İstanbul Tabip Odası Başkanı Özdemir Aktan, AKP hükümetinin kısa dönemde almayı hedeflediği oy uğruna yasalaştırdığı Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın, ABD gibi ülkelerde bile uygulanamaz hale geldiğine dikkat çekti. Aktan, Türkiye’yi sağlık alanında çok daha ciddi bir krizin beklediğini belirterek, sistemin önümüzdeki birkaç yıl içerisinde çökeceğini ileri sürdü. Aktan programın, sağlık sektörünü kartellerin eline emanet ettiğini ifade etti.
Programa göre herkesin prim ödemesi gerektiğini söyleyen Aktan, Türkiye’de bunun mümkün olmadığını belirtti. Aktan, prim ödemelerinde yaşanacak sorun nedeniyle Sosyal Güvenlik Kurumu’nda yeteri kadar para birikmeyeceğini vurguladı. Özel hastanelerin, masraflarının yüzde 30’unu hastadan alabilmelerine olanak sağlandığını anımsatan Aktan, bu oranın yetersiz olduğunu ve gelecekte arttırılacağını öne sürdü.
AKP hükümetinin bundan 5 yıl önce Sağlıkta Dönüşüm Programı adını vererek parça parça uygulamaya koyduğu sistem, bugünlerde özel hastanelerin isyanı, yatan hasta ölümlerinin artması, bebek ölümlerinin hız kazanması gibi sonuçlarla ilk açıklarını vermeye başladı. İstanbul Tabip Odası Başkanı Özdemir Aktan, IMF ile Dünya Bankası projesi olan bu programın, Türkiye’nin sağlık sistemini önümüzdeki birkaç yıl içerisinde çökerteceğini söylüyor. Aktan, AKP hükümetinin kısa dönemde almayı hedeflediği oy uğruna yasalaştırdığı programın, ABD gibi ülkelerde artık uygulanamaz hale geldiğini, Türkiye’yi ise çok daha ciddi bir krizin beklediğini ifade ediyor. “Ne kadar para o kadar sağlık” anlayışı çerçevesinde hazırlanan bu yeni sağlık modeli, bir yandan sağlığı kartellerin eline emanet ederken, diğer yandan sağlıktan yalnızca hekimleri sorumlu tutarak kendini kurtarmaya çalışıyor. Aktan ile Türkiye sağlık sistemini bekleyen kaçınılmaz sonu konuştuk.
- AKP hükümetinin yürürlüğe koyduğu Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın amacı nedir? Neyi hedefliyor ve nasıl sonuçlanacak?
- Hükümetin 5 yıldır devam eden, sağlıkta dönüşüm diye adlandırdığı bu projenin üç önemli bacağı var. Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS), birinci basamak sağlık hizmetlerinin değiştirilmesi anlamına gelen aile hekimliği ile devlet hastanelerinin yeniden yapılandırılması.
AKP’nin ortaya koyduğu bu yeni sistemi “sağlığın özelleştirilmesi” diye özetlemek mümkün. Geçmiş yıllarda sosyal güvenliğe ya da sağlığa giden para, AKP hükümeti tarafından bir tür “kara delik” olarak adlandırıldı. Bu para, hiçe harcanan paraymış gibi değerlendirildi. Oysaki o para insanların sağlığına, emekliliğine harcanıyordu. Hükümetin oluşturduğu bu yeni modelde ise yurttaşlar prim ödeyecek, bu prim Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) havuzunda toplanacak. O havuzda toplanan parayla SGK hem kamudan hem de özel sektörden sağlığı satın alacak. Şimdi hükümet herkesin sağlık harcamaları buradan karşılanacakmış gibi bir hava yaratıyor. Bu elbette kulağa hoş geliyor, ancak işin aslı bu değil. Bir kere herkesin prim ödemesi lazım, ki bu Türkiye için imkânsız. Türkiye ekonomisinin yüzde 50’si kayıt dışı zaten. Kayıtlı çalışanlardan da Bağ-Kur örneğinde olduğu gibi prim ödeme oranı yüzde 15’i geçmiyor. Dolayısıyla ödenemeyen primler havuzda toplanamayacak. Bununla ilgili yasada “temel teminat paketi” diye bir madde var. Onun da anlamı şu: Havuzdaki para neye yeterse biz o kadar hizmet verebiliriz. Buradan yola çıkarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim, Türkiye’nin sağlık sistemi birkaç yıl içerisinde tamamen çökecek.
- Öyleyse bu sistemi ‘Ne kadar para o kadar sağlık’ diye özetlemek mümkün.
- Evet. Bir de sorun şu ki SSGSS 1 Ekim’de tamamen yürürlüğe girdiğinde yeşil kart uygulamasında olduğu gibi fakirlerin primlerinin karşılanacağı söyleniyor. Ancak yasa, fakirliği bir ailenin gelirinin asgari ücretin üçte biri olması olarak tanımlıyor. Yani bir ailenin geliri 200 YTL’den fazlaysa devletin gözünde bu insanlar fakir değil ve bunların primini devlet ödemeyecek. Dolayısıyla ayda 200 YTL kazanan ailenin kişi başı 70 YTL prim ödemesi gerekiyor. Bu tabii ki imkânsız.
- Bu model nereden örnek alındı?
- Bizim gerek sağlık, gerek diğer devlet politikalarını hükümet kendisi yürütmüyor; bunların hepsi IMF ve Dünya Bankası projesi. IMF ile Dünya Bankası sağlıkta özelleştirme projesini bizim gibi ülkelere empoze etmeye çalıştı. Ancak denenen hiçbir ülkede de başarılı olmadı.
IMF’nin dayandığı politika şu: Sosyal güvenliğe ve sağlığa harcanan para devlet bütçesine büyük bir yük getiriyor. Devlet bu işten çekilsin. Bizde kurulmaya çalışılan sağlık sistemi ABD’deki sistemin neredeyse aynısı.
Şimdi dikkat ederseniz Amerikan seçimlerinin ana konularından biri de sağlık, çünkü sağlık sistemi batmış vaziyette. Üstelik bizim kişi başı gelirimiz 5 bin dolar, onlarınki 45 bin dolar. ABD’de resmi rakamlara göre 55 milyonun hiç sigortası yok. Geriye kalan sigortalıların da yarısından fazlasının sigortası yeterli değil.
MELTEM YILMAZ