Önce 14 mayıs eczacılar günü ve sonu, sonra tüm karmaşası ile its. İki tane, dev gibi karekod okuyucu beni kovalıyor. Alnımda bir karekod, kanter içinde kaçıyorum. Ne yazık ki its kaydım yok, beni yakalarlarsa sonum belli değil.
Koşuyor koşuyorum birden önüme tüm umudumu bağladığım gençler çıkıyor. Biraz sonra yapacakları gösteri için kıyafetlerini giymişler Gün 19 mayıs.Yeni açmış çiçekler gibi renk renkler, gülümsüyor el sallıyorum onlara. Onlar geleceğimiz, onlar bir gün mutlaka olacağını ümit ettiğim modern ve demokratik Türkiye’yi temsil ediyorlar benim için. Hepsi ülkeleri için çalışmaya hazır, hiç biri din ırk ayrımı gözetmeksizin yurdumun 4 bir yanına dağılacak, eğitecek, öğretecek, tedavi edecek ve benim gibi ilaç verecek. Belki o zamana kadar şu its denen şeyin hakkından gelir, onu en güzel halde işler hale getirirler diye düşünüyorum.
Adı ilaç takip sistemi, amacı ilaç kaçağını önlemek. Hayır. Evet adı ilaç takip sistemi ama amacı bu olmamalı. Yani o sene çok astım ilacı satılmış, hemen bu ilaçları listeden çıkaralım, devletin yükünü azaltalım hayır beyler. Hangi bölgeden ne kadar çok çıkmış, bu bölgede hemen çalışmalar başlatalım orada astımı tetikleyen şey nedir? Öğrenelim. Tüm sağlık personelini bu konuda eğitelim. Doktorundan eczacısına, halkla içiçe olan gurubu, halkın eğitiminde kullanalım. Halkı bilinçlendirelim, ilacı keserek değil, halkı bilinçlendirerek onların hasta olmasını engelleyerek, iş gücü kaybını önleyerek yapalım tasarrufu.
Ben böyle düşünürken iki kara barkod okuyucu yaklaşmakta hala. Tabana kuvvet kaçıyorum. Kanter içindeyim, koşuyorum nefes nefese ve bir çukura düşüyorum.
Tanrım her yer zifiri karanlık, havasız bir tünelde vıcık vıcık çamurun içinde sürünmeye başlıyorum. Hiç bir yerde ışık yok nefes alamıyorum. Allahım bir yudum nefes, sürünürken bir şey değiyor elime, buz gibi bir el. Tanrım sesleniyorum, sesime cevap veren yok, zifiri karanlık sesimi bile yutuyor. Eller bir iki derken 5 10, oluyor 56 .Evet ordayım Zonguldak Karadon madeninde. Hepsinin yüzü kömür karası. Şairi düşünüyorum diyor ki;" alınyazısı değil kömür karası, böyle kazanılır ekmek parası". Ellerinden tutuyor sımsıkı sarılıyorum onlara. Belki kurtarabilirim birini, karısı bekliyor dışarda küçük kızı. Haykırıyorum ama nafile. Kalbim isyan içinde derinden kanıyor, başımı yaslayıp buz gibi ellere ölüyorum orda, oracıkta, o madende 28 maden işçisi ile.
Ben uykumdan uyandım ama onlar bir daha uyanamayacak......
Tüm madenci yakınlarının başı sağolsun.
Kaynak- ilacdenizli.com