Ecz. Hüseyin ŞİMŞEK

Mersin Eczacı Odası Başkanı

 

Sn. Başkanım Merkez Heyeti ve Denetleme Kurulu üyelerim

Kooperatiflerimizin değerli temsilcileri,

Eczacı odası başkan ve yöneticilerim

Değerli meslektaşlarım,

25. Bölge Mersin Eczacı Odası adına hepinizi saygı ile selamlıyorum. Samsun Eczacı Odasının değerli başkan ve üyelerine, kendilerine - malum nedenlerle-son dakikada tevdi edilen bu toplantıyı başarı ile organize ettikleri ve misafirperverlikleri için teşekkür ediyorum.

Sözlerime Urfa Suruç’ta gerçekleşen Terör saldırısını kınayarak başlamak istiyorum,

Kaybettiğimiz 32 gencimize ve son üç dört günde kaybettiğimiz diğer şehitlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine ve ülkemize sabır ve başsağlığı diliyorum… Terörün her türlüsünü ama özellikle insan canına kast eden saldırıları lanetliyorum.

7 Haziran seçimlerinden sonra AKP’nin 13 yıl süren tek parti dönemi sona erdi. Halkın sandığa yansıyan iradesinden henüz bir hükümet oluşmamış olması bir kaos ortamı oluşturuyor. Bu ortamda özellikle dün yaşanan olaylardan da anlaşılacağı üzere ülkemiz kirli bir savaşın içine çekilmeye çalışılıyor. Bizler bunu görüyoruz. İnsan sağlığı ve yaşamı üzerine yemin etmiş bir mesleğin temsilcileri olarak, savaşa her zaman karşı olduğumuzu bu kürsüden bir kez daha haykırıyorum.

Ülkemiz bu halde iken mesleğimizde yaşanan gelişmelerinde bizler için pek hayırlı olduğu söylenemez. Yeni protokolü imzalayamıyoruz.

Sürecinin detayları hepimizin malumu.

Geçen yıl bir revizyon imzalanamadı, bu yıl sözleşme sona erdi. Muhatap yok, kaos var…

Protokol konusunda bir çalıştay yapıldı. Kırmızı çizgiler belirlendi. Hatta bunlar TEB tarafından eczacı ile de paylaşıldı. Sonra iki başkanlar danışma kurulu toplantısı gerçekleşti.

TEB Eylül sonuna kadar uzatma talep etti. Kurum ile bir uzatma metni imzalandı. Böylece 2012 yılında birilerinin sürekli söylediği gibi 3.5 yıllık değil 3 yıl 5 ay olarak imzalanan protokol eylül sonuna kadar uzamış oldu. 3 yıl 5 ay, tamda seçim sonrasına bırakılmış bir protokoldü. TEB siyasi krizin Eylül’e kadar aşılacağını tahmin ediyor olmalı. Umarım öyle olur.

Başkan açılış konuşmasında protokolün 30 Eylül’e uzatılması konusunda kararı başkanlar ile beraber aldık diyor ya. Odamızın ve birkaç odanın Protokolün tek taraflı fesih edilmesi yönündeki önerisi Merkez Heyeti tarafından değerlendirmeye bile alınmadı. Hatta “eczacıyı sözleşmesiz bırakmak bir sorumsuzluktur biz bu sorumsuzluğu yapamayız” denildi. Hâlbuki 2. bölgeler arası toplantısında sözleşmesizlik dönemine hazır olmamız ve eczacıyı hazırlamamız konusunda bizzat kendileri kürsü konuşmaları yapmışlardı. Bizde eczacımızı hazırladık. Şimdi hazır pozisyonda minimum üç ay bekle diyoruz. Eczacıda soruyor eminsiniz değil mi, sadece üç ay mı bekleyeceğiz? Böyle davranarak eczacının örgüte olan güvenini sarstığınızın farkında değil misiniz?

(Nazım Hikmet)
mesele esir düşmekte değil,
teslim olmamakta bütün mesele!

AKP’nin 13 yıllık iktidarı karşısında uyumlu ve sessiz kalma politikasını benimseyen, böylece kazanılmış mevzileri korumayı başaracağınızı sanarak birliğimizi düşürdüğünüz durum da aynen budur bence. Bu gün yaşadığımız tüm sorunların nedeni sizin bu teslimiyetçi politikalarınızdır. “Ne yapalım karşımızda çok güçlü bir iktidar vardı” diyerek sorumluluklarınızdan kurtulamazsınız. Sonra gelip “Bizi muhatap almıyorlar” diye sızlanmayın. Bunun sorumlusu sizsiniz. Bu örgüte en azından bir özür burcunuz olduğunu unutmayın.

Özellikle Son 4-5 yıldır sürekli olarak ekonomik kayıplar yaşayan eczacı için, protokolün tüm kazanımlarla yenilenmesi hayati önem taşıyor. Eczacının beklentisi çok yükseldi. Açılış konuşmasında genel sekreter ekonomik taleplerin 970 milyon TL olduğunu ve değiştirilmesi gereken maddelerin çok uzun müzakere süreci gerektirdiğini söyledi.

Açık konuşun taleplerimizin ne kadarından vazgeçmeyi planlıyorsunuz?

Bize Protokol hakkındaki görüşlerimizi mi soruyorsunuz?

970 milyon TL ve değişmesi gereken tüm detaylar, bizim sonuna kadar kırmızı çizgimizdir.

Protokol ile ilgili talep ve itirazlarımızı artık daha yüksek perdeden daha gürültülü yapmak zorundayız. İlk defa doğru bir şey yaptınız. Odaları içine katarak bir yol yürümeye başladınız. Gerçi bunu da süreç tıkandıktan sonra yaptınız ama olsun. Şimdi bunu ne kadar sürdüreceğiniz konusunda şüphelerimiz var. Çünkü bu konuda sabıkalısınız.

Önümüzde odaların ve TEB’in seçim süreçleri var. Protokol sürecini seçimler üstü bir gündem olarak görmeli ve seçimlere kurban etmemeliyiz.

Sadece protokol mü? Tabi ki hayır…

Günü birlik kapsamındaki kanser ilaçları eczacıdan tamamen koparıldı. Hastalarımız için son derece sorunlu ve yıpratıcı bu süreç. Özellikle beraberinde giden radyoloji ilaçları ve gidecek olan hemodiyaliz ve kan ürünü reçetelerini düşündüğümüz zaman Eczacı için ise bir yıkımdır. Birkaç basın açıklaması ve canlı yayın ile bu süreç geçiştirilemez.

İlaç fiyat kararnamesi değişiyor. “Alternatif geri ödeme modelleri” diye ucube bir kavram karşımıza çıkıyor. KKİ gibi öngörülemez bir süreç bu da bizim için. Yetmiyor euro kuru yıl ortalamasının %70’i ilan ediliyor. İlaca %4 zam gelecek ama biz korkuyoruz. Çünkü 10 TL altında sınırda kalan en az 600 kalem ilaçta KKİ artışı ile eczacının yeni zararları söz konusu olacak. Eczacının ilaca zam gelmesinden korkması da ilk defa bu dönemde oldu.

Bunlar yeni sorunlarımız.

2012 de ilaç fiyat düşüşü ve KKİ artışına bağlı oluşan stok zarlarımızı,

Uğruna eylemler yaptığımız 4-7 ıskontolarımızı,

KKI den kaynaklanan ıskonto zararlarımızı,

Artık Sadece efkar konuşmaları haline gelen eczacılık fakültelerinin her gün sayı ve kontenjanının artması sorununu,

Vb daha nice eski sorunlarımızı Hatta Alphega Pharmacy konusunu bile unuttuk, artık konuşmuyoruz.

Peki neden bu haldeyiz? Soruları doğru sormak lazım.

Sarı öküzü nerede kaybettik dersiniz. KKİ ilk çıktığında sessiz kalarak mı, 3 yıl 5 aylık sözleşmeyi imzalayarak mı? Ne zaman?

Bölgeler arası toplantılar mevcut yönetimlerin çalışmalarını sunduğu önemli birliktelikler. Bu sayede örgüt Genel Kurulda verilen görevlerin ne kadarının yerine getirildiğine bir göz atma fırsatı yakalıyor. 2013 Genel Kurulunda ne kararlar alınmış, ne kadarı hayata geçirilmiş bir bakalım.

Delege sistemi değişmeli diyor mesela Genel Kurul. Bunun için çalışma yapılsın, genişletilmiş bir başkanlar danışma kurulunda ortak görüş oluşturulsun ve hazırlanan teklif ile yasa değişikliğine gidelim. Mevcut Yönetim süresinin 20 ayı bitti 4 ayı kaldı. Bu konu ile ilgili sadece yalandan bir komisyon kuruldu. Komisyon birkaç defa toplandı. Sonra süreç uykuya yatırıldı. TEB bu konuyu hiçbir zaman yeterince gündemine almadı. Temsilde adalet konusunda yaşanan uçurum her gün daha da büyüyor ama mevcut sistemden beklenti fazla olduğu için işin üstüne gidilmiyor.

Bir diğer Genel Kurul kararı, ilaç fiyat kararnamesi,

Genel Kurul İFK için TEB’in etkin olmasını istedi. Bununla ilgili kararlar var. Kutu başı sabit ücret kar oranlarının artırılması vb. konularda çalışma yapılması isteniyor. Hukuksal olarak mümkün olmayabilir ama TEB bu konuda aktif olmalıydı. İlacın tek uzmanı olan eczacının temsilcisi, ilacın fiyatlandırılma sürecine müdahil olabilmek için daha fazla lobi çalışması yapmalı, konunun tarafı olduğunu açık açık göstermeliydi. Şimdi ilaç fiyat kararnamesi bizden bağımsız değişiyor. Örgüt seyrediyor. Sadece değiştiğini haber veriyor. Zahmet olmuş, biz bu değişikliği resmi gazeteden de takip edebiliriz. Bizim ihtiyacımız olan sürece dahil olmuş, en azından buna çaba harcamış bir üst birlik. Genel Başkanımızın dediği gibi “ilaçsız eczacı olmaz”. İlacı eczacıdan koparıyorlar. Bari birliğimiz eczacıdan kopmasaydı.

Genel Kurullarla ilgili önemsediğiniz tek şey seçim sonuçları. Örgütün yapın dediklerini yapmıyorsunuz, sigorta şirketi kurulmasını, toplantıların canlı yayınlanmasını öneren ve reddedilen konuları hayata geçiriyorsunuz. Bir terslik var ama ben çözemedim.

"Hayatı kaybetmekten daha acı bir şey vardır; yaşamın anlamını kaybetmek" demiş. Seneca…

Sorunları ele alış biçimi, katılımcı ve demokratik olmayan bu yönetsel anlayış yıllardır sorunların kronikleşmesine, üst üste birikmesine neden oldu. Örgütün Esir düşmeden teslim olmuş görüntüsü dağılmalara neden oluyor. Eczacının örgütünden beklentisi kalmamıştı. Şimdi görüyorum ki örgütünde kendisinden beklentisi kalmamış.

Bölgeler arası toplantısı konusunda bir ayrıntıyı daha dile getirmek istiyorum. Kişi başı katılım maliyetinin 1.500-2.000 TL yi bulduğu toplantılar yapıyoruz. Eczacılık son demlerini yaşarken, örgütün lale devri yaşadığı görüntüsü eczacı ile Birliğin arasını açıyor. Bu maliyetleri bizler Mersin Eczacı Odası olarak karşılarken üyelerimize karşı kendimizi sorumlu hissediyoruz. Diğer odalarımızın bu konuda ne düşündüğünü gerçekten merak ediyorum.

Konuşmamı tamamlarken eczacının nasıl bir TEB istediğinin altını bir kez daha çizmek istiyorum. Toplumsal, mesleki ve sağlık alanında yaşanan sorunlara hızlı yerinde ve kuvvetli ses verebilen. Sorunların çözümünde daha güçlü, kararlı ve girişken. Yönetsel anlayışta katılımcılığı ilke edinmiş, temsiliyette demokrasiyi içselleştirmiş. 55. Odaymış gibi davranan değil, 54 odaya ve eczacıya yol gösterecek ve ufuk açabilecek bir TEB istiyor eczacılar.

Yıllardır bu toplantılara katılıyorum. Formülasyon hiç değişmez. Odalar konuşur, birileri konuşanları eleştirir, birlik başkanı onları azarlar, toplantı anlamsız bir şekilde sona erer. Ne söylendiğine değil kimin söylediğine bakılır. Bunun artık değişmesi gerekiyor. Önümüzdeki süreç seçim süreci. Umarım eczacılığın geleceğini önceleyen ve mesleki sorunların çözünde etkin olabilecek yönetimler göreve gelir ve mesleğimizi geleceğe taşırlar. Bu güne kadar bu toplantılarda büyük kavgalar tartışmalar yaşadık. Bazen haddini aşan cümleler kurduk. Ama büyük dostluklarda kazandık. Bugün ve geçmişte istemeden kalp kırmış isem özür diliyor, kendimden tarafa hepinize varsa hakkımı helal ediyorum.

Geçen toplantının kapanış konuşmasında birlik başkanımız “Hüseyin başkanın anlaması için Portekizce söylemek gerekiyormuş” demişti. Bende bu süreçten sonra Portekizceye merak saldım. Konuşmamı iki Portekiz atasözünü başkanın anlayacağı şekilde Türkçe söyleyerek bitirmek istiyorum. “Alışkanlıkları değiştirmede, ölümün kokusu vardır.” der bir Portekiz atasözü. Ama siz alışkanlıklarınızı değiştirmekten korkmayın. Çünkü Bir diğeri de şöyle diyor “Sen değiştiğinde, talihin de değişir.” Belki o zaman eczacının da tarihi değişir.

Saygılar sunuyorum…

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat