Kar yağmayalı kaç yıl oldu ? Beş ,altı, hatırlamıyorum , olmuştur herhalde,
Bekliyorduk şöyle bir iki karış yağsa da seyretsek özlemimizi gidersek.
Belki de karın yağmasından çok etrafımız bembeyaz kaplamasını özlemiştik.
Çocuklar burunları kızarıncaya kadar oynasalar , bembeyaz doğanın üstünde koşsalar ne güzel olur, onların kar üzerindeki düşmelerini -kalkmalarını neşe içindeki kahkahalarını ve gülücüklerini izlemeyi özledik.
Soğuklarla birlikte sonunda kar geldi ve yağdı. Gökyüzünden inen kristallenmiş ,donmuş su tanecikleri her yanımızı bembeyaz yaptı.
Başımızı kaldırıp gökyüzüne baktığımızda yağan kar ; gökyüzündeki kızıllığın önünde bembeyaz bir tablo yaratıyor.
Sonrasını da yeryüzünde sürdürüyor, bu kez bembeyaz tablo yapıyor kar tanecikleri , insanın bu resme dalıp çocuklar gibi koşup oynayası geliyor.
Şimdilerde kar gelirken meteoroloji uyarıyor, önlemler alınıyor, valilik belediyeler kriz masaları kuruyor.
Ne oluyor ne bu telaş ? Aman kaçın kar geliyor. Uyarı üstüne uyarılar !
Aslında haklılar önlem almakta , yaşam biçimimiz artık o denli sıradan bir o kadar da zorunluluklardan oluşuyor ki bir doğa olayı için, hatta bir bakıma doğal bir güzellik için kriz masaları kurmak zorunda kalıyoruz.
Küçücük bir iki metrekarelik tamirci dükkanında ayakkabı onarırken eski tip mangalında külün altına saklanmış kor olmuş kömürleriyle ısınmaya çalışan siyah önlüklü yaşlı amcanın,
Karı eşeleyerek kursağına atacak bir iki yiyecek tanesi arayan kuşun ,
Üzerine giydiği kıyafetlerin ağırlığından yürüyemeyen , atkısının kapattığı göz önüyle neredeyse önünü göremeyen ama keyfini eksik etmeyen çocuğun, kara bakışları bizim bakışımızdan ne kadar başka .
Ne karın yaratacağı krizler ,ne de telaşlar bunların dışındalar.
Yağan karın etrafımızda ,yeryüzünde yarattığı güzelliklerin , beyazlıkların ,temsil ettiği saflık ,berraklık belki de bunlardır bizi yağmayınca kara hasret bırakan karın yağmasını özlemle bekleten nedenler,
Saflığa –berraklığa mı özlemimiz ya da kar yağmasına mı ? gerçek olan her ikisine de hasretiz .
Aslında yağan karda şuna da bakmak gerekli , güneş çıkıp karlar erirken ,
Yeryüzünden toprak altına inerken ,derelere ,denizlere akarken ,
Dağlarda ,ovalarda ,yaylalarda kar erirken siyahlaşmaz beyaz geldiği yeryüzünden beyazlığını kaybetmeden eriyip gider.
Oysa yaşadığımız kentlerde yağan karın erirken kendi beyazlığına bizim yarattığımız kirliliği pisliği de içine alıp kendini bizim kirliliklerimizle siyahlaştırarak yerin altına ,derelere ve denizlere akıp gittiğinin farkında olabilmeliyiz .
Belki de karın temsil ettiği beyazlığın anlamı buradan geliyor.
Gaziantep Eczacı Odası Başkanı