Ecz. Serhat Salim Aktaş
Değerlendirmeme, Sağlık Hakkı ve Yaşam Hakkı çerçevesinden bakmak istiyorum. Temel hak olan yaşam hakkı ve onun önemli bir unsuru sağlık hakkı; Anayasalarda ve Uluslararası belgelerde tanımlanmıştır. Bunun nedeni, hakkın önemi ve korunmasında devletlere verilen ödev ile birlikte, kolayca değiştirilememesi, nitelikli çoğunluğa ve devletler arası uyuma bağlanmasıdır.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi (IHEB)21. maddesinde “Herkesin, kendisinin ve ailesinin sağlık ve refahı için beslenme, giyim, konut ve tıbbi bakım hakkı vardır.” hususu bulunmaktadır.
IHEB‘ nin devamı niteliğindeki Ekonomik ve Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi 12. Maddesinde “Sağlık standardı hakkı” tanımlanmıştır. Avrupa Sosyal Şartı 15. Maddede "Sağlığın korunması hakkı" kayıt altına alınmıştır.
Avrupa Birliği Temel Haklar Bildirgesi madde 35 de, Sağlık Hizmeti başlığı; “Herkes, ulusal yasalar ve uygulamalarda belirtilen şartlar çerçevesinde koruyucu sağlık hizmetlerinden ve tıbbi tedaviden yararlanma hakkına sahiptir” şeklinde düzenlenmiştir.
Anayasamızda “Yaşam Hakkı” temel olarak madde 17’de düzenlenmiştir. "Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.”
Anayasamızın 56. Maddesinde sağlık, sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması düzenlenmiştir. "Herkes, sağlıklı ve dengeli çevrede yaşama hakkına sahiptir." Dünya Sağlık Örgütünün sağlık tanımını hepimiz biliriz.Bu anlamda sağlıklı çevrede yaşamak, sağlık hakkı açısından vazgeçilmez görünmektedir.
Özetlemek istersek Sağlık Hakkının iki bileşeninden sözedebiliriz. Birisi, sağlıklı olma hakkı, diğeri sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkıdır. Sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkı; ekonomik ve sosyal bir haktır. Hukuk düzenleri “HAK” olanı korumak durumundadır.
Anayasada korunan bu haklar, Anayasal denetim organı olan Anayasa Mahkemesi (AYM)kararlarında açıkça ortaya çıkmaktadır. AYM bir kararında "Sağlık hizmetlerinin niteliği gereği diğer sağlık hizmetlerinden farklı olduğunu, sağlık hizmetlerinin temel hedefi olan insan sağlığı sorununun ertelenemez ve ikame edilemez nitelikte olduğunu” belirtmiştir. Diğer bir kararında "Yaşam hakkı ve sağlık hakkı devredilemez, vazgeçilemez haklardandır. Bu hakların korunması devletlere ödev olarak verilmiştir.” demektedir.
Sağlık hakkının korunması devletlerin ödevidir. Devletler bu görevini yaparken Sağlık Hizmetlerini organize ederler. Sağlık hizmetleri bizzat devlerin kendisi yani kamu kurumları tarafından verilebilir. Veya devletin verdiği izin ve ruhsat ile özel kurumlar tarafından verilebilir. Her iki durumda da Anayasal olarak kamu hizmeti verilmektedir. Yani, sağlık hizmeti bir kamu hizmetidir. Özel veya kamu kurumları tarafından verilmesinin, Kamu Hizmeti olması durumuna etkisi olmaz. Biz eczane eczacıları sağlık hizmet sunucusuyuz. Sağlık meslek mensubuyuz, (sağlık çalışanı değiliz) ve verdiğimiz ilaç ve eczacılık hizmeti, kamu hizmetidir. (Kamu çalışanı değiliz, verdiğimiz sağlık hizmeti kamu hizmetidir.) Kamu hizmeti temel olarak sürekli ve düzenli olmalıdır. Sağlık hizmetleri tam da bu kurala uymaktadır. Belki de en çok sağlık hizmetleri bu kurala uymaktadır. Bizler sağlık hizmeti sunmaktayız. 24 saat kesintisiz verilmesi gereken bir sağlık hizmeti. Faaliyetin yöneldiği ihtiyacın tatmini bakımından da, devamlılık gerekmektedir. Eczacılar tüm ülkede 24 saat nöbet hizmeti vererek kesintisiz ilaç ve eczacılık hizmet sunmaktadır. (ilaç bulabildiği ölçüde) Ve nöbet hizmeti için yasada olmasına karşın ek ücret (meslek hakkı) almamaktadır. Hastaların ilaca ulaşımı için sürekli ve düzenli kamu hizmetine devam etmektedirler.
Kamu hizmeti verdiğimizin, sürekli ve düzenli olarak tüm yurttaşlara eşit ve ayırımsız bu hizmeti sunduğumuzun, öncelikle kamu otoritesi, sonra halkımız ve yöneticilerimiz tarafından farkedilmesi dileğiyle…