Hükümet kanadından ardı ardına gelen açıklamalarla, yaşadığımız mesleki sorunlar, çok bilinçli ve sistemli bir biçimde yeni bir boyuta taşınmak isteniyor.
İlgili bakanlar ve bağlı bürokratları meslek örgütümüz Türk Eczacıları Birliği'ni adeta halka ve eczacılara şikayet edip, hedef gösterip, sorunların kaynağı olmakla suçluyorlar.
Türk Eczacıları Birliği' ne yönelik saldırılar, hiç kuşkusuz eczacılaradır. Biz, yaşananları böyle anlıyoruz.
Siyasi egemenlerin tavrı ise ibretlik olup, demokratik anlayışın tümüyle dışındadır.Gemişte her fırsatta, "biz politikaları Türk Eczacıları Birliği ile ortak saptıyoruz, son derece iyi diyalogumuz var" diyenler, eczacıların haklarını talep eden meslek örgütümüze yönelik "biz bunları artık tanımıyoruz" diyebiliyorlar. Böylesine bir siyasi ikiyüzlülük sergileyebiliyorlar. Yani; "söyleneni yaparsan" iyi, yapmazsan "ezer geçerim, tanımam" diyorlar.
Böylesi bir tavır karşısında boyun eğilemez. Bu mücadele süreci anlamlı kazanımlar elde edinceye kadar, geri adım atmadan sürdürülmelidir.
Örgütlerimiz hızla yüzünü üyesine dönmeli, basına açık geniş katılımlı toplantılar düzenlemeli, önderlik etmelidir. Katılımcı demokrasinin olmazsa olmaz yöntemleri hiç zaman yitirilmeden yaşama geçirilmelidir. Ve artık öyle görünüyor ki; çok kısa bir süre içinde ilaç ve eczacılık hizmeti üretmekten gelen gücümüz kullanılmalıdır.
Sert bir uyarı yapmanın zamanı gelmiştir; kepenkler indirilmelidir. Yoksa yarın çok geç olacaktır.
Eczacılar örgütlerinin arkasında sıkı sıkıya duracaklardır. İnancımız bu yöndedir.
Cosmos Kaos’a Karşı 
