Çiğdem TOKER

Cumhuriyet Gazetesi

 

“Benim vatandaşım artık istediği eczaneden ilacını alabiliyor.”
Böyle diyor Başbakan.
Sanki bütün mesele, “istediğin eczaneye gitmekmiş” gibi.
Rüşvet, yolsuzluk ve kara para operasyonuyla sarsıldığımız son iki ay içinde bulunamayan ilaç sayısı, yüzde 50 arttı.
TEB ve meslek örgütlerine göre piyasada 473 ilaç bulunmuyor.
69’u kanser, 25’i solunum, 63’ü sinir ilacı.
Doğumdan sonra 72 saat içinde yaptırılması gereken “kan uyuşmazlığı iğnesi” de.
Sebebi de o çok övünülen indirimler. Sık ve yüksek oranlı indirim, devlet açısından artık “vatandaş için az öderim” anlamına geliyor.
Dağ-taş özel hastanelerle dolarken, sağlık harcamalarında ilk akla gelen tasarruf önlemi, “ucuz ilaç”.
İlaç fiyatı hesaplanırken Avro kuru 1.95 olarak alınıyor. Reel bir ekonomide; elektrik, doğalgaz, telefon, akaryakıt fiyatları artarken, ilaç fiyatı düşüyor. Kritik ilaçların bir kısmı ülkemizde üretilmiyor. Zarar eden ithalatçı şirket ilaç getirmiyor.
Özel hastanelerin SGK’lere açıldıktan sonra yüzde 30 ile başlayan “katkı payı”, yüzde 200’e kadar çıktı.
Bu yıl daha zor. Sağlıkta sıkılaştırma önlemleri devreye giriyor.
Daha fazla ilaç SGK kapsamı dışına çıkarılacak. Misal, kanser hastasısınız.
İlaç bulamamak için istediğiniz eczaneye gidebilirsiniz...

***

Başbakan “Ben yolsuzluktan, devletin kasasının soyulmasını anlarım” diyordu.
Birkaç gün önce tanığıyla-kanıtıyla bu köşede aktardım.
Başbakan’ın yere göğe koyamadığı Menderes, yabancı bir devlet adamının kendisine hediye ettiği saati Hazine’nin çelik kasasına koyacak kadar titizdi.
O saat hâlâ saklanıyor... Kasa da öyle.
Aynı gün Karşı’da “Ekonomi Bakanı”nın bir kara paracının hediye ettiği 700 bin dolarlık saati mal varlığına işlettiği haberini okuduk. Ertesi gün İçişleri Bakanı’nın aynı kara paracıya “kapında yatarım” dediğini.
Dün de o bakanın oğluna “Paraları sayıyor musun?” dendiğini...
Bulunamayan her ilaçta, o saatin, para sayma makinesinin hakkı var unutmayın.

***

Uzun adı OECD Mali Eylem Görev Grubu olan Kara Parayla Mücadele Örgütü hafta sonu yaptığı toplantıda, Türkiye’yi kara listeye almadı; “koyu gri liste”de kalmasına karar verdi.
Başbakan’ın üç yıl “demokrasi getirin” diye gece gündüz “posta attığı” Suriye ile aynı listede yani.
FATF, Türkiye’yi “gri liste”de bıraktı. Bunu Türkiye’yi çok sevdiği için değil; OECD’ye üye ülkelerin Türkiye’de yatırım yapmış onlarca küresel şirketin geleceğini gözettiği için yaptı. Yüz milyarlarca dolarlık şirketlerin bilançolarını olumsuz etkileyeceği görüşü hâkim olduğu için.
Peki kim çıktı “koyu gri liste”den, onu da aktaralım: Kenya ile Tanzanya...
Kara parayla mücadelede yetersiz işbirliği anlamına gelen “gri liste”deki Türkiye’nin “bulunamayan ilaç” listesi kabarırken hatırlatalım:
Bütün ahlaki normlar bir yana, yolsuzluğun evrensel düzeyde kabul edilmiş en büyük sonuçlarından biri “kalitesiz yaşamdır”.  

cumhuriyet.com.tr



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat