Sevgili Meslektaşlarım;
Mesleğimizi yönlendiren; mesleki haklarımızı koruyan ve geliştirmeye çalışması gereken odalarımızın kongreleri önümüzdeki ay içinde büyük çoğunlukla gerçekleşecek. Daha sonra da Büyük Kongre var. Yeni Merkez Heyetimizi seçeceğiz.
Eczacılık mesleğinin yıllardır olmadığı kadar büyük açmazlara düşürüldüğü, daha da düşürülmek istenildiği; varolan TEB Merkez Heyetinin buna karşı olması gereken dik duruşu ve direnci gösteremediği bir dönem yaşıyoruz.
Sosyal Güvenlik Kurumu; Sağlık Bakanlığı; Maliye Bakanlığı ve hatta bazı yerlerde Belediyeler dahi eczacıları/eczaneleri sıkıştırmak, zorlamak için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar.
Bunları hepimiz yaşıyoruz, SGK bir koyup bir kaldırdığı anlamsız, gereksiz, sadece bizi hastayla karşı karşıya getiren kurallar silsilesiyle üzerimize geliyor; ödemelerdeki fütursuzca tavırlarıyla, bize ait olan paradan bankalardan komisyon almak için gecikme faizi ödememiz pahasına geciktirmeleriyle üzerimize geliyor; yasalara aykırı bir denetleme genelgesi yayımlayıp Sağlık Bakanlığı’nın ve odaların yetkilerini kendi müfettişlerine aktararak üzerimize geliyor. Sağlık bakanlığı sahte ilacı engelleme gibi bir gerekçenin arkasına sığınarak eczanelere maddi-manevi bir çok yük getirecek İTS denen ucube bir sistemi dayatıyor. İlaç fiyat kararnamesi üzerinde sürekli eczacının aleyhinde değişiklikler yaparak ilaç firmalarının fiyat ve kamu/özel iskontolarla oynamasına izin verip eczanelerimizin raflarındaki ilaçların kamulaştırılması sonucunu veren uygulamalarına göz yumuyor. Maliye Bakanlığı bu uygulamalarla şişen stoklarımızın; olmayan stoklarımızın hesabını sorup binlerce liralık vergi cezaları kesiyor.
Bunlara karşılık tepe örgütümüz; Merkez Heyetimiz ne yapıyor? SGK ve Sağlık Bakanlığının alt şube müdürlüğü olarak davranıp duyuruları aktarmaktan başka? Ya da "İlaçta Durum 1-2-3-4-5-6-7- kaça kadar gitti, bilemiyorum; gereksiz durum tespitleri yapıp üyelerine "bakın, bu ilaç daha uygun" gibi (çok afedersiniz) üyesini salak konumuna koyan tespitler yayınlıyor; sonra bunun bir anlamı olmadığını farkedip firmalara karşı "naylon" tavırlar alıp sözde "boykot"lar örgütlüyor. Alınan üç-beş puanlık iskontolar, firmaların ilk fırsatta tekrar geri alacakları iskontolar ve vadeler "zafer" olarak sunuluyor. İşi kökünden çözecek olan, İlaç Fiyat kararnamesinde yapılması gereken değişiklik için mücadelenin üzeri böylece perdeleniyor.
Ama, haklarını yememek gerek, tepede kalmak için gerekeni yapıyorlar. Son derece gereksiz, tek amacının Büyük Kongre için kulis çalışması yapılacağı alenen belli olan bir Avrupa Gezisi düzenleyip var olan Oda Başkanlarını kendileri açısından "sağlama almak" için çabalıyorlar. Belli ölçülerde de başarıya ulaşıyorlar; o döneme dek belli bir düzeyde olan Merkez Heyetine tepki birden buharlaşıveriyor...
Gezi döneminde, e-gazetemiz forumunda, ben ve daha birçok meslektaşım tepkilerini ortaya koydu. Sadece bir kaç Oda başkanı katılmayacağını açıkladı; 51 odadan 39 tanesi de başkan düzeyinde katıldı.
Ayrıntıları aşağıdaki linkte okuyabilirsiniz:
http://eczacininsesi.com/baslangic.php?yon=forum_soru_detay&id=3761
Tekrar başa dönelim;
Önümüz kongreler. Bu geziye katılan oda başkanlarını yukarıdaki linkte görebilirsiniz.
Yorumum ve çağrım çok kısa olacak.
Bu merkez heyetinin çalıştığı dönemde mesleğin geldiği hal ortada.
Bu geziye katılan oda başkanları tamamen bu heyetin arkasında olduklarını ortaya koymuşlardır.
Bu heyetin ve yaptıklarının. Ya da yapamadıklarının.
Bu nedenle tekrar seçilirlerse yeni Merkez Heyetinin oluşumunda ciddi bir değişiklik olmayacağı çok açıktır.
O nedenle, tüm meslektaşlarımın kongrelere katılmak görevlerini aksatmamaları; katıldıklarında da, eğer mesleğin sürdürülebilir bir hale getirilmesini istiyorlar ise, bu geziye katılan kadrolara ne yönetim, ne de büyük kongre delegesi olarak oy vermemeleri gerekmektedir.
Daha da öteye giderek, Eczacının Sesi grubunun fiziksel olarak ulaşamadığı bölgelerde bu gazetenin ve forumda yazan yangındaki meslektaşlarımın düşüncelerini doğru bulan, yazmasalar da “bu adamlar doğru tavırdadır; mesleğin yeniden huzurla yapılabilir hale getirilebilmesi için bu kadroların, bu anlayışın iktidar olması gerekir” diye düşünen tüm meslektaşlarımın Oda Kongrelerinde aday olması ve çok doğru tabirle “elini taşın altına sokması” zorunludur.
Devam ettirmeye çalıştığımız mesleğin geleceği için bu yaşamsal önemdedir.