Ecz. Tuncay SAYILKAN
İzmir Eczacı Odası Başkanı
Tüm güçlüklerine karşın ilaç firmalarına karşı hep birlikte sürdürdüğümüz örgütlü mücadele ile yıllar sonra da olsa , mesleğimizle ilgili bazı kazanımları kazandığımız düşünmeye başlamış ve umutlanmışken yine aynı senaryo devreye girdi.Tam ticari ıskontoların önemli bir bölümünü geri aldığımızı ,eczanelere küçük de olsa katkı sağlandığını kendi aramızda değerlendiriyorduk ki,bayramdan hemen önce 18 Eylül 2009 tarihli kararname ve SUT değişiklikleri gündemimize oturdu.
Benzer tablolarla kimilerince devrim (!) diye de adlandırılan 5 yıllık ‘’sağlıkta dönüşüm’’ sürecinde defalarca karşılaştık. Bütün bu kısıtlamalara karşın ilaç pazarı da büyümeye devam etti. Biz her defasında sağlıktan tasarruf olmayacağını dile getirirken tasarrufun faturası her defasında vatandaşa ve eczanelere çıktı. Aslında bu durum kısaca siyasi otoritenin sağlığa ve sağlık hizmetlerine bakışı olarak da özetlenebilir.
Sağlık hizmetlerini herhangi bir hizmet kolu varsayarsanız, yeni uygulamalar için hekim ve eczacı görüşlerini almadan, hizmetin aksamasını önemsemeden tam anlamı ile parasal tasarruf amaçlarsanız ortaya benzer durumların çıkması kaçınılmazdır. En basit örneği ile sağlık harcamalarında en hızlı büyüyen, sayısı Yunanistan nüfusunu aşan ve kontrol edilemeyen yeşil kartlılar için gerçek hak sahipliği sorgulayamazsanız bu günkü gibi garip ve anlaşılmaz kararları almak zorunda kalırsınız.
Aslında bu gün gelinecek noktaya sevgili Prof.Dr. Levent Üstünes aylar önce Kayseri’deki bölgelerarası toplantıda öngörüleri ile dikkat çekmiş, örgütümüzü uyarmıştı. Hocamızın sunumundaki tüm tehditler ne yazık ki gerçekleşti.Sadece hastaların ödediği katılım paylarındaki artış (vatandaş tepkisinden çekinilmiş olsa gerek) uygulamaya konulamadı.Peki bu gelişmeler erken müdahaleler ile engellenebilirmiydi ? Siyasi otoritenin sağlığa bakışı ortada iken biraz zor ama ,yeni uygulamalardan bizlerle beraber ciddi zararlar görecek olan sektörün bileşenleri ile birlikte bazı siyasi hamleler denenmeliydi.
Zor günler geçiriyoruz,görünen o ki önümüzdeki dönem çok daha çetin koşullarda ve zorluklarla geçecek. Bu nedenle meslek örgütlerimizde görev alacak meslektaşlarımızın yeterli donanımda ve katkı koyabilecek özelliklerde olması zorunludur.Hak arama süreçlerinde ,eylemlilikte ürkek olanlarla, siyasi otoriteye şirin görünmekte ısrar edenlerle , kaygılarını ve hırslarını mantıklarının önüne alanlarla işimiz olmayacaktır.
Çünkü içinde bulunduğumuz koşullar ve verdiğimiz mücadele tam anlamıyla ekmek kavgasıdır, var olma ve ayakta kalma çabasıdır. Bu koşullarda sürdürülecek bir mücadele yüreği yetmeyenlerle yapılamaz. Ülkemizde örgütlü yapısı ile bir çok meslek grubuna örnek olmuş bizler doğru yönlendirilir ve hakkı ile temsil edilirsek kaybettiklerimizi geri almamız imkansız değildir.
Bu hafta sonu ülkemizin dört bir yanında gerçekleşecek seçimler bu anlamda önemli bir şanstır.Meslektaşlarımız bu hafta sonu yapacakları tercihle nasıl bir meslek örgütü istediklerini de ortaya koyacaklar.
İzmir’e dönecek olursak ; iki yıllık görev süremizin sonunda 26 Eylül 2009 Cumartesi günü genel kurulumuzu,27 Eylül 2009 Pazar günü ise seçimlerimizi hep birlikte gerçekleştireceğiz. Söyleyecek sözü olan, önerisi ve eleştirisi olan tüm meslektaşlarımızı dinleyecek, birlikte değerlendireceğiz.
Bu zorlu dönemde özveri ile görev yapan ; yönetim kurulu ,denetleme kurulu ve haysiyet divanı üyelerine ,büyük kongre delegelerimize,bölge temsilcilerimize ,komisyon üyelerimize ,gönüllü eğitmenlerimize, denetçi meslektaşlarımıza ve odamızın özverili personeline tüm emekleri ve katkıları için teşekkür ediyoruz.
Görev süremiz boyunca bizlere destek olan, katkı ve emek veren tüm meslektaşlarımıza da sonsuz teşekkürler. Sizlerle olan gönül bağımız ve desteğiniz bizlere güç verdi.Tüm zorluklarına karşın her adımda sizler gibi duyarlı ve örgütlü üyelerimizin yanımızda olduğunu bilmenin haklı gururunu yaşadık.
Hafta sonu gerçekleşecek genel kurul ve seçimlere katılımınız bizlere güç katacaktır.
Saygılarımla…