"Lütfen gözlerime bakarak konuşur musunuz" diyordu hastam. Sorun ne güvensizlik ne de bir sitemdi. Oysa ’gözlerime bakmadan konuşursanız sizi anlamam mümkün değil’ deyinceye kadar işitme yitimini kavrayamamıştım onun.
Ancak dudaklarınızı okursam anlaşabileceğiz cümlesi içimi acıttı. Nedeni hastamın genç yaşta işitme kaybından muzdarip olmasından ziyade, sistemin yeni hekimlik kurgusunun yarattığı tahripkar tıp ortamıydı. Ne olmuştu ya da ne yapılmıştı bizlere?
Daha önceki yazılarımda da değinmiştim hekimin tıbbi sekreterlik hallerine. Sevgili Osman Öztürk’ün tanımı ile "ön muhasebeden anlayan hekim" modeline bir yenisi daha eklenmiş oldu birçok sağlık kuruluşunda son dönemlerde: Artık hekimler aynı anda tıbbi sekreterlik de yapmak zorundalar.
Tüm bu işler için zorunlu olarak bir bilgisayar monitörü giriyor hasta ile hekim arasına. Daha hasta kapıdan girerken teşhis telaşında hekim. Aksi taktirde bilgisayara bir tanı veya öntanı yazmadan sistem işlemiyor. Yani hasta konuşurken hekim hastaya değil klavyeye bakmakta artık.
Geçmişin "iki tık tık bir şık şık" olarak halk arasında yaygınlaşan muayenehane çağrışımlı devlet hastanelerinde muayene algısı artık gerçek oldu diyebiliriz.
Hem de hükümet "tam günü getirdik" iddiasındayken. Evet, artık tüm hekimler muayene sırasında çokça tık tık bolca şık şık yapmak zorundalar bilgisayar klavyesi ile. Üstelik performansa dayalı ücretlendirme modeli ile hastaya ayrılan süre kimi zaman daha da azalmış durumda.
Ne demeli?
Sonumuz hayrolaya’ ne dersiniz?
Teşekküre durmak
"Yarısını tuttum çocuk doktoru olmamı isteyen anneme verdiğim sözün doktor olamadım ama çocuk kaldım" Diyor bir şiirinde şair Sunay Akın. Sahi çocuk kalmadık nice yönlerimiz var değil mi? Oysa "yitirilmemiş çocuksu duyarlılığa" ne de ihtiyacımız var! Sözgelimi hastane duvarları; bıraksak ne güzel boyayacak duvarlarını çocukluk hallerimiz. O sıkıcı tekdüze hastane duvarlarında artık duvar yazılarına da rastlanmıyor; ne tuvaletinde ne de asansörlerinde.
Yerini kibar şikayet kutucukları aldı.
Birlikte hastane şikayet kutusu ya da yeni adı ile hasta hakları kutucuğuna en kibarından, en çocuk hallerimiz ile cümle kalıpları oluşturmaya ne dersiniz?
- Çocuğumdan dahi ’katkı payı’ adıyla muayene ücreti alan Sağlık Bakanlığı’na sonsuz teşekkürler!
- Hastanede beş eczanede üç diyen SGK’ya teşekkürler.
- Muayenehaneler için emrettiği mekan ölçütlerini koca hastane polikliniklerinde uygulamayan yöneticilerimizden çok memnunuz.
- İyi ki sanatoryumları kapattınız. Sahi ne demişti başbakanımız bir başka konuda: "Düşünmezseniz sorun yoktur". Veremi hastanelerini kapatarak unutturduğunuz için teşekkürler!
Yani anlayacağınız artık sürekli teşekküre durma zamanı. Hatırlatması benden uygulaması sizden. Ve son bir öneri: Kuş gribi günlerinde bizi pastörize yumurta ile tanıştıran dönemin maliye bakanının oğluna, domuz gribi yılında dünyanın aşısını ithal eden isimsizleştirilmiş ithalat kahramanlarına teşekkür ederiz.
Kaynak- Evrensel Gazetesi