AKP hükümetinin sağlık alanında yapmış olduğu yeni düzenlemelerle, herkesin sağlık güvencesine sahip olacağı, vatandaş hizmet alırken ek bir maddi yükün altına girmeyeceği vaadiyle göz boyamaya çalışmıştı. Ancak daha sistem 1 yılını doldurmadan bugün sağlık ocakları dahil tüm sağlık hizmet zinciri paralı hale getirilmiş durumdadır.
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortasına hayır demek, emeğimize ve sağlığımıza sahip çıkmak için 18 Ekim 2009 günü yapılacak mitinge İstanbul Tabip Odası’nda basın toplantısı düzenlenerek bir çağırı daha yapıldı. Meslek örgütleri ve sendikalarının katılımıyla gerçekleştirilen toplantıya, TTB Başkanı Prof. Dr. Gençay Gürsoy, Türk İş 1. Bölge Başkanı Faruk Büyükkucak, SES Genel Başkanı Bedriye Yorgun, Dev Sağlık –İş Genel Başkanı Dr. Arzu Çerkezoğlu, İstanbul Diş Hekimleri Odası Başkanı Mustafa Düğencioğlu, İstanbul Eczacı Odası Genel Sekreteri Hakan Ertem ve İstanbul Veteriner Hekimler Odası Başkanı Prof. Dr. Tahsin Yeşildere katıldı. Açış konuşmasını yapan TTB Başkanı Prof. Dr. Gençay Gürsoy, “Bu sistemin felsefesi nettir. Parası olan yaşar, olmayan ölür. Bu sistemi uygulamada ısrar devam ederlerse itirazlarımızın dozunu arttıracağız” dedi.
Açıklamada söz alan Türk İş 1. Bölge Başkanı Faruk Büyükkucak ise, olayın boyutlarının çok ciddi olduğunu ve AKP hükümetinin sağlık sistemini tamamen özelleştirmek istediğini vurguladı. Büyükkucak ayrıca, “Bu hükümet yeterince tepki verilmediği taktirde bildiğini okumaya devam edecek. Sözün bittiği yerdeyiz, 18 Ekim’de Türk-İş olarak biz de alanlardayız. Ve buradan HAK-İŞ’e de çağrı yapıyorum. Sorunumuz ortak, ortak sorunlarda bir arada olmak zorundayız” dedi.
Tüm sendika ve meslek örgütleri, 18 Ekim’de Kadıköy’de olacaklarını ve tüm halkı bu mücadeleye beklediklerini ifade ettiler.
BASIN AÇIKLAMASI
“Türkiye’nin sağlığı kötüye gidiyor”
Susma(yacağız)!
18 Ekim 2009 Pazar saat 13.00’de
Kadıköy’de mitingdeyiz.
Küresel ekonomik krizin ve dünyada yaşanan onlarca krizin sorumlusu olan IMF-Dünya Bankası yetkilileri geçtiğimiz günlerde İstanbul’da yaptıkları toplantıyı yeni direktifler vererek, sözde “reçeteler” üzerinde anlaşarak bitirdiler. Onlar, vatandaşı, emekçileri açlık sınırının altında ücretlere mahkûm edecek, eğitimi, sağlığı ticarileştirecek, işsizliği, açlığı büyütecek direktiflerini yenilediler ve ne yazık ki siyasi iktidarlar da bu direktifleri tartışmasız uygulamaya hazır durumdalar.
AKP Hükümeti de yaşanan krizlerin sorumlusu, sahibi paranın patronları değilmiş gibi, yine paranın patronlarının ürettiği yıkım programlarını, sözde önlem paketlerini bizlere dayatmaya devam ediyor. AKP Hükümeti bu yıkım projelerinden biri olan Sağlıkta Dönüşüm Programı’nı uygulamakta da aynı şekilde ısrarlı. Oysa açıkça görülmektedir ki, sağlıkta balayı dönemi bitmiş, Sağlıkta Dönüşüm Masalı bütün göz boyama çabalarına karşın sona ermiştir:
Herkesin sağlık güvencesine kavuşacağı, tüm sağlık hizmetlerinin Genel Sağlık Sigortası kapsamında olacağı, vatandaşlara ek yük getirilmeyeceği iddiası daha 1 yılı doldurmamışken, bugün sağlık ocakları dahil bütün kurumlarda muayene ücreti ve ilaç katkı payı ödemek zorundayız.
“Fakir fukara, garip gureba” edebiyatıyla iktidara gelenler kimsenin gözünün yaşına bakmamakta, aylık geliri asgari ücretin üçte birinden az olan; bırakın yoksulluk sınırını, açlık sınırının bile altında yaşayanlar da dahil herkes bu paraları ödemek zorundadır.
Emekli Sandığı, SSK, Bağ-Kur mensupları GSS’den önce sadece ayakta tedavi gördüklerinde “katılım payı” öderlerken, Haziran 2009’da Meclis’ten geçirilen Torba Yasa’yla, yatan hastalardan katkı payı alınması kararı da GSS Yasası’na eklenivermiştir. Üstelik emekliler için % 10, çalışanlar için % 20 olan ilaç katılım paylarının da % 15 ve % 30’a çıkarılması gündemdedir.
Yıllardır “Bütün hastanelerin kapılarını vatandaşa açtık” propagandasını sürdüren AKP Hükümeti, önce “Özel hastaneye gidenler, faturanın % 20’si bir fark ödeyiversin” demiş, ardından % 20 “ilave ücreti” % 30’a çıkartmıştır. Bugün bu oranın % 70’e çıkartılması çalışmaları sürdürülmektedir.
2005 yılından bugüne, Edirne’de, Manisa’da, Kayseri’de, Ankara’da, İzmir’de yaşanan toplu bebek ölümleri tesadüf değildir. Sağlıkta taşeronlaştırmanın, sağlık alanını ticarileştirmenin faturasını hastane enfeksiyonları yüzünden hayatını kaybeden onlarca bebeğimiz canlarıyla ödemiştir, ödemektedir.
300 bin kamu çalışanının görev yaptığı Sağlık Bakanlığı’nda 108 bin de taşeron işçi çalışmaktadır. Sağlıkta taşeronlaşma sadece sağlık çalışanlarının iş güvencesini, çalışma ve yaşam koşullarını kötüleştirmekle kalmamakta; sağlık hizmetinin kalitesini düşürüp, hastaların hayatını tehdit etmektedir. Daha geçtiğimiz günlerde Bursa Devlet Hastanesi’nde çıkan yangında sekiz hastanın hayatını kaybetmesinin sebebi taşeron firmanın yangına dayanıksız, ucuz elektrik kablosu kullanmasıdır.
Evet, sağlıkta masal dönemi sona ermiş, gerçeklerle yüzleşme dönemi başlamıştır. Türkiye’nin sağlığı kötüye gitmektedir. Bizler, bu kötü gidişe sessiz kalmayacağız. Vatandaşa olan sorumluluğumuzla daha önce olduğu gibi bundan sonra da uyarmaya, önermeye, tepkimizi ifade etmeye devam edeceğiz.
Buradan bir kez daha duyuruyoruz; dünyanın dört bir yanında hastalıktan, ilaç bulamadığı için, hastaneye gidemediği için ölen milyonlarca çocuğun kaderini bugün bize Sağlıkta Dönüşüm Programı’nı dayatan IMF-Dünya Bankası belirlemektedir. Bu karanlık tablonun AKP Hükümeti eliyle ülkemize dayatılmasına, ülkemizdeki yüz binlerce çocuğun, gencin, kadının, işçi ve emekçinin geleceğinin karartılmasına izin vermeyeceğiz. Hekimler, eczacılar, dişhekimleri, taşeron sağlık işçileri, işsizler, mühendisler, öğrenciler, kadınlar, çocuklar ve gençler olarak 18 Ekim Pazar günü Kadıköy Meydanı’nda olacağız.
Muayene ücretlerine % 650 zamma / İlaçta “katılım payı”nın arttırılmasına / Yeni “katılım payları”na / Özel hastanelerdeki fark ücretine / Genel $ağlık(sızlık) $igortası’na / Sağlıkta taşeronlaşmaya / Sağlık ocaklarımızın kapatılmasına / Hastanelerimizin özelleştirilmesine / Sağlıktan “tasarruf”a/Canımıza, kanımıza, sağlığımıza göz dikenlere / IMF, Dünya Bankası talimatlı sağlık politikalarına / Sağlığın ticarileştirilmesine/, esnek ve güvencesiz çalışmaya/ Çalışma barışının ve sosyal barışın bozulmasına/, şiddete, ücretli kölelik düzenine/sağlık ve sosyal güvenlik hakkımızın gasp edilmesine/, çalışma koşularımızın tuzla tersanelerine, kot taşlama atölyelerine dönüştürülmesine/ Emeklilikte aç ve açıkta kalmaya/ Emekliliğe hasret kalmaya hayır demek için, sağlıksızlığa, haksızlığa, adaletsizliğe, eşitsizliğe, baskıya kısacası; ekmeğimizin, emeğimizin, sağlığımızın, özgürlüğümüzün ve geleceğimizin elimizden alınmasına dur demek için,
Tüm sağlık çalışanlarını emeklerine, tüm yurttaşlarımızı sağlıklarına sahip çıkmak üzere Miting'e bekliyoruz!
VATANDAŞIN CEBİNDEN SAĞLIKÇININ EMEĞİNDEN TASARRUF OLMAZ!
EŞİT, ÜCRETSİZ, NİTELİKLİ SAĞLIK HİZMETİ İSTİYORUZ.
GÜVENLİ ORTAMLARDA GÜVENCELİ ÇALIŞMAK İSTİYORUZ.
DEVRİMCİ İŞÇİ SENDİKALARI KONFEDERASYONU
TÜRK-İŞ 1 BÖLGE TEMSİLCİLİĞİ
SAĞLIK VE SOSYAL HİZMET EMEKÇİLERİ SENDİKASI
DEVRİMCİ SAĞLIK-İŞ
İSTANBUL ECZACI ODASI
İSTANBUL DİŞHEKİMLERİ ODASI
İSTANBUL VETERİNER HEKİMLER ODASI
İSTANBUL TABİP ODASI