Ecz. Süsen Gülce ERİŞMİŞ

Vicdan Muhasebesi: Sokak Hayvanlarına Yaşam Hakkı

İlk önce bir gaz ve toz bulutuydu Dünya. Sonra şekil aldı, soğudu. Su oluştu, bakteriler meydana geldi. Tek hücreli organizmalar örgütlü çalışmayı öğrendi, çok hücreli canlıları oluşturdu. Canlıların bir kısmı karaya geçti, yeni türler gelişti ve nihayetinde homo sapiens ortaya çıktı.

Hayvanı evcilleştirdi homo sapiens, yerleşik hayata geçince kendi türünü de köleleştirdi. Doğadan başkalaştı, kendi türünden insanı yarattı.

Evcilleştirilen bazı hayvanlar yüzyıllar boyunca insanla birlikte, onun doğayı tahrip ederek diktiği beton yapılar arasında yaşadı. Genetikleri değiştirildi insan beğenisine uygun, doğaya aykırı olarak. "Cins" olarak adlandırılan bu"elit" hayvanlar pet shoplarda satıldı. İnsanın keyfini tatmin ettiği sürece evlerde bakıldı, sıkıldığındaysa sokağa atıldı. Doğa ya da sokakla hiç tanışmamış olan bu hayvanlar bu çetin ortamda ölüme bırakıldı. Kırma türler ise zaten sokağa mahkumdu.

Doğal yaşam alanı tahrip edilen sokak hayvanlarının önünde de doğayla hiç tanışmamış olanlar kadar zorlu bir mücadele vardı. Kışın soğuktan donuyor, yazın susuzlukla mücadele ediyorlardı. Gerek sokakta gerekse barınakta yetersiz beslenmeyle başa çıkmaya çalışıyorlardı. Toplatılıp hayvan barınaklarına götürülenler şanslıysa hayvanın metalaştırılmasına karşı olan insanlarca sahipleniliyor, bu şansa sahip olmayanlarsa belli bir yaşa geldikten sonra öldürülüyorlardı.

Doğayı çıkarları uğruna tahrip eden, uzaya araç gönderen, mikroskobik canlıların genetiğini değiştirebilen, en vahşi hayvanları evcilleştirip kısırlaştırabilen insan, sokak hayvanlarını sığdıramadı şu koskoca dünyaya.

Kadın, çocuk ya da hayvan demeden nefes alan her şeye tecavüz eden, hayvanları zehirleyen, işkence edip buna kahkahayla gülen insanı dünyaya sığırdırdı da istatistiki olarak saldırı olasılığı daha düşük bir avuç hayvanı sığdıramadı.

Maddi durumuna göre insana ve doğaya zarar veren insanları rehabilite etti veya suçları gereği hapse atıp periyodik olarak gelen afla dışarı saldı da rehabilitasyona ihtiyacı olan hayvanları örnek gösterip bütün hayvanları ölüme mahkum etti.

Bugün, etkin bir biçimde hayata geçirilmeyen Hayvanları Koruma Yasası kapsamındaki kısırlaştırma ve rehabilitasyon görevlerinin uygulanmamasının faturasını, kendini savunamayan hayvanlara kesiyor; hayvanları koruyup doğaya kazandırmak yerine katletmeyi düşünüyor.

Peki, soruyorum, bir insanın kendi hayatı söz konusu olduğunda dahi "ötenazi"nin yasak olduğu ülkemizde biz hangi hakla başka bir canlının hayatını almayı konuşabiliyoruz? İnsan da hayvan da canlı değil mi nihayetinde? Hayvanı öldürmek, kısırlaştırmaktan ya da rehabilitasyondan daha mı kolay, daha mı insancıl,  daha mı etkili bir çözüm hayvan saldırısı riskine? Hiçbiri değil ve birçok istatistik verisi mevcut bunun hakkında. Peki daha neden konuşuyoruz bu hayvan katliamını? Yaşam hakkı gibi en basit ahlaki değeri daha neden tartışıyoruz?



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat