Bugüne dek; her ne olursa olsun, biz eczacılar, doğrusuyla yanlışıyla, beraber, bütünlüklü bir biçimde davranma becerisini gösterebilmiştik. En büyük ve etkili gücümüz de buydu. Belki de tek güvencemiz buydu.

Taleplerimizi birlikte seslendirdik, afişlerimizi beraber astık, mitinge kol kola gittik, kepenklerimiz aynı anda indi ve kalktı.

İlk defa, bir olay karşısında parçalı davrandık, bölündük.

İlk defa kimimiz Türk Eczacıları Birliği Yönetimi’ ni dinleyerek İTS girişi yaptık, kimimiz İstanbul Eczacı Odası odaklı yapıyı dinleyerek hiçbir şey yapmadık.

Şimdilik, yaşadığımız olayların sıcaklığından bu sonuca çok dikkat etmiyor olabiliriz.

Ancak, bu sürecin en fena sonucu budur.

Yıllar boyu binbir emekle, sabırla, tecrübeyle oluşturulmuş örgütlülüğümüz tuzla buz oldu. Paramparça oldu.

Taşıyageldiğimiz, hepimizin farkında olduğumuz örgütsel zaafımız doruğa çıktı.

O hep övündüğümüz örgütsel bütünlüğümüz çöktü.

***

Kuşkusuz eczacılık mesleği açısından çok sert bir dönemden geçiyoruz.

O sert dönemden sağ ve salim olarak çıkabilmenin biricik yolu "bir ve beraber" durabilmekti.

Yöneticilerimizin de öncelikli görevlerinden biri buydu.

Oysa bizi yönetenler kendi elleriyle bunu yıktılar.

Bu eczacıya karşı işlenmiş ve asla unutulamayacak büyük bir "suçtur".

Taraflardan hiçbiri, hiçbir mazeretle bu suçu örtemez. Bunun özürü de olmaz. Bu suç tarihe ve belleklere kazınmıştır artık.

Bunun hesabını eczacıya mutlaka vermelidirler.

Bu hesaptan hiç kimse kaçamaz.

Bu sonucun sorumluluları açığa çıkmalı ve istifa etmelidirler.

Daha fazla zarar vermeden görevlerini bırakmalıdırlar.

Hiç kimse hiç bir şey olmamış gibi yola devam edemez.

***

Şu son bir hafta boyunca yaşadıklarımızın adını koymaktan hiç kimse çekinmemeli, üzerini örtmeye çalışmamalıdır.

Yaşadıklarımızın adı tam tamına rezalettir.

Burada sözünü ettiğim eczacının uğradığı ekonomik kayıplar değildir. Eczacının mesleki ve kişisel onuru, çaresizliği, şaşkınlığıdır.

Eczacının eczanesinde bir başına acz içinde bırakılmasıdır.

Her koşul altında alnı açık, başı dik eczacının boynunun büktürülmesidir.

Asıl içimize sindiremediğimiz, kabullenmediğimiz, asla kabullenmeyeceğimiz budur.

***

Eczacının ateşle imtihanı devam ediyor.

"Ne olacak?" sorusunun yanıtı ise havada asılı kalmaya devam ediyor.

Aslında bu sorunun yanıtı çok basit...

Ya eczacı topyekün demokratik baskısıyla duruma el koyacak ya da gemisini kurtaran kaptan olacak.

Olacak olan budur.

 



!

Üyesi olduğum İstanbul Eczacı Odası’ na bir çift sözüm var:

Son bir haftadır bize, SMS üzerine SMS attıktan, duyuru üzerine duyuru yapıp, ’sakın İTS girişi yapmayın’ dedikten sonra; dün akşam yaptığınız açıklamalar ibretliktir. Ayıptır... Bilin ki; o açıklamanın içeriğine kendinizin de inanmadığınızı biliyorum.

Sizler ne zamandan beri ilaç patronlarına güven duymak üzerine iş yapıyorsunuz?

Bu ne samimiyet? Bu ne güvenilirlik?

İlaç patronlarının sözcülüğünü yapmak size mi kaldı?

İlaç patronlarıyla ilgili bunca yaşanmışlığın ardından açıklamanızda yazdığınız şu cümleden utanmalısınız:

"...İlaç firmalarının temsilcileri bu görüşmeler esnasında kamu kurum iskontolarının değişmesi sonucu eczanelerimizde oluşacak stok zararlarının kesinlikle karşılanacağını ve hiçbir eczacının mağdur edilmeyeceğini ve önerimizi değerlendireceklerini dile getirdiler..."



 

İLETİŞİM

0533 218 16 80

Fax: 0216 574 72 69

h.gencosmanoglu@eczacininsesi.com



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat