ÇOCUK GELİN, ÇOCUK ANNE VE ÇOCUK İŞÇİLERİN ARTMASINA NEDEN OLACAK TASARIYA HAYIR!
“222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” Hakkında Bilgi Notu
1. Yasa teklifi, 6- 14 olan zorunlu ilköğretim yaşını 6-13 yaş olarak değiştiriyor. Bu çağı, çocuğun 5 yaşını bitirdiği yılın eylül ayı sonunda başlatıyor, 13 yaşını bitirip 14 yaşına girdiği yılın öğretim yılı sonunda bitiriyor. Okul öncesi eğitimi zorunlu eğitim kapsamının dışında bırakıyor.
Görüş:
Okulöncesi eğitimde amaç; çocuğu ilköğretime hazırlamak, çevreden ve ailelerden kaynaklanan sosyal ve kültürel eşitsizlikleri gidermek, çocuklar için ortak bir yetişme ortamı yaratmak, çocukların resmi dil olan Türkçeyi doğru ve güzel konuşmasını sağlamaktır. Bilimsel araştırmalar, okulöncesi eğitimi alan çocukların almayanlara göre eğitimin sonraki aşamalarında daha başarılı olduğunu, öğrenimlerine daha uzun süre devam ettiklerini gösteriyor.
Milli Eğitim’de yapılacak bir düzenleme, okulöncesi eğitimi öncelikle ve mutlaka zorunlu eğitim kapsamına almalıdır.
2. Yasa teklifi, ilköğretimi “dört yıl süreli ve zorunlu ilkokul ile dört yıl süreli ve zorunlu ortaokuldan oluşan bir eğitim ve öğretim kurumu” olarak tanımlıyor ve kesintili hâle getiriyor; ilkokul ve ortaokulların bağımsız okullar olarak kurulmasının esas olduğunu, koşullara göre ortaokulların ilkokullarla ya da liselerle birlikte kurulabileceğini belirtiyor.
Görüş:
Temel eğitim, bütün öğrencilere tek, ortak bir program uygulamak demektir. Bu programda amaç, öğrencilerin temel yaşam becerilerini, bilgilerini edinmesini sağlamaktır. Dört yıl öğrencilerin bu becerileri edinmesi için yeterli değildir.
3. Yasa taslağında temel eğitimin kesintili olmasının gerekçeleri sıralanırken taşımalı eğitimin, küçük yaştaki çocuklarla ergenlerin bir arada eğitim görmesinin, yatılı okuma zorunluluğunun yarattığı olumsuzluklardan ve işlevsiz kalan köy okullarından söz ediliyor.
Görüş:
a) Küçük çocukların, eğitimlerini evlerine en yakın okullarda alması, elbette doğru ve sağlıklıdır. Koşullar elverişli değilse eğitim aynı mekânda yapılmayabilir. Önemli olan eğitim yapılan binaların tek ve aynı olması değil, programın tek ve kesintisiz olmasıdır.
b) Eğitimin kesintili olması taşımalı eğitim, yurt ve yatılı okul sorunlarını çözemez. Program, branş öğretmenleriyle yürütülmeye başlandığında (bu uygulamaya bir de beşinci yılda başlanırsa) taşımalı eğitim, yurt ya da yatılı okul gereksinimi şimdi olduğu gibi yine olacaktır.
c) İşlevsiz kaldığı düşünülen köy okullarının okul öncesi eğitim için kullanılması, çok akılcı bir çözümdür.
4. Teklif, ortaokullara -içeriği MEB tarafından daha sonra belirlenecek olan- öğrencilerin lise eğitimini destekleyecek şekilde yetenek, gelişim ve tercihlerine göre seçimlik dersler konulmasını içeriyor.
Görüş:
a) İkinci dört yıl programına meslek eğitimine hazırlık anlamına gelecek seçimlik dersler koymak, öğrencilerin temel bilgi ve becerileri edinme zamanlarını azaltacak, onları dünyadaki yaşıtlarının daha da gerisine götürecektir.
b) Bu yaşlardaki öğrencilerin yetenekleri ve ilgileri rehberlik çalışmaları, sanatsal, kültürel ve sosyal etkinlikler içinde ortaya çıkarılır. Temel eğitimin “kesintisiz” olmasının anlamı budur. Bunun için de okulları sosyal etkinliklere uygun konferans salonları, spor salonları, zengin kütüphanelerle ve çağın teknolojisiyle donatmak; öğretmenlere bu tür çalışmaları yapabilecekleri ortamlar hazırlamak gerekir.
d) Teklifte seçmeli derslerin içeriğiyle ilgili herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak Milli Eğitim Bakanının ve Başbakanın basına yansıyan açıklamalarından bu içeriğin özellikle “dindar bir gençlik” yetiştirme amacına yönelik olacağı anlaşılmaktadır.
e) Niyetlere dayalı bir değerlendirme yapmayı doğru bulmadığımız için şimdilik, çocuklarımızın ve gençlerimizin aklın ve bilimin ışığında, çağdaş, insan haklarına saygılı, hoşgörülü, barışçıl yurttaşlar olarak yetiştirilmesi gereğini vurgulamakla yetiniyoruz.
f) Temel eğitimde sanat eğitimi (müzik, resim), spor eğitimi seçmeli ders kapsamında olamaz; çünkü temel eğitimde sanat ve spor eğitiminin amacı sanatçı ve sporcu yetiştirmek değil, sanatsal beğeniyi ve beden sağlığını geliştirmektir.
5. Yasa teklifi, “Ortaöğretim, ilköğretime dayalı, dört yıllık zorunlu, örgün veya yaygın öğrenim veren genel, meslekî ve teknik öğretim kurumlarının tümünü kapsar. Bu okulları bitirenlere ortaöğretim diploması verilir.” biçiminde tanımlanan zorunlu ortaöğretim programı içinde özel bir önem verildiği duygusunu yaratan, ilköğretimin ikinci kademesini neredeyse bütünüyle biçimlendiren meslek liseleri konusudur.
Görüş:
a) Meslek liseleriyle ilgili konulara genel yaklaşımımız, son zamanlarda bütün dünyada tartışılan “gençleri erkenden bir mesleğin sınırları içinde eğitmenin çağın koşullarına uymadığı, tersine onlara çok iyi bir temel eğitim vererek meslekler arasında geçiş yapabilecek bilgi ve beceriyle donatmak” görüşünün ülkemiz gerçekleri açısından iyice incelenmesi, değerlendirilmesi gerektiği doğrultusundadır. Teknolojinin hızla ilerlediği ve buna bağlı olarak da yeni yeni mesleklerin ortaya çıktığı bir dönemde çocukları ve gençleri, birkaç yıl içinde işe yaramaz hale gelecek bilgilerle uğraştırmanın kaynak israfına neden olabileceği de düşünülmelidir.
Bu konular, bilimsel araştırmalarla, ilgili tarafların tartışmasıyla karar verilebilecek, asla aceleye getirilmeyecek konulardır.
b) Ortaöğretimin meslek liseleri dışındaki türlerine geçişte, yasa teklifinde herhangi bir bilgi bulunmamakta, ancak sözlü açıklamalarda kesinlikle bir sınav olmayacağı söylenmektedir. Anadolu ve fen liselerinde okuyacak öğrencilerin daha önceden denenmiş ve kısa sürede işin içinden çıkılmaz noktalara gelindiği için vazgeçilmiş olan ilköğretim başarısına göre seçilmesi yöntemi, gerçekçi ve uygulanabilir bir yöntem değildir. Ülkemizde, standart ve nesnel olmayan ölçme ve değerlendirme uygulamalarıyla bu sorunun çözülmesi olanaksızdır. Sorunun köklü çözümünün ülkenin bütün okullarındaki eğitim kalitesinin eşitlenmesinden geçeceği açıktır. Bu da bugünden yarına çözümlenebilecek bir sorun değildir.
6. Yasa teklifinin geçici 13. ve 20. maddelerinde “Eğitimde Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi, kısa adıyla FATİH projesi kapsamında yapılacak satın alımların ihale yoluyla değil, hazırlanacak bir yönetmelikle düzenleneceği yer almaktadır.
Görüş:
Devletin bütün satın almalarda uyguladığı ihale yöntemi yerine, “yerli üretimi geliştirmek” gibi yetersiz bir gerekçeye dayandırılan ve içeriği belirsiz olan satın alma yönetmeliğine bağlanması kabul edilebilir değildir.
SONUÇ:
Eğitim sistemini kökten değiştirmeyi amaçlayan ve yerine nasıl bir sistem getireceği bu ölçüde belirsiz bir yasa teklifinin kabul edilmesi, sistemde büyük bir kaos yaratacaktır. Çocuklarımızın gençlerimizin ve toplumumuzun geleceğine ipotek koyacaktır. Çocuklarının özgürce evrensel değerlere ve bilimsel niteliklere sahip bir eğitim almasını isteyen her ebeveynin karşı çıkması gereken bu tasarı için söz söyleme hakkı vardır.
ÇYDD Genel Başkan Yardımcısı