Ne kadar hissediyorsunuz, bilemiyorum...


Günümüzde eczacılık mesleği, çok çılgın akan bir akarsuyun tam ortasında sürüklenen bir sandal gibi...
 
Bizler de hep birlikte o sandalın sakinleriyiz.

Üç seçeneğimiz var...

Birincisi, sandalı suyun akışına bırakmak.
 
İkincisi, suya küçük dokunuşlarla idare etmeye çalışmak.
 
Üçüncüsü ise hep birlikte var gücümüzle küreklere asılmak.

*** 
 
Hükümet Kadın filminde Belediye Başkanı Aziz Veysel şöyle diyor:

’’ Bu dünya senden olmayanlarla hoştur. Sadece senin gibiler değil, senin gibi olmayanlar da yaşasın ki, sen de çok yaşa. Herkes beyaz olsa beyazı fark edemezsin ki... Beyaz en güzel siyahta belli eder kendini. Beni ben yapan yegane şey benden olmayandır. O yoksa sen de yoksun...’’
 
Yaşamı özetlemiş gibi...
 
Öyle değil mi?
 
 *** 

Adana Eczacı Odası Başkanı Ecz. Ersun Özkan bir süre önce bir yazı yazdı...
( o yazı http://www.adanaeo.org.tr/?s=3&pg=haber&no=7106 linkinde duruyor)

Çok çok önemli bir yazıydı...
 
Ama görebildiğim kadarıyla kimsenin ilgisini çekmedi.

Şöyle diyor o yazıda:

’’... Eczacı Odalarımız arasında 40. Büyük Kongre öncesi başlayan ayrışma, tüm birlik ve beraberlik söylemlerine rağmen keskinleşerek devam ediyor....’’

’’ Görünen o ki bu ayrışma daha da derinleşecek’’ diyor ve ekliyor:

’’Bu durumun da mesleğimize katkı verme noktasından çok uzakta bir yerlerde zarar verme aşamasına ulaştığını maalesef hepimiz izliyoruz’’

 
*** 

Kendi adıma meslek örgütlerinde düşünsel temelli bütün farklılaşmaları doğal sayarım.
 
Demokratik davranış biçiminin gereğidir bu.

Seçimler başta olmak üzere tüm yarışmaları demokratik yarışlar olarak değerlendirir, saygı duyarım.
 
Dahası, böylesi yapıları zenginlik ve dinamizm olarak görürüm.

Ancak karşıtlarını bir çeşit ’’düşmanlaştırma’’ ya da ’’şeytanlaştırma’’ işlemine tabi tutmayı doğru bulmam.

Gerçekten çok üzücü...

Türk Eczacıları Birliği, Eczacı Odaları zemininde ’’çok sert kutuplaşmış’’ iki yapılanma olduğunu ben de gözlemliyorum.

Öyle ki,selamı sabahı birbirlerinden kesenler var.

Hiç yakışmıyor.
 
Bir an önce aşılması gerekiyor bu durumun.

Doğru değil. Türk Eczacıları Birliği’ nin, Eczacı Odalarımızın geleneğine uygun olmadığı gibi birikimine de yazık oluyor.

 *** 

Yazının başına dönelim...

Hepimiz bu sandalın içindeyiz.

Sandal parça parça mı olacak yoksa sağ salim dingin bir koya mı girecek?

Eczacı Odaları, bu konuyu üyenin ferasetine bırakamazlar.

Demokratik anlayışı rehber edinmeli, aklın, sabrın, özverinin süzgecinden geçenleri hayata geçirmelidirler.

Önümüzde mesleğimiz açısından yaşamsal önemde tarihi sorumluluklar, yapılması gereken görevler var.

Herkes bu sorumlulukla hareket etmeli...

Bu yazıyı okurken ’’ kime söylüyorsun?’’ diye düşünenlere cevabımı hemen vereyim...

’’Sana söylüyorum...’’

 
*** 

Yaşam öyle bir şey ki, hiçbir şey için geç kalınmış değildir.

İnsan isterse her an yenilenmeye açıktır.

Bernard Shaw’ ın dediği gibi...

“Hepimiz yeniden doğmalıyız, sonra bir daha ve bir daha…”
 
 
 
İLETİŞİM İÇİN:
https://www.facebook.com/HakanGencosmanoglu
h.gencosmanoglu@eczacininsesi.com
gencosmanogluhakan@gmail.com


Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat