AVRUPA ADALET DİVANI KARARI: ECZACILIK UZMANLIK ALANIDIR, TİCARİ SERBESTLİK BAKIMINDAN DEĞERLENDİRİLEMEZ
Serbest Eczane Açma/İşletme Hakkının Eczacılar ile Sınırlandırılmasına Yönelik Ulusal Mevzuatlar AB Müktesebatının Sermayenin Serbest Dolaşımı İlkesini İhlal Etmemektedir.
Eczanelerin sadece mesleki eğitim almış eczacılar tarafından açılabileceğini/işletilebileceğini belirten bazı üye ülke mevzuatlarına karşı Avrupa Komisyonu tarafından Avrupa Adalet Divanı’na yapılan başvurularda, bu ilkenin sermayenin serbest dolaşımına yönelik AB genelindeki mevzuatı ihlal ettiği iddia edilmiştir. 19 Mayıs 2009 tarihinde bu başvurulardan ikisine dair (İtalya ve Almanya) almış olduğu kararı Adalet Divanı bir basın açıklaması ile duyurmuştur. Daha önce de bu yönlü mevzuata sahip ülkeler, Komisyon tarafından müktesebattan kaynaklı sorumlulukların yerine getirilmediği şeklinde suçlanmış ve Adalet Divanı’na şikayet edilmişlerdi.
Mahkeme, AB mevzuatınca çerçevesi çizilmiş olan AB genelinde işletme açma/faaliyette bulunma özgürlüğü (sermayenin serbest dolaşımı ilkesi) ilkesinin; eczacılık eğitimi almayan bireylerin eczane sahibi olması ve işletmesi hakkından mahrum bırakılmasını sağlayan ulusal mevzuatların önüne geçemeyeceğine karar vermiş ve Komisyon’un başvurusunu reddetmiştir.
Öte yandan Avrupa Adalet Divanı, eczane sahipliği konusundaki bu kısıtlamanın sermayenin serbest dolaşımına yönelik bir engelleme olduğu kararına varmış ancak böyle bir kısıtlamanın “kamuya güvenilir ve kaliteli tıbbi ürünlerin sağlanması amacıyla” gerekçelendirilebileceği yönlü karar almıştır.
Adalet Divanı kararına binaen yapılan basın açıklamasına göre “
Bu önlemleri açıklayan Adalet Divanı kararını gerekçelendirirken, “tıbbi ürünlerin diğer ürünlerden farklı olan özel doğasına” dikkat çekmiş ve “tıbbi ürünlerin gereksiz ve yanlış şekilde tüketilmesi insan sağlığını ciddi şekilde tehdit edebilecek sonuçlar doğuracağını” belirtmiştir. Bu bağlamda Karar metininde, “toplum sağlığını korumak ve geliştirmek adına Üye Ülkelere verilen yetkiye dayanarak bu ülkeler, tıbbi ürünlerin, tam olarak mesleki bağımsızlığa sahip eczacılar tarafından sağlanması şartını koyabilirler” denmektedir.
Bu şartın koyulma gerekçesi ise şu şekilde açıklanmaktadır:
“Bir meslek sahibi olarak eczacının, eczaneyi, yalnızca ekonomik çıkar kaygısıyla değil aynı zamanda bir uzmanlık alanı olarak işlettiği kabul edilir. Kanuna karşı veya mesleki mevzuata aykırı olan bir ihlalin, bir eczacının yalnızca yatırımını değil aynı zamanda kendi mesleki varlığını da tehlikeye atabileceği gerçeğini göz önünde bulundurursak, eczacının para kazanmaya ilişkin şahsi çıkarı, almış olduğu eğitim, uzmanlık deneyi ve sahip olduğu sorumluluğa karşı ikinci plandadır.”
Öte yandan eczacılık eğitimi almamış olanlara dair Mahkeme şöyle bir tespit yapmaktadır:
“Eczacıların aksine diğerleri, eczacıların sahip olduğu eğitim, deneyim ve sorumluluktan yoksun durumdadırlar. Buna bağlı olarak eczacıların sağlamış olduğu güvencelerin aynısını sağlamazlar.”
Eczacı olmayanlar ve olanlar arasında böylesi bir fark konulması ve eczacıların ticari kaygılarını her zaman ikinci planda tutan sağlık çalışanları oldukları vurgusu Mahkeme’nin karar metindeki önemli ifadelerdir. Ayrıca, Mahkeme sadece eczacı olmayanların eczane işletme hakkından men edilmesinin değil, aynı zamanda da İtalya’da tıbbi ürünlerin dağıtımını yapan işletmelerin, belediye eczanelerinden hisse almalarını engelleyen yasağın da halk sağlığının korunması adına haklı çıkarılabileceğini belirtmiştir.
Böylelikle, Komisyon’un eczane sahipliğine ilişkin kısıtlamaların, sermayenin serbest dolaşımını ihlal ettiği yönlü başvurularından biri daha, kısıtlama kamu sağlığının korunmasının ve geliştirilmesinin sağlanması adına gerekçelendirildiği sürece AB mevzuatını ihlal etmediği şeklinde Avrupa Adalet Divanı tarafından kabul edilmiştir.