Yıllar önce Eurovizyon şarkı yarışmalarına çok iddialı hazırlanırdık. Bülent Özveren’den mi, yoksa izlenecek kanal sayısının azlığından mı bilinmez,  yarışmanın yapılacağı cumartesi akşamı tüm ülke ekran başında olurduk.

Şarkılardan çok ülke jürilerinden gelecek puanlar bölümü bizi daha çok etkilerdi. Şarkısı nasıl olursa olsun bazı ülkelere puan vermek ya da onlardan puan almak mümkün olmazdı.

Seninle bir dakika, Opera, Aman petrol, Diday diday gibi yarışmaya katılanlar aslında güzel şarkılardı.

O zamanlar jüri değerlendirmesinde şimdiki gibi SMS katkısı yoktu, her ülke kanalının beş on kişilik jürisi olurdu.

Yarışma bittiğinde sıralamalarda hep sonlarda takılırdık. Ertesi gün bu iş “Milli Mesele” haline gelir, “Türk’ün Türk’ten başka dostu yok” veciz söylemi ile yenilgi işini bağlardık.

Sonradan öğrendik ki bu iş plak şirketlerinin kurgusuymuş. O yüzden sonlarda takılıyormuşuz. Oyun plak yapımcılarının belirlediği çerçevede oynanmalıymış. Geç oldu, ama öğrendik ve böylelikle üst sıralarda yer bulmaya başladık.

Her şeyin değerinin ekonomi, kâr olduğu küresel dünyada, bizim gibi duygusal yanı güçlü ulusların, her alandaki ilişkilerinde saflık ve art niyetsizlik arama saplantısı hala mevcuttur.

“Biz sağlıkta dönüşümü eczacı dostlarımızın katkısıyla yaptık”

“6197 sizin istediğiniz biçimde bir iki aya çıkıyor.” Ve saire, ve saire….

İlaç sektöründe; Kamu Kurum İskonto (KKİ) oranları yükseldi, eczacı üzerinden geçirilen KKİ taşıma maliyeti ve ilaç fiyat düşüş zararları arttı. Neredeyse nahiyelere bile Eczacılık Fakülteleri açılacak ve bu gidişle eczane sayımız sonsuzu bulacak. Sonunda ilaçta reklâm da geldi.  

Ama bütün bunlar olur ve oldurulurken, dostlara en ufak katkı yok…

Eczacı “dostlar” G2D karebarkot uygulaması başlamadan yetkilileri uyarır, “Bu işin sonunda yanlış şeyler olur” der.  Kimse feryadı duymaz, duysa da kılını kıpırdatmaz. Baştan yanlış olan G2D karebarkot uygulamasına karşı olan eczacılar ise sonradan hırsız ilan edilir.

Devletin Sağlık Bakanlığı “G2D etiketliler ilaçtır, kullanılmasında sorun yoktur” der ve satın alır. Aynı devletin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı “mümkün değil, satın almayacağım, bu ilaçları pasife düşüreceğim” der, kimse ağzını açamaz.

Eczacılar G2D’nin yanlışlığını haykırırken, olayın en büyük ve en önemli sorumlusu olan, “benim sanayicim buna hazır” diyebilen ve depo stokları hesabıyla elinde en çok G2D karebarkotlu ilaç bulunan ülkemizin ilaç sanayicileri, Türk Eczacılar Birliği Danıştay’a G2D karebarkot konusunda dava başvurusu yaparken, “verin şu dilekçenin ucundan biraz da ben tutayım” diyemez.

İlaç bulamayan ya da paralarıyla almak zorunda bırakılan vatandaşlarla ilgili haberler basında yer almaya başlayınca “ilacı satın almam” diyen kurum yetkilisi çıkar, basın önünde eczacıyı “hırsız” gibi anlatır, buna da kimseden ses çıkmaz.

Bir tarafta bunlar olurken, diğer tarafta neler oluyor asıl ona bakmak gerek.

Sağlık Bakanlığı kendi hazırladığı ve Bakanlar Kurulu’nda Haziran ayında imzalanan yönetmelik uyarınca, 81 ilin valisine gönderdiği genelge ile sayıları yeterli diye yeni diyaliz merkezi açılmasını durdurdu.

Ama eczane sonsuz sayıda açılabilir.

Aile Sağlığı Merkezlerinde, ilaç firmalarının reklama ilişkin en basit kalemine bile hekime ceza puanı verilir.

Ama televizyonlarda, gazetelerde çocuklara değin bile ilaç reklamı artık serbest.

SGK şeker ölçüm stripleri ile ilgili Danıştay’ın verdiği kararı anında uygular.

Ama aynı SGK, G2D’li ilaçlarla ilgili karar için “30 gün itiraz süremiz var” der uygulamaz, karşısında kimse bir şey diyemez.

Bundan bir yıl önce, Merkez Heyetimiz sağlıktan elde edilen, 2.4 milyar liralık tasarrufun eczacı üzerindeki olumsuz etkilerini azaltabilmek için, “yedi adet” “kırmızı çizgi” belirler, eylem yaptırır ve eczaneleri kapattırır. Bir yıl sonra ise, 1.6 milyarlık tasarrufun olumsuz etkileri konusunda görüşmek için “Başkanlar Danışma Toplantısı” bile yapmaz.

Ama aynı Merkez Heyeti, sevgili başkanının deyimi ile “sağdan saysan beş, soldan saysan beş” bile olamayan muhaliflerine bu iş üzerinden gol atmak için uğraşır.

Saf ve iyi niyetli düşünmek yanlış mıdır?

“Eczacının eczacıdan başka dostu yok” demek doğru mudur yoksa konunun kolaycılığına mı kaçmaktır?

Bu soruların yanıtlarını doğru bilmek gerekir. Ancak o zaman çevremizde bizlerle ilgili neler döndüğünün bilincine varabiliriz.

Karşımızda bizim hakkımızda karar veren güçlerin çifte standartlarından, yüzümüze gülen davranışlarından, yani bir anlamda bizi sonlara göndermek için düğmeye basan jüri üyelerinin çok fazla olduğunun farkında olalım.

Bu jürilerin karşısında Merkez Heyetimiz, eczacı odalarımız, üyelerimiz bir ve beraber olmayı ortak davranmayı başarabilmeli.

Sözün kısası, artık oyunu biz de kuralına göre oynayabilmeyi ve üst sıralara tırmanmayı becerebilmeliyiz.

Oyunu kuralına göre oynadığımızda Eurovizyon’da iyi olmayan şarkılarla bile başarıyı yakalayabildik.  Bu ülkenin eczacıları olarak kendi Eurovizyon’umuzun üst sıralarına her türlü jüriye rağmen ancak birlikte tırmanabiliriz. 

Saygılarımla…

 

                                                       Gaziantep Eczacı Odası

                                                               Başkanı

                                                       Ecz.M.İrfan DEMİRCİ

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat