yozdil@hurriyet.com.tr

Mide ilacı yok soda vereyim...


“Dünyanın en pahalı benzinini, dünyanın en pahalı elektriğini, dünyanın en pahalı doğalgazını kullanan ülke... Nasıl olur da, Avrupa’nın en ucuz ilacını kullanabilir?” diye sormuştuk.

 

*

 

Netice... İlaç yok.

*


Adı üstünde, eczane.

Bi çekidüzen verdiler...

Cenaze!

*


Kanser ilacı, bulantı kesici...

99 liraydı, 22’ye düştü, yok.

İnsülinler yok.

Astım ilaçları yok.

Diyaliz ilaçları yok.

Tansiyon ilaçları yok.

Kemik erimesi ilacı, 88 liraydı...

21’e düştü, bravo ama, yok.

*


Eskiden “Paran yoksa öl” denirdi.

Şimdi paran olsa da, hikâye.

*


Sadece ölümcül ilaçlar değil, doğumcul ilaçlar da yok... Tüp bebek yöntemiyle çocuk sahibi olmaya çalışan anne adaylarının kullanmak zorunda olduğu hormon mesela, kolaysa bul.

*


Piyasanın yüzde 80’i yerli sanayinin elindeydi, kasıtlı politikalar sonucunda, yabancının eline geçti. İstediği fiyatı alamazsa, vermiyor. Niye versin?
Söyledik size; mahalledeki eczacı, arkadaştır, abladır, ağabeydir... El âlemin ilaç üreticisi babamızın oğlu mudur?

*


Markette satılacaktı ya hani...

Bana sorarsanız, “Tansiyon hapı yok mu?” diye soran vatandaşa, “İstersen deterjan vereyim” demeli eczacılar! Kemik erimesine karşı, calgonit.

*


Özetle.

Ortopediste gideceğine, çıkıkçıya giden zihniyetin eseridir bu... Tıp Festivali’ni Merkez Efendi Camii’nde mesir macunu dağıtarak kutlayan kafadır.

*


Tam gün yasasıyla doktorları hallettikten sonra, diş hekimleriyle hemşirelere de bi reform patlattılar mı, tamamdır.




Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat