Kendimizi, hayatımızı ve geçmişimizi daha ayrıntılı görmek,
Bütün bunlarla kendi içimizde hesaplaşmak ve bütün bunları sorgulamak…
Tüm bunlar belli bir yaşa ya da olgunluğa ulaşınca mı başlıyor?
Belki de, aslında hayatımızda hep yaptığımız bu işi, bir süre sonra daha sık yapmaya başlıyoruz.
Hedeflerimiz, yaptıklarımız, yapamadıklarımız,
Gündelik hayattaki ilişkilerimiz,
Arkadaşlarımız, dostlarımız, düşmanlarımız,
Sevdiklerimiz ve bir türlü sevemediklerimiz.
‘Ben neden öyle yaptımlar, zamanla artan ‘keşkelerimiz’le ,
Kendi kendimizle baş başa kalıp düşündüğümüzde, pişmanlıklarımız karşımıza çıkar ve hesaplaşma başlar,hesaplaşıp dururuz…
Peki ya ‘keşkelerimizin olmadığı,
Pişmanlıkların içimizi yakıp kavurmadığı
Bir hayat düşünülebilir mi ?
‘Keşkelerimiz ve pişmanlıklarımız’;
Alnımızdaki ve yüzümüzdeki kırışıklıklarda,
Ağaran veya dökülen saçlarımızda,
Yılların yorgunluğunu taşıyan gözlerimizdeki buğularda ve bulutlarda,
Ya da gözlerimizin altındaki torbalarda…
Dimağımızda yorgunluk ve kırgınlığa neden olabilirler ve bizde mutlaka bir iz bırakırlar.
Tıpkı; kırılan kemiğimizin eğri kaynadığı yeri bilmemize benzer ya da o kemik doğru kaynasa bile, yıllar geçse de soğuktaki yerinin sızlaması gibidir.
Ama bunlar olmadan hayatta, hayatımız olmaz, biz olamayız.
Kırışıklıklarımız, aklarımız, gözaltı torbalarımız için,
Yani ne varsa…
Bedenimizde yaşama, canlıya dair ,
Yaşadıklarımızın vücudumuzdaki izlerin tek sorumlusu,
Pişmanlıklar, keşkeler, kırılganlıklar, mutsuzluklar da değildir.
Gülücüklerin, mutlulukların, dostlukların ,”iyi ki varsın’ların,” “iyi ki yapmışım”ların da izlerimizde tuzu vardır mutlak.
Nasıl hayatımızdaki üzüntüler ve mutluluklar bize aitse,
Kırışıklıklarımız, aklarımız, çizgilerimiz yani yaşadıklarımızın sonuçları da bize aittir.
Belki keşkelerimizi ve pişmanlıklarımızı sorgulayabiliriz, ama onların bizde bıraktıklarıyla didişmek yaşamımızda hiçbir şeyi değiştirmez.
Her türlü sorgulamaya ve hesaplaşmaya soktuğumuz hayatımızı, bazen canımızı acıtsa da nasıl seviyorsak, nasıl doyasıya yaşıyorsak ,
Yaşadıklarımızın ruhumuzda ve vücudumuzda bıraktığı izleri de kabul ederek yaşayabilmeliyiz.
Onlar bize ait izlerdir,
Ve her şeyiyle doya doya yaşamamız gereken bir tane hayatımız var.
Tüm hayatların mutlu, huzurlu, iyi ki çizgileriyle geçmesi umuduyla…
Gaziantep Eczacı Odası Başkanı