanının oluşacak tepkisi bastırıldı, kral çıplak diyenlerin sesi ise duyurulmadı.
Tıpkı sel baskınında ortalığı kaplayan suyun hasarı gizlediği gibi, 9 Şubat 2005 tarihli protokol ile eczaneleri dolup taşan meslektaşlarımız da bu yoğun tempoda zarar ettiklerini göremedi. Çünkü eczanelerindeki kalabalık bu gerçeği perdelemişti.
Taşlar yerine oturmaya başladığı, sel suları da çekilip eczacıların açık bir şekilde zarar ettiği artık gizlenemez boyuta gelince eczacıları ikna etmek için uğraşan herkes, eczacının zararını önlemek için eylem hazırlığına kalkıştı.
Eczacılara yeterli miktarda fatura hazırlayarak faturalı hayata geçişe hazırlıklı olmasını söyleyenler, 16 sayfanın yarısından fazlası eczacılara verilecek cezaları düzenleyen 2007 protokolüne seyirci kaldı.
30 Haziran 2008 'de bu sefer eczacının zararını kesin olarak önleyeceklerini ve zafer olarak niteledikleri üç bakanın imzaladığı protokolden geri adım atmayacaklarını, meslektaşlarımızdan faturaların üzerine “dava açma hakkım saklıdır” ibaresini yazmasını söyleyenler; daha yazılı beyanlarının mürekkebi kurumadan üç gün içinde elde ettikleri kısmi kazanımdan bile 10 Eylülde eczacı aleyhine karar alarak feragat ettiler.
Şimdi sormak istiyoruz:
Alınan bu kararda örgütsel bir mutabakat var mıdır?
Siyasi iradenin attığı imzadan dolayı açmaza düşmesi eczacı camiasının sorunu mudur?
Eczacının kan kaybını “3 yıldır dayandınız 2–3 ay daha dişinizi sıkın” mantığıyla görmezden gelme, çözümü öteleme, erteleme yetkisi nereden alınmıştır?
İki – üç aylık ertelemenin ardından yeni bir ertelemenin gelmeyeceği nasıl garanti edilecektir?
Bu iki- üç ay içinde batacak, iflas edecek, ticari itibarı karşılıksız çek senet yüzünden ömür boyu yok olacak meslektaşlarımızın vebalini kim nasıl ödeyecektir?
...
Değerli Üyelerimiz ve Meslektaşlarımız,
İmzalanmış olan 2008 protokolünde eczacı camiasının tek yürek ve tek ses olması sayesinde elde edilen kazanımın 10 Eylül tarihinde imzalanan ek protokol ile terk edilmesi , %4 'ten %11' e çıkan kamu kurum iskontolarından doğan eczacı zararına seyirci kalınması, bu yönde yasal bir düzenleme yapılması talebinin gündem dahi edilmemesi kabul edilemez bir tutumdur.
Kamu kurum iskontolarındaki katlanarak artan zararımızın zamana yayılarak kabul ettirilmesine, kanıksanmasının sağlanmaya çalışılmasına ve zararımızın kalıcılaştırılmasına boyun eğmemiz söz konusu olamaz.
Zira ;
Eczane eczacıları depolara sadece senede bir sefer ödeme yapmamaktadır!
Borçları bir kalemde silinip sıfırlanmamaktadır!
Değerli Üyelerimiz ve Meslektaşlarımız,
Balkona çamaşır asma gününü, kaldırımda yürüme yönünü dahi belirleyen binlerce yasal düzenleme mevcutken sektörün bir kısmının sadece ve sadece lafta kalan “söz” ü dayanak alınıp yasal düzenleme yapılarak, sektörün diğer kısmı olan eczacıların anayasal teminat altındaki mülkiyet hakları ihlal edilerek, mal varlıkları, birikimleri bedelsiz olarak kamulaştırılamaz, böyle bir hukuksuzluğa seyirci olunamaz, sessiz kalınamaz.
Siyasi iradenin ve SGK'nın atmış oldukları imzalarla yasal açıdan tespit etmiş oldukları eczacı zararına ilişkin olarak sendikamızca yasal yollardan yapılan başvuruların yanında eylemlilik sürecini de başlatmış bulunmaktayız.
Kamu kurum iskontolarındaki eczacı zararının önlenmesi ve firmalarca telafi edilmesi için -HEMEN- yasal düzenleme yapılmasını istiyor ve “ KAMU KURUM İSKONTOSUNUN ECZACILARA VERDİĞİ ZARARIN KALICILAŞTIRILMASINA HAYIR !” diyoruz.
Saygılarımızla...
TEİS YÖNETİM KURULU