Nusret ERTÜRK
Bol balıklı dereler durgun akarmış. Ya ötekiler? Sorun orada. Onları hiç sormayın.
Söz söyleme üzerine akademi açan Sokrat’a, çevresinde gereksiz konuşmaları ile tanınan biri ders almak için gelir. Dersin ücretini sorar.
- Saati, başkalarına iki, sana ise dört akçe.
- Bana neden dört akçe?
- Sana, hem konuşmasını, hem susup dinlemesini öğreteceğim de ondan…
Sokrat, MÖ 4. yüzyılda yaşamış. Ders alınmazsa, isterse on bin yıl geçsin.
İnsanlarımız televizyondan çekinir oldu. Televizyonu açın göreceksiniz, orada! Asıyor, kesiyor. Anlaşılan hiç evine gitmiyor. Maşallahı var, bilmediği konu yok. Mikrofonlar açık, en küçük bir sözünü kaçırmıyorlar. Ne söylese haber. Kimseyi dinlediği yok. Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur. Herkese söz yetiştiriyor!. Ulemaya soralım diyor da, “Şu bilim adamlarına kulak verelim” diyemiyor. Sağlık Bakanı’nın “Hastalıktan korunmak için aşı ilk koşul” sözünü o, ‘hayır’la karşılıyor. Yanıtını böyle alan Sağlık Bakanı, bir şey yapması gerekirken, koltuğunu yitirmemek için susuyor.. sarı olan rengi iyice sararıyor. Kısa boylu Bakanımız bu durumda, gözlerde daha bir küçülüyor.
Halk suskun, iki arada bir derede. Ne yapacağını bilemiyor.
Yetmiş yıl öncesinin usta gazetecisi Şinasi Nahit Berker, boşuna dememişti; “Bu memleket çok konuşmaktan battı” diye.. Sayın Berker ya bugünleri görseydi, kim bilir neler eklerdi...
Sokrat’ın akademisinde, Türkiye payına düşen bir kişilik açık varmış. Lütfen buyurunuz efendim. Sokrat sizi bekliyor.
- Parası?
- Efendim o nasıl söz. Dostlarınız ne güne duruyor. Size kese mi açtırırlar?
Kaynak--- Cumhuriyet Gazetesi