SGK ile yapılan protokoller ve sonrasında bizim imzaladığımız sözleşme bir Özel Hukuk Sözleşmesidir. Her iki tarafa borç yükleyen, tarafların iradeleri ile meydana gelen ve her iki tarafın eşit olduğu bir sözleşme. Oysa SGK yıllardır ve hala bunu bir Kamu Hukuku Sözleşmesi gibi görüyor ve bizim de görmemizi istiyor. Yani bir tarafın Devlet olduğu –güçlü olduğu ve talimatlar- cezalar verdiği, diğer tarafın kabul etmek zorunda olduğu bir sözleşme sanıyor. Bu doğru değildir. Hukuka uygun değildir.
2020 yılı protokol görüşmeleri yılı. 2016 yılında 2+ 2 olarak imzalanan protokolün süresi bitiyor. Basından izlediğimiz kadarı ile protokol görüşmeleri-müzakereleri başlamış durumda. Ve geçen gün “Eczacının Sesi”nde bir fotoğraf gördüm. Fotoğraf uzun bir dikdörtgen masada çekilmiş. Masanın başında bir SGK yöneticisi oturmuş ve toplantıya başkanlık ediyor. Masanın bir tarafında TEB Merkez Heyeti yöneticiler ve bazı oda başkanları, diğer tarafında da muhtemelen SGK yetkilileri olduklarını tahmin ettiğim kişiler yeralıyor. Yaklaşık 35 kişi. Burada bir gariplik var arkadaşlar. Birinci nedeni; bu kadar kalabalık bir grupla müzakere yürütülemez. Diğeri; taraflar eşit konumda değil. Karşılıklı oturmamışlar, başlarında SGK’ yı temsil eden bir başkan var. Görüşmeleri o yönetiyor. Tam bir Kamu Hukuku Sözleşme şekli. SGK tüm gücü ile masada. Ortada müzakere falan yok. Taraflar eşit pozisyonda değil. Bir taraf birşey talep ediyor, diğeri reddediyor ya da kabul ediyor, başkan buna onay veriyor. Böyle olmaz. Bu durum Harvard Müzakere Modelinde uygun değil. Temel müzakere stratejiler nasıl uygulanacak, ZOPA (zone of potential area) nasıl belirlenecek? Kazan-kazan ya da kazan-kaybet, BATNA, WATNA nasıl tespit edilecek? Geçen dönemlerde yaşanan problemler nasıl aktarılacak? Kilitlenmeleri çözmek, ortak dil nasıl yaratılacak? Talepler nasıl yorumlanacak, müzakeredeki güç dengesi nasıl giderilecek? Bu şekilde onlarca madde nasıl müzakere edilecek? Muhtemelen yapılamayacak ve evet-hayır ile geçilecek.
Bizim yasamız gereği bu tip protokolleri imzalama yetkisi eczacılar adına TEB Merkez Heyetinde ve başkanında, SGK adına da onun başkanı imzalıyor yıllardır. Taraflar eşit. Karşılıklı borç ve yükümlülükleri var. SGK bizim amirimiz değil, aramızda işçi işveren ilişkisi yok. Bu bir hizmet sözleşmesi hiç değil. Tarafların eşit olduğu bir Özel Hukuk sözleşmesi. Karşılıklı hak ve yükümlülükler var. Eczacıların; SGK’lı hastalara ilaç danışmanlığı yapmak ve reçetlerini usulüne uygun karşılamak borcu var. SGK’nın ise reçete bedellerini usulüne uygun ve zamanında ödeme borcu var.
Protokol sonrası, bizler SGK ile ayrı ayrı sözleşme imzalıyoruz ve bu sözleşmeye de Bölge Eczacı Odası Başkanı ve İl SGK müdürü de imza koyuyor. Böyle bakmak gerekir. Hukuk böyle bakıyor çünkü. Böyle bakınca; cezai koşullar SGK ile meslektaşlarımız arasındaki yüzlerce dava, SGK nın bize “potansiyel hırsız” gibi bakması konuları daha net ortaya çıkmıştır sanıyorum. SGK nın ısrarla bu protokolü “Kamu hukuku Sözleşmesi” gibi görmesinin sorunlarını yaşadık, yaşıyoruz.
Gündemimizde olan kağıt reçelerin eczanelerde saklanması konusu da bu kapsamda değerlendirilebilir. Hele retina kontrolü gibi saçmalıkların şaka olduğunu düşünmek istiyorum. SGK’nın bakış açısını ise haklarımızı bilerek hukuka inanarak düzeltebiliriz diye inanıyorum.
Saygılarımla.